NAZIM HİKMET
Kurtuluş Savaşı sırasında Bolu`da öğretmenlik yaptığı günlerde, Zonguldak`a gelmişti.
Zonguldak aydınlarının sofrasına oturmuş yabancı işletmecileri gözlemlemişti. Maden işçileri ile kaldı ,yemek yedi
.Nazım Hikmet sonraki hayatını hapishanelerde geçirdi. Yurtdışına kaçtı. Vatandaşlıktan çıkartıldı. Ülkeye bir daha geri dönemedi.3 Haziran 1963 sabahı saat 06.30'da gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüdüğü sırada, tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda öldü
Çok sevdiği Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek istedi fakat Rusya'da toprağa verildi.
ORHAN VELİ
1945 yılında yolu Zonguldak‘la kesişen ünlü şair, 1946’da “Destan Gibi” kitabından anladığımız kadarı, Zonguldak‘a geldiğinde bu şehir için bir şiir yazmış
.Siyah akar Zonguldak‘ın deresi;
Yüzkarası değil, kömür karası;
Böyle kazanılır ekmek parası. Orhan Veli, Zonguldak'a geldikten 5 sene sonra; 10 Kasım 1950‘de ,Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair gece 23.20'de komadan çıkamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.
Orhan Veli öldüğünde henüz 36 yaşındaydı.
ABDÜLKADİR TÖRE
Hayatına 1873 yılında Türkmenistan`ın Kaşkar şehrinde başlayan Ünlü şair Abdulkadir Töre ,İstanbul'da uzun yıllar yaşadıktan sonra Zonguldak Maden Tetkik Okulu Müdürü olan damadı Mazhar Tabur’un yanına geldiği sırada 27 Ağustos 1946 günü hayatını kaybetti. Eyüp Sultan'da aile mezarlığına defnedildi.
IRAK KRALI FAYSAL
Zonguldak‘a 1956 yılında geldi. Çatalağzı Termik Santralini ziyaret etti. Zonguldak‘ta çeşitli ziyaretlerde ve incelemelerde bulundu. Bağdat Paktı bu ziyaretinden sonra imzalandı.
Zonguldak‘a gelmesinden bir yıl sonra ülkesinde saltanatı sallanmaya başlandı.1958 yılında Lübnan'da Camille Chamoun'u destekleyen batı yanlısı Hristiyanlar ile Cemal Abdülnasır'ı destekleyen Arap milliyetçiliği yanlısı Müslümanlar iç savaşın eşiğine gelmişlerdi. Ürdün Kralı I. Hüseyin durumu kontrol edebilmek için Irak Ordusundan yardım istedi. Albay Abdülkerim Kasım Ürdün'e destek için gönderilen ordunun başında bulunuyordu. Albay Abdülkerim emrindeki birlikleri Ürdün yerine Bağdat'a ilerletti ve darbe gerçekleştirdi. Kral Faysal kan dökülmesini istemiyordu ve saray muhafızlarına direniş göstermemeleri için emir verdi. Kraliyet ikametgahına ilerlemekle görevli birliğin başındaki Yüzbaşı Abdul Sattar Sabaa Al-Ibousi, o sırada orada bulunan Kral Faysal, Prens Abdülillah'ın kendisi, eşi Prenses Hiyam ve annesi, Kralın halası Prenses Abadiya ve orada bulunan birkaç hizmetçi ve görevliyi sarayın bahçesine topladı. Duvara doğru dönmeleri emredilmesinin ardından makineli tüfek ile infaz edildiler. Kral Faysal'ın orada ölmemesi üzerine hastaneye götürülmek istendi ancak yolda hayatını kaybetti.
PRENSES SÜREYYA
20 Mayıs 1956 yılında Türkiye ziyareti ile beyaz vagonu bulunan bir trenle, beyaz bir kıyafet ile Zonguldak‘a gelen Prenses Süreyya ,burada eşi Rıza Pehlevi'nin Çatalağzı Termik Santralini ziyaret ederken, o da Işıkveren lojmanlarının bulunduğu yerde ÇATES'e ait olan misafirhanesinde dinlenir.. (Bugün halen bu oda aynen muhafaza edilmektedir.) Daha sonra eşi ile birlikte Zonguldak‘a geçen Prenses Süreyya, 1951 yılında evlenmişti halen çocuğu olmamıştı bu nedenle Zonguldak'ta şifa aradı. Zonguldak'ta misafirhanede kalırken bazı Zonguldaklı kadınlar onu kaplıcaya getirmiştir.
Ülkesine döndükten sonra; çocuğunun olmaması nedeni ile Şah için veliaht sorunu yaşanması, eşinin ailesi tarafının karar almasına neden olur. Saraydan uzaklaştırılır.
Zonguldaklılar ona hayran kalmıştı. Aslında adı Soraya idi. Zonguldaklılar prensese Süreyya adını vermişti. Onun çocuğu olmamıştı ama Zonguldak'ta o yıl doğan bir çok kız çocuğuna "Süreyya" ismi verildi.
Süreyya İsfendiyari Bahtiyari, 25 Ekim 2001’de Paris’teki evinde yalnız başına hayata veda etti.
İRAN ŞAHI RIZA PEHLEVİ
Şah Pehlevi eşi Soraya ile birlikte Zonguldak'a gelmişti. Aslında Zonguldak'ta Şah‘tan daha çok eşi ilgi görmüştü. İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi Zonguldak ziyareti sırasında Çatalağzı Termik santralinde incelemelerde bulundu. Maden ocaklarını gezdi.
Şah ülkesine döndükten sonra batılılaşma politikasını yürüttü. Fakat 1970 yıllından başlayarak kentlere yoğun göç beraberinde işsizliği de körükledi. Bazı reformları İslam'a karşıt olarak değerlendiren İslami grupların işine yaradı. Radikal İslamcılar ülkede büyümeye başladı. 1979 yılında işler iyice karışınca kendi canının tehlikede olduğunu düşünen Pehlevi 16 Ocak 1979'da kesin olarak ülkeyi terk etti.
Bir süre Mısır, Fas, Bahamalar ve Meksika'da kalan şah, yakalandığı pankreas kanserinin tedavisi için 22 Ekim 1979'da ABD'ye gitti. İki hafta sonra İran'da hükûmetten destek alan militan gruplar ABD Büyükelçiliği'ni basarak 52 Amerikalıyı rehin aldılar ve rehinelere karşılık Muhammed Rıza Pehlevi'nin İran'a iade edilmesini istediler. Bu isteğin kabul edilmemesine karşın, ABD'den ayrılarak Panama'ya giden Şah, Enver Sedat'ın çağrısı üzerine Kahire'ye geçti ve orada öldü (1980).Rıza Pehlevi‘nin Soraya‘dan sonra yaptığı evlilikten bir erkek çocuğu olmuştu. Uğruna bir evliliğin bitirildiği, büyük umutlarla doğan Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin oğlu Alirıza Pehlevi, 2011 yılında ABD’nin Boston şehrinde kendini vurarak yaşamına son verdi.
AFGANİSTAN KRALI MUHAMMED ZAHİR ŞAP
30 Ağustos 1957 yılında Ankara‘da törenlere katıldıktan sonra Karabük Demir Çelik Fabrikası‘nı incelemek için Trenle Karabük‘e gelir. Daha sonra 31 Ağustos 1957‘de öğleden sonra Çatalağzı termik santrali ziyaretini gerçekleştirir. Bu fabrikalara hayran kalır. Ardından 16.45‘de maden ocaklarını incelemek için Zonguldak Merkez’e geçer. Kral Muhammet Zahir Şah ile beraberinde Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve heyetle bir gece Zonguldak‘ta kalır.1 Eylül akşamı saat 17.30‘da Gayret Muhribi gemisi ile Zonguldak’tan ayrılıp İstanbul’a geçmiştir
Kral ülkesine döndükten sonra ülkesini modernleştirdi. Bizim tarihte II.Abdulhamit‘in Meşrutiyet’i ilanına benzer Afganistan meclisini kurarak Monarşiyi ilan etti. Daha sonraki yıllarda ülkenin ekonomik sorunlarının üstesinden gelemedi. Kayınbiraderi General Muhammed Davud Han‘ın darbesi ile 1973'te İtalya'ya sürgüne gitti. Muhammed Zahir Şah, 23 Temmuz 2007 tarihinde uzun süren hastalığının ardından vefat etti.
ADNAN MENDERES
Menderes'in Zonguldak seyahatin tren ile yapılması planlanmış olduğundan gerekli konforun sağlanabilmesi için azami özen gösterilmiştir. Bir yataklı, bir restoran, birinci sınıf üç eleman ve bir servis vagonu seyahat için hazır hale getirilmiştir. 1956 yılında yurtiçi ziyaretlerinde Eskişehir’den başlayarak Kütahya, Konya, Adana , Malatya, Elazığ, Diyarbakır, Batman, Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri Kırıkkale Ankara'dan sonra Ankara -Zonguldak Demiryolu hattından ilk Karabük'e gelmiştir. Demir-çelik fabrika ziyaretinden sonra trenin sonraki durağı Çatalağzı olmuştu. Çatalağzı'da Termik santrali ziyaretinde işçilerle sohbet etmiş terminalin faaliyetini yerinde incelemişti. Adnan Menderes daha sonra maden ocaklarını incelemek için Zonguldak'a geçti. Menderes Fevkani köprüsü açılışını da yaptı.
Menderes Zonguldak'tan ayrıldıktan sonra 5 sene daha başbakan olarak kaldı.1959'da bir uçak kazası geçirdi. Uçaktan üç kişi kurtuldu. Adnan Menderes ile birlikte uçaktan sağ olarak kurtulanlardan biri de Zonguldak Maden Mühendislik mektebi ilk Müdürü Refik Fenmen'in oğlu Şefik Fenmen'di .Başbakan Adnan Menderes 27 Mayıs Askeri Darbesi ile tutuklandı .Hakkında görülen davada idam cezasına çarptırıldı.
Askeri darbeden sonra Darbe anayasası olarak geçen 9 Temmuz 1961'ta yeni anayasa oylamasında Anayasayı "red" eden 11 ilden biri de Zonguldak'tı.
Adnan Menderes 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alınmasının akabinde, saat 13:21'de idam edildi.
Ayrıca;
İSMET METİN' i de analım.
1999‘da Zonguldak'a vali olarak gelen ve burada 2003'e kadar görev yapan İsmet Metin, 3 Mayıs 2017 tarihinde eşinin yeğeni Denizhan Dener tarafından; eşi, kızı, baldızı ve onun oğluyla birlikte öldürüldü.
Hayati Yılmaz