Bu zamana kadar bölgenin antik yazılarında, deniz kıyalarında kurulan medeniyetler yazıldı, çizildi.
Tion, Heraklia, Amastris bunlardan en öne çıkanlardı. Lakin bölgenin arkeolojik bulguların varlığı bilinmesine rağmen kazılmayan topraklarında başka kalıntılar olduğu anlaşılıyor.
Bu bölgede en geniş alan Filyos Nehri kıyılarıdır. İnsanların bu nehrin kenarlarına yerleşme nedeni tarım olabileceği gibi; daha çok ormanlardan yararlanan bölge halkıydı.
Milattan Önce Filyos Bölgesi sadece Tion Antik Kenti ile sınırlı gözüküyor. Bu konuda en önemli kanıt ; M.Ö 1. Yüzyıl'da bu bölgeden geçen Strabon'un günümüze kalan eseridir.
Strobon yazılarında sadece Tion Antik Kalesi’nden bahsetmiş , pek fazla üzerinde durmamıştır. Fakat M.S 1. ve 4.Yüzyılları arasındaki Roma Dönemi'nde bu nehir , "taşımacılık" alanında kullanıldığı anlaşılıyor. Zaten Filyos Kalesi‘nin Roma Dönemi‘nde tekrar inşası söz konusudur.
Filyos Nehri‘nin antik adı Filias'tı fakat bunun iki kuvvetli kolu Gökçebey sapağında, Üçburgu Köyü önünde birleştiğini biliyoruz. Devrek tarafından gelen kol «Lodon» ve Karabük tarafından gelen kol ise «Billaios» olarak adlandırılır.
Billaios 'un Nehir Tanrısı isminden geldiği bazı kaynaklarda yazar. Bu iki kolun birleştiği noktada, 2012 yılında meydana gelen selden sonra açığa çıkan Antik pazar yerinin ortaya çıkması, Zonguldak tarihi için önemli bir bulguydu. İşin ilginç tarafı, tesadüfen ortaya çıkan bu yer hakkında, 2012 yılından çok daha önce burada antik yerleşim varlığının bilinmesiydi.
Gökçebey'in Yenice tarafına doğru Gökçebey'i tepeden gören Gaziler Köyü yükseğinde kale kalıntıları senelerdir varlığını korumaktaydı. Bu şu anlama geliyor. Karabük tarafından gelen Billaios Nehri‘ni Romalılar kontrol altına almak istedi. Zira bu nehir o yıllarda bir geçiş yoluydu.
Devrek tarafından gelen "Lodon" kolunun da bir geçiş yolu olduğunu söyleyebiliriz. Henüz yol kavramı olmadığı zamanlarda nehir kenarları geçiş için kullanılır ve böylelikle yüksek tepelikler aşılmak zorunda kalınmazdı. O halde Devrek tarafında da tıpkı Tefen gibi bir kale kurulmuş olma ihtimali yüksek. Bu kol aynı zamanda bir salona açılıyor. Devrek tarafı Dadybra (Devrek) yerleşkesinden sonra Flaviopolis(Gerede), Claidiapolis (Bolu) ,Juliopolis (Nallıhan) antik şehirlerine ulaşan vadilerdi.
Karabük kolunda ise ; Pafyagonya topraklarında, Hadrianapolis (Eskipazar), Sinopi (Sinop), Gastummana (Kastamonu) tarafına açılır.
Aslında bugün bile bakıldığında mantık olarak Filyos Vadisi‘nin ilk girişi Tefen'in Bodaç Köyü ile Gökçebey arasındaki tepelikte Gaziler Köyü ile Çay Köy arasından geçen ırmak kıvrımıdır. Bu tepenin üstünde de her iki tarafı görecek şekilde konumlanmış Asar Kalesi bulunmakta. Kalenin bugün çok küçük bir bölümü ayaktadır.
Bana göre en az Filyos Kalesi kadar önemlidir. Çünkü bu kale ile Üçburgu Antik Pazar Yeri ve Filyos Kalesi arasında bağlantı kurulduğunda, vadinin antik haritası ile bir bütünlük sağlanarak yorumlana bilecektir.
Yine de bugün yazılan yazılarda bu iki suyun birleştiği yerde, gümrük olarak betimlenen bir merkez bulunmaktan bahsedilir. 2012 yılında ortaya çıkan ve burada elde edilen bulgulardan yola çıkılarak; Irmağın iki tarafından gelen kereste veya orman ürünleri burada vergilendirilerek nehir boyunca gemi veya sandallar ile Filyos kalesine taşındığı ve burudan da diğer limanlara sevk edildiği düşünülmektedir. Filyos Kalesi'nin hemen altında ,deniz dibinde, bugün bile varlığı görünen antik bir liman vardır. (Filyos-Üçburgu arasında su taşıtları kullanıldığı tahmin ediliyor.)
Antik yılları gösteren haritalarda tam olarak yerini çözemediğim "Basta" olarak gösterilen yer, tam da bu iki suyun birleştiği Uçburgu Köyü ile Çaydeğirmeni alanını göstermektedir. Fakat haritalar haricinde bu isim hakkında hiç bir yazıya bugüne kadar rastlamadım. Fakat tam da haritada gösterildiği yerde, Örmeci Köyü Tümülüs'ü bulunuyor.(Tümülüs bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepeciklere verilen addır.)
Pazarlıoğlu Köyü Nekrapol'ü, Çukur Köyü çevresinde rastlanılan sütun, sütun başlığı, parçalar ve kalıntılar, civarda sıklıkla rastlanılmıştır. Bunlar, bölgede küçük ölçekli de olsa Roma Dönemi yerleşim birimlerinin
bulunduğunu gösteren önemli kanıtlardır .Ama ne yazık ki; yüzyıllar boyunca bir şekilde korunmuş bulgular, yapılar; bugün yanlış politikalar yüzünden kaybolmaktadır.
Üçburgu‘da ortaya çıkan bazı bulgular, 2012'den sonra kaybolmuştur.
Asar Kalesi‘nin hemen altında yapılan Tefen HES Projesi de bu dejenerasyonlardan biridir.
Gökçebey -Bodaç ırmak kıvrımı, Pafyagonya'ya bir geçiş yolu olarak görüldüğünden, burada Roma Dönemi'nde kale inşaatı oldukça anlamlaşıyor. Zira bu boğazın tutulması, Filyos Vadisi’nin girişine denk geliyor. Yuvarlak daire anlamına gelen "Bodaç" isminin ,ırmağın buradaki dairesel kıvrımı ile de uyumludur. Bodaç Köyü'nün ismi, “boğaz” kelimesinden de türeme ihtimali var. Şive olarak söylenmesinden kaynaklana bilir.
Bodaç: daire yuvarlak anlamı ve buradaki Asar Kalesi'nin surlarının , daire şeklinde alanı kaplaması ile alakalı bir isim de olabilir.
Filyos ve Filyos Vadisi tarihsel anlamda Dünya'da bilinen bir bölgedir. Turizmin en ilgi çekici konularından biri de, bölgenin tarihi olacağından; Zonguldak'ta turizm atağına kalkmak isteyenlerin Filyos vadisinde, tam zıttı hareket etmemeleri gerekiyor. İlerideki kuşakların vereceği doğru hizmetlere de sekte vurulmasın. Belki bizden sonraki kuşaklar bu toprağın mirasına sahip çıkar. Bu yüzden, madem bir katkı sağlanmıyor, bari bozmasınlar.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih