2 dakika okundu
22 Aug
22Aug

Şimdi gençler "Özgürlük Yolu" başlığını görünce, ünlü ABD yapımı bir film akıllarına gelecek.

Öyle ya; kendi tarihini unuturmuş, çarpıtılmış, ya da ders olarak okutulmamış bir nesil var ülkemizde.

Aslında bu uzun yıllar Emperyalizmin kıskacında kalmış ülkemizin temel sorunu.
70`ler de, TRT yayınlarına ilk başladığında sürekli ABD yapımı filmler gösterilirdi.
Yaşları 40 ve üzerinde olanlar, Türkiye‘de ki farklı etnik grupları tanımaz ama mesela; Kızılderili ırkların 1800`lü yıllarda yaşamış olanların tamamını bilir.

Kim bilmez ki Çayenleri, Siyuları, Komançileri.

ABD`nin soykırım yaptığı Kızılderililer “kötü” kendilerini “Kahraman” gösteren filmler.

Fakat konumuz Kızılderili değil şimdi.

Ben size bundan 100 yıl önce gerçekleşmiş kendi kahramanlık hikayemizden bahsedeceğim.

......
Ama yine, kendi kahramanlık öykümüze geçmeden önce, 2.Dünya savaşını anlatan, Amerika yapımı bir filmi örnek göstererek başlayacağım.

2010 yapımı "Özgürlük Yolu" diye Amerikan yapımı, Rusya`nın Sibirya Bölgesi`nde bulunan "Gulak" hapishanesinden kaçan 6 arkadaşın gerçek hikayesinden uyarlanan bir film var. Adı Özgürlük Yolu

1941 yılında esir düşen ve farklı milletlerden olan bu 6 kişi; Sibirya`dan ,Hindistan'a kadar yürüyerek kaçışlarının hikayesini anlatan ve çeşitli ödüller alan film.

Çoğumuz seyretmişizdir ve 2.Dünya Savaşı sırasında Rusya`da ki çalışma kamplarından haberdarızdır.

Tarih bilgimizden değil! ABD`nin emperyalizmi dayatması ile öğrendiğimiz bilgiler.

Oysa kendi tarihinizde bu filmdeki hikayenin üstünde bir kaçış öyküsü var.

Hiç haberdar bile değilsinizdir.

ABD tarih propagandasını yaya dursun, senin TV`lerde birinci öncelikli talebin, "Zengin kız fakir oğlan" dizileridir.

Ya da tam tersi “Fakir kız, zengin oğlan“

Bu yüzden kimse, bir Osmanlı asker ve subaylarının Sarıkamış`ta esir düşüp, Sibirya çalışma kamplarına getirildiğini, burada çok ağır koşullarda kaldıklarını, Rus Devrimi ile birlikte ülkede açlık kıtlık yaşandığından, hapishanelerde ki durumun çok vahim olduğunu, Osmanlı`nın savaşlarda ki kaybı ve düştüğü kötü durumunu bilmez. Merak edip araştırmaz, bunu senaryo olarak filmlere aktarmaz.
Çünkü bizde tarih filmlerinde ancak Padişahların sarayların tarihi ilgi çeker.
Hal böyle olunca; Sarıkamış`a yollanmak üzere yola çıkan ve Zonguldak açıklarında batan üç gemiden ancak yeni haberdar olduk.
Kafkaslarda ki Azeri ve Türk halkın bu durumdan haberdarı ile aralarından topladıkları erzakları, Türklerin bulunduğu hapishanelere yolladığını nereden bilecektik ki ? Okullarda ki tarih kitapları bunlardan bahsetmez. !

Eee ! Okursanız ben size biraz anlatayım.

Her şey Almanya`nın 1.inci Cihan Harbinde, Osmanlı İmparatorluğunu savaşa çekmesi ile başladı.

Almanya`nın amacı öncelikle ittihat ve terakki, yani Enver Paşa Hükumetini kullanmak istemesi ile Türki Cumhuriyetleri üzerinden Asya`ya açılma hedefiyle başlıyor.

Bu yüzden Çanakkale`den geçecek olan, İngiliz birlikleri olmasına rağmen, Rusya ile savaşa giriyoruz.

Bir Alman gemisi Goeben ,boğazlardan geçerek, Rusya`nın Sivastopol şehrini bombalıyor.
Ve bu geminin adı daha sonra Yavuz zırhlısı olarak değiştiriliyor.
Rusya bunun üzerine Osmanlıya savaş ilan ediyor.

ilk işi Zonguldak Kömür madenlerini bombalamak oluyor.(Bu konuyu anlatan ayrı bir yazım vardır,)

Enver’in inanılmaz hataları ve kibirliliği, şımarık hırsı yüzünden binlerce vatan evladımız bu topraklarda şehit düştü yada esir düşmüştür.

İşte bunlardan biri de Sarıkamış‘ta yüzlerce askerimizin donarak öldüğü savaşta esir düşen askerlerimiz oldu.

Doğu‘da durum içler acısı iken, her bin hastaya bir doktor düşerken ve üstelik bizzat Ağustos 1914 yılında, Enver Paşa Erzurum'a gelerek, orduyu bizzat kendi denetlemiş iken , Doğu‘da kış ayına rağmen büyük bir harekat başlatma planları yapılıyor.
Aralık 1914`de harekat başlatılıyor.

Öyle bir kibirlilik var ki Osmanlı subaylarında “3 gün sonra Sarıkamış'ı alırız” inancı hakim.

Hatta şöyle bir hikaye duydum.

Yaralı bir askeri gözetim altında tutan bir doktor, komutana "durum çok ciddi derhal hastaneye sevk edilmesi gerekiyor" dediğinde, komutanın söylediği şu cümle bu kibirliliği gösteriyor.
"3 gün sonra Sarıkamış'a girmiş oluruz. O zaman tedavisine bakılır."

Ve 3 gün içinde 100 bin Osmanlı Askeri donarak hayatını kaybediyor.

Yüzlerce askerimiz Ruslara esir düşmüştür.

BiZiM ASIL HiKAYE DE BURADA BAŞLIYOR

Esir düşen askerler Rusya`nın Sibirya bölgesinde Tomsk, Nargin Adası, İrkutsk  Samara, Kazan, Moskova, Nijniy Novgorod , Harkov gibi çeşitli bölgelerde ki hapishanelere gönderilen yaklaşık 65 bin esir düşen Osmanlı askerinden oluşuyor.

Bunlardan yalnızca 1918`de Bolşevik İktidarında serbest kalan ve 1922`ye kadar esir tutulan 20-25 bin asker ülkeye dönebiliyor.
Yani, Sarıkamış`ta kimi kaynaklara göre 60, kimi kaynaklara göre 90 bin asker donarak öldükten sonra , 60 bin asker daha esir düşüyor ve bunun 40 bininden bir daha haber alınamıyor.

4 Ocak 1915 tarihinde Ruslar tarafından esir alınan Selükeli İsmail Ağanın oğlu Erzincanlı Topçu Mülazım Ahmet Kahraman`da Rusya`nın Sibirya bölgesine gönderilen Osmanlı askerlerinden biriydi.

Kaldığı hapishane oldukça bakımsız, soğuk ve hastalıklarla boğuşan bir çalışma kampı.

Ruslar bu askerleri maden ocaklarında ya da çeşitli işlerde kullanıyordu.

İşte bu koşullarda kaçmaya karar verdiler.
Arkadaşları ile birlikte plan yapan Erzincanlı Topçu Mülazım Ahmet Kahraman kararlıydı.
Arkadaşları ile birlikte hapishaneden kaçan Erzincanlı Ahmet ,tam 7 yıl sürecek bir yol hikayesini de başlatmış oldu.

Hapishaneden kaçtıktan kısa süre sonra, bunun imkansız olduğunu düşünen arkadaşları kaçmaktan vazgeçip teslim oldu.

Erzincanlı Topçu Mülazım Ahmet (Kahraman) geri dönmeyi hiç düşünmedi. Yoluna devam etti.

Elinde hiç bir harita olmadan yoluna devam eden Topçu Mülazım Ahmet ilk Türk halkının yasadığı Türkistan`ın doğu kısmına ulaştı ve oradan da Trabzon'a kadar tam 7 yılda gelebildi.

4 Ocak 1915`de esir düşen Topçu Mülazım Osmanlı Subayı Ahmet,5 Aralık 1921`de Semerkant, Buhara Batum üzerinden Trabzon'a gelebildi.

4 Ocak 1915`de esir düşen Topçu Mülazım Osmanlı Subayı Ahmet,5 Aralık 1921`de Semerkant, Buhara Batum üzerinden Trabzon'a gelebildi.

Bu inanılmaz kaçış öyküsünden sonra 1923 de emekli olan Ahmet Kahraman,1953 yılına kadar yaşamıştır.

Mezarı Ankara`da bulunmaktadır.(tedavi olmak için Ankara‘ya geldiğinde vefat ediyor ve Ankara`ya defnediliyor.)

2007 yılında kızı Nahide (Kahraman) Öztopçu'nun başvurusu üzerine İstiklal Madalyası ve belgesi veriliyor.

2010 yılında çekilen ABD filmde konu geçen güzergah, 6 bin km iken, Ahmet Kahraman`ın kat ettiği yol da 7 bin km'dir.

Emperyalistlerin bizim gibi ülkelere uyguladıkları sadece ekonomi yaptırımlar değildir. Kendi öz değerlerimizi ve tarihimizi bize unutturup kendi tarihlerini ezberletirler.

Hepimizin ortak değerler ile bir birimize bağlanacağımız tarihimizi saklayarak, kendi içimizde bizi bölmeye çalışıyorlar.
Gerçek kahramanlarımızı değil, hainleri ön palana çıkartarak durumdan vazife çıkartıyorlar.
Enver Paşa ve bazı Osmanlı subaylarının gafleti, kendi sonlarını da getirmiştir.

Türkçülük yaptığını sanan Enver Paşa 1922`de Buhara`da, Ruslar tarafından öldürülmüştür. Buraya Almanya`nın çıkarları doğrultusunda gittiği tartışılır. Çünkü Almanların hedefi Kafkas Türk halkıdır .Onları kendi çıkarları için kullanmak ve Asya yolunu açmaktır, gayesi.

Topçu Mülazım Osmanlı Subayı Ahmet Kürt asıllı ve Alevi idi. Bunu belirtmemin sebebi; dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun belki de senden benden daha çok vatanına bağlı insanlar var bu ülkede. “Milliyetçiyim” diye geçinip, ırkçılık yapandan daha faydalı olanlar da var. Hiç öyle şartlanmayın ve böbürlenmeyin. Ben bu ülkede şahsi olarak tanıdığım ; “Türk milliyetçisiyim” diye geçinip aslında ABD`nin çıkarlarına hizmet edeni de tanıdım; bir Yunanın bile T.C.ye ne kadar bağlılığını bile gördüm.
O bakımdan bütün bunların tek kaynağı ve meselesi ULUSAL düşünebilme “ULUS” olmaktan geçiyor.

SARIKAMIŞ`DA Ki Şehitlerin Kökeni, inancı Mezhebi Kimlikleri ne Önemli Ki :

Bu vatan için canını feda edenlere Allahtan Rahmet diliyorum.

Hayati YILMAZ

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR