Zonguldak yerel gazetelerden birinde Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Derya Akbıyık hakkındaki bir haber , Elmas TV Web sayfasının ön sayfada tam 7 aydır sergileniyor. 7 Ekim 2024 tarihinde yayınlanan haber her gazetenin sayfasına girdiğinizde karşınıza çıkıyor. Haberde kullanılan fotoğrafta tam WANTED aranıyor şeklinde kovboy filmlerinde gördüğümüz cinsten.
İlginç olan haberin içeriği değil. O hukukun işi. Suçludur suçsuzdur, iftiradır asılsızdır bilmem.
Dikkatimi çeken Zonguldak’ın geçmişine dayalı saygın bir kurumu olan , üstelik Gazeteciler Derneği Başkanının bu haberi bu gazeteden kaldıramaması. Ya iddia doğru ya da böyle bir yaptırımı yok.
Derya Akbıyık’ı tanımam, okumam da fakat işin ucunda Zonguldak olunca ve yerel gazeteciliğin Zonguldak için 4. kuvvet olduğundan, doğru temsil edilmesi adına endişelerim var.
İşin ilginç tarafı uzun süredir gazetecilerin başkanı. Geçtiğimiz günlerde neredeyse tüm Zonguldak gazetelerinde yine manşet oldu. Bu sefer derneğin lokalinin kiralanması hakkında şüpheler gazetelerde yer aldı. Zamanında gazetecilere verilen TTK ’ya ait limandaki yerde şimdi milyonlar havada uçuşuyor. Hal böyle olunca şüphe duyuluyor ve haber yapılıyor.
Kim seçiyor gazeteciler derneği başkanını ? Gazeteciler seçiyor . Kim bu haberleri yapıyor yine gazeteciler. Nasıl oluyor bu ? Üstelik bir başka zamanda tüm gazeteler bu kişi hakkında bir zamanlar karıştığı ölümlü kazadan ceza almamasını da yazdılar.
Acaba gazeteler ile Zonguldak Gazeteciler Cemiyeti alakasız kurumlar mı ?
Üstelik aynı kişinin cemiyet başkanı olduğu için devletin çeşitli makamları ile fotoğrafları da aynı anda paylaşılıyor. Böyle bir haberde yer alan kişi , vali ,emniyet müdürleri ile birlikte çekilmiş fotoğrafla gazetelerde de yer alıyor. Bir tarafı suçlu, bir tarafı saygın ! Haber 4 aydır sür manşette yer alıyor. Akbıyık ise görmezden geliyor.
Niye biz de bu tür şeyler olur anlamadım gitti.
........
Türk Havayolları Paris uçağı ,3 Mart1974 günü Londra’ya gitmek üzere havalandıktan dakikalar sonra düşmüştü. Uçakta 13'ü mürettebat, 333'ü yolcu , toplam 346 kişi bulunuyordu. Kimse kurtulamadı. Cesetlerin tamamı yanmış ,tanınmaz haldeydi. Faciada ölenlerin bazılarının cesetleri dahi bulunamadı. Bunlardan biri 29 yaşındaki THY hostesi Rona Altınay idi. Mürettebatın tamamı Türk fakat yolcular yabancı idi. İstanbul Paris aktarmalı Londra seferi yapan uçak, Paris’te inecek yolcuları indirdikten sonra Londra’ya havalanacaktı. O gün Paris’te bir spor müsabakasından dönen taraftarlar İngiliz uçağı seferi iptal olunca , Türk Havayollarına yönlendirildiler ve uçağın tamamı dolmuştu. Kazadan bir gün sonra dönemin en çok okunan Türk gazetelerinden biri olan Günaydın gazetesi bu olayın sabotaj olduğunu yazdı. Manşetten “ İngiliz Uçağı Sefere Çıkmayınca Bombalı Bavul Türk Uçağının Bagajına Kondu. “ diye haber yaptı. Yalanın böylesi ...
O zamanlar Filistin Kurtuluş Örgütü sürekli Uçak kaçırmakla gündeme geliyordu. Neredeyse olay böyle kapanacaktı. Fakat İngiliz gazeteciler Paul Eddy, Elaine Potter ve Bruce Page kendi vatandaşlarının ölümüne neden olan bu olayı aydınlatmak için gizlice arşive girerek raporlara ulaşıyorlar ve yayınlıyorlar. İşte bundan sonra uçağın sabotaj veya bombadan kaynaklanmadığı ,bagaj kapısının açılması ile yolcu kabinin aşağıdoru çökmesinden kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Bu uçaklar 1969 yapımı Amerikan McDonnell Douglas DC-10 model olan ilk turbo uçakları idi. Bu yüzden kuyruk kısmında üçüncü bir motor vardı. Yolcu kabini çöktüğünde alta bulunan kuyruk kısmını kontrol eden kablolar kopmuş , böylece pilotunuçağın hakimiyetini kaybetmesine yol açmıştı. Üstelik aynı şekilde iki yıl önce 1972 yılında aynı model uçak yine kargo kapısının açılması ile çok zor bir iniş yapmıştı. Kapağın açılmasıile yolcu bölümünü taşıyan alt kısım yine çökmüş fakat kabloların tamamı kopmadığı için plotlar uçağı yere indirmeyi başarmıştı. Uçaktan sadece bir tabut düşmüştü. Türk Havayolları uçağındanise zeminde oluşan hava basıncı sonrası delikten 7 kişi boşluğa fırlamıştı, Bunlardan biri ünlü bir İngiliz modeldi.
Gazeteciler bu olayın uçağın bagaj kapısının kilit sisteminin üretim hatasından kaynaklandığını açığa çıkarttılar. Eğer bu üç gazeteci gerçekleri ortaya çıkartmasaydı belki de bu Amerikan firması bu hatayı yine düzeltmeyecek, başka bir uçuşta tekrar aynı facia yaşanacaktı.
Bu üç gazeteci sayesinde firma ağır tazminat cezasına çarptırıldı ve ölenlerin ailelerine ödemek zorunda bırakıldı. Daha sonraları şirket Boeing firmasına satıldı. Ölenlerin anısına Paris yakınlarındaki ormanda uçağın düştüğü yere anıtmezar yapıldı. Faciada ölen Rona Altınay’ın İstanbul Aşiyan Mezarlığındaki mezar taşı ,Dünya’nın en ilginç mezar taşlarından biridir.
......
Gazetecilik işte bu kadar önemlidir. Birileri istediği gibi at koşturmasın diye dördüncü kuvvettir.
Zonguldak’ta yerel gazetede çalışan onlarca genç gazeteci arkadaş var. Onlara örnek olunması gerekir. Zonguldak’ın gazetecilik geçmişi Cumhuriyet ile yaşıttır. İlk matbaası alınması için meclisten karar bile çıkarılan bir şehirdir. (o dönem çok pahalı olan makine için gümrük vergisinden muaf bırakıldı)
Zonguldak’ın çıkarları doğrultusunda bu saygın mesleğe zarar vermemek için gereken ne ise yapılmalıdır.
Ya yapabiliyorsa bu manşetleri kaldırtsın ya mahkeme süreci hızlandırılsın ya da Derya Akbıyık mahkeme sonuçlanana kadar istifa etsin. Zonguldak’ın saygın bir kurumu, bir kişi için neden rencide edilsin ?
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih