Batı Karadeniz tekne yapımında ün yapmış bir yerleşim iken; ahşap gemi yapımı, kömürün bulunması ile unutulan mesleklerden biri haline geldi. Bu bölgede yapılan teknelere “Çektirme “ adı veriliyordu.
Aslında “Çekeleve” olarak da bilinen bu tekneler, iki direkli, bir yelkenli gemi türüdür.
Ana direği deniz yüzeyine 14° derecelik bir açı ile sabitleniyordu. Bu direkler hem yelken hem de yük için vinç vazifesi görüyordu.
19. Yüzyılın başında İstanbul’un ihtiyacı olan odun ve kömürün taşınmasında kullanıldıkları bilinmektedir. Boyu 17,5 metre ile 23 metre arasında değişmekte olan bu ahşap yapıların taşıma kapasiteleri 150 tona kadar çıka biliyordu.
Bu gemilerin “Çektirme” adını alması ilk etapta kürekle çekilen gemiler anlamı çıkartılsa da, aslında bu gemilere verilen isim çok farklı yerden geliyor. Özelikle Zonguldak'ta bizim çok duyduğumuz bir cümle vardır. "İki ton kömür çektim" , “Sahilden kum çekiyorlar" İşte buradaki anlamları gibi geminin bir yerden bir yere malzeme taşıdığı anlamına geliyordu.
Çektirme gemiler bir yük gemisidir. Bu bölgede bu gemi türü ile M. Ö' den beri yük taşınmaktadır.
M.Ö bölgemizden geçen seyyahlar ,günümüze kadar ulaşan yazılarında, bunları belirtiyor. Osmanlı'da da bu bölgede ahşap gemi yapımı devam ediyor. Özelikle 18.YY‘dan sonra ahşap gemi yapımı yaygınlaşmış, sahili olan her yerde küçük/büyük ölçekli tersaneler kurulmuştu.
Batı Karadeniz bölgesinin karasal yolu bulunmadığı zamanlarda tek ulaşım denizden sağlanıyor. Bu bakımdan sahiller ulaşımı sağlayan yerler olmuş. Batı Karadeniz sahillerinden diğer bölgelere ticaret yapmak için de kullanılıyor.. Özellikle tarım ve orman ürünleri bölgeden alınıyor ve diğer sahillere gönderiliyor.
Çektirme türü gemilerin aldığı yük 150 tona kadar ulaştığına bakılırsa, bu bölgeden gönderilen yükün, ticaretin ne kadar canlı olduğunu da gösteriyor. İşte bu yüzden gövdesi kambura benzer. Geminin bu şekilde olmasının bir nedeni de Karadeniz’in hırçın bir deniz olmasındandır.
M.Ö Ege sahillerinden ilk defa Karadeniz’e açılan balıkçıların tekneleri batmıştı, zamanla Karadeniz’e uygun gemiler yapmışlardı. O zamandan bu zamana bu sahillerde deniz taşıtları her zaman önemli olmuştur.
Çektirme adı verilen bu taşıtlar daha çok odun, kömür, buğday gibi ürünleri taşımakta kullanılıyordu. 19.YY ilk başlarında gemi ticaretini artırmak için, bu tür teknelerin 10 ton altında yük taşıması yasaklanmış. Ama kömürün bulunuşu ile birlikte bu teknelere benzer sandallarda üretilmeye başlanmış. Daha fazla kömür taşımak için kullanılan sandallar da kambur görünümlüydü.
Eğer ormanlık alana yakın yerlerde ise, sahiller ayna zamanda tekne yapımı için kullanılan yerlerdi. Bizim ormanlarda bulunan kestane , meşe, gürgen, karaağaç, dut ve çam ağaçları çektirme gemi yapımı için en uygun ağaçlardır. Özellikle kestane ağaçları eğilebilir özeliği olan ağaç türü olduğu için en çok kullanılan ağaç olmuştu. Bu ağaçların kullanımı ormanlara zarar vermiyor, tam tersine ormanı daha da gür hale getiriyordu. Adından da anlaşıldığı gibi kestane ağaçları kestikçe gürleşen ağaçlardır. Suya dayanıklılığı ve esnekliği sayesinde şekil verilebilen Batı Karadeniz'in kestane ağacından yapılan tekneler, bu yüzden bu yöreye ait olmasını da mümkün kılıyordu.
Bugün Kurucaşile ve Alaplı’da bu gelenek devam ettirmeye çalışılmakta. Bu yüzden sanki çektirme tekneler bu yerleşimlere ait gibi görünse de, Osmanlı belgelerinde Zonguldak'ın bir çok sahilinde tersane atölyeleri bulunduğu ve bir çok kişinin bu meslekten ekmek yediği anlaşılıyor.
Bugün Eren Limanı olarak bilinen Kazköy sahilinde Padişahın kumpanyaya ortak olmasından sonra, Zonguldak’tan alıp kömürü İstanbul'a getirilmesi için Kumpanya ortaklarından İhtisab Nazırı
Mehmet İzzet Paşa tarafından, Bartın ve Çatalağzı’nda inşa ettirilecek, 30 tonluk dört adet geminin siparişi yapılmış. 3 taksitle 75.000 kuruşa anlaşılmış. (17 Kasım 1847). Gemilerin
yapımı iki yıl sürmüş ve başlangıçta dört adet geminin yapımı
planlanmışken, her biri 40 tonluk “ Çektirme” tabir olunan iki adet geminin
yapımı da gerçekleşmiştir
Toplam inşaat bedeli olan 277.820 kuruşluk masrafın
tamamı Emtia Gümrüğünce karşılanmış ve sonra Kumpanya tarafından
ödenmiş. (25 Aralık 1848)
Buradan da anlaşıldığı gibi Batı Karadeniz’in ünlü Çektirme tekneleri yapım yeri olarak Çatalağzı Kazköy sahili de listeye eklenmiş oluyor.
Sonuç olarak; kömür bize çok şeyi de unutturmuş gözüküyor. Yüzyıllardan beri var olan bu şehir, bugün sadece madencilikle ayakta durmaya çalışıyor. Sanki madenler kapatılırsa Zonguldak’ta hayat bitecek hissi yaratılıyor. Oysa Türkiye’de 81 vilayetin, 80.inde taş kömürü yok ve bizden daha iyi durumda olan önümüzde 40 büyük il var. Bugünlerde de en zehirli fabrikalar şehre sürülmek isteniyor. Bu bana kalırsa Zonguldak halkına çaresizlik algısı ile birlikte sunuluyor.
Belki bir gün şu soruyu kendimize sorarız. Bu şehirde kömür hiç bulunmasaydı bugün Zonguldak nasıl olurdu !
Ben birini söyleyeyim. Dünyanın en iyi yatlarını imal eden, Hollanda’nın Vlissingen şehri gibi olurduk.
Hayati Yılmaz