Bu zamana kadar Filyos Kalesi'ni sadece surları ile görmüştük. İki bin yılların başlarından itibaren 'de yapılan kazılardan sonra Kale için ‘Filyos Atik Kenti’ tabirini kullandık. Fakat bu tanım benim izlenimlerim için yanlış veya eksik bir tanımdır.
Öncelikle Bölge, Filyos nehrin adı olan Filias'tan gelir. Kalenin ismi Tion veya Tieion'dur.
Coğrafyada bir terim vardır. Hinterlant.. Hinterlandının anlamı ; İç bölgedir veya kalelerin arkasında bulunan tarım veya madeni ürünlerin işlendiği yerleşim alanı anlamındadır. Yani Tion bir Popülasyondur.
Belirli bir zamanda aynı bölgede yaşayan ve aynı türe ait bireylerden oluşan topluluklara popülasyon denir.
Tion (Filyos) Antik Kenti ortaya çıkarıldığından beri yerleşimin sadece bu alanda olduğu kanısı hakimdir. Oysa her medeniyette olduğu gibi kaleler halkın yaşadığı yerler değil , kralların veya tiranların yaşadığı yapılardır.
Bu neden ile Tion Antik Kalesi hinterlandında (Arka tarafında ) devasa bir popülasyon varlığı söz konusu.
Tarihi bilgilerimden yola çıkarak , Filyos Vadisini bugünkü teknolojiden de faydalanarak Uydudan bakarak incelediğimizde dahi bu vadinin aslında Bartın’dan Gökçebey’e buradan Filyos’a kadar bir popülasyon olduğu anlaşılır.. Ve aslında Filyos ile Bartın Çayı vadilerinin ve bu vadileri çevreleyen yüksek dağların bir duvar oluşturduğunu fark ettim. Filyos ve Bartın vadisi aslında herkesin bildiği gibi küçük tepelerden oluşan ve orman alanı olmayan tarım arazileridir. Genelde 200 metreyi geçmez. Vadiyi çevreleyen dağlar ise yükseklikleri 500 ila 2000 m arasında değişir. Bu dağların geçiş vermemesi, vadide yaşayan insan topluluğunun güvende yaşaması için mükemmel bir salon oluşturuyor.
Aynı zamanda bu vadiyi çevreleyen kale veya gümrük kapıları da var. Eğer bunları bir bütün halinde değerlendirirsek o zaman bu kalelerin Filyos salonunu koruyan kaleler olduğunu görebiliriz.
Bu salonun 9 girişi var. Ne tesadüf ki bu 9 girişin bugün 7 tanesinde halen kalıntıları bulunan kaleleri mevcut.
Fotoğrafta ;
1 .Kale
Tion Kalesi.
Tion kalesi Filyos çayı ağzında kurumuş bir kapı aslında. Vadiyi geçişi koruyan veya buradan gemilere ürün yüklenen bir liman. Bazı zamanlarda ana kale olmuş. Amatris zamanında ise Amasra’nın uç kalesi olduğunu biliyoruz. Burası Paflagonya sınırı olmakla birlikte aynı zamanda Heraklia ile Amatris’in de sınırını oluşturuyor.
2. Kale ,
Mukata (Mugada) Kalesi.
Küçük bir birlik bulundurulan bir kale olduğunu tahmin ediyorum.
3.Kale
Güzelcehisar Kalesi.
Burada hisar olmasından ötürü Güzelcehisar adını almış.
4.Fener
Bartın Boğazı’nda eskiden kalıntıları olduğu söylenen Parthenius Feneri veya yapıları vardır.
5) Kale
Amasra Kalesi
M.Ö 300 Yıllarında ana kale olarak kullanılmış.
6) Kale
Gökçebey Bodaç Kalesi
Gökçebey'in Yenice tarafına doğru Gökçebey'i tepeden gören Gaziler Köyü yükseğinde kale kalıntıları senelerdir varlığını korumaktadır. Bu şu anlama geliyor. Karabük tarafından gelen Billaios Nehri'nin Romalılar kontrol altına almak istedi. Zira bu nehir o yıllarda bir geçiş yoluydu.
7) Uçburgu Kalıntıları.
Devrek tarafından gelen "Ladon" kolunun da bir geçiş yolu olduğunu söyleyebiliriz. Henüz yol kavramı olmadığı zamanlarda nehir kenarları geçiş için kullanılır ve böylelikle yüksek tepelikler aşılmak zorunda kalınmazdı. O halde Devrek tarafında da tıpkı Tefen gibi bir kale kurulmuş olma ihtimali yüksek. Bu kol aynı zamanda bir salona açılıyor. Devrek tarafı Dadybra (Devrek) yerleşkesinden sonra Flaviopolis (Gerede), Claidiapolis (Bolu) ,Juliopolis (Nallıhan) antik şehirlerine ulaşan vadileri idi.
Soru işareti koyduğum diğer geçiş yolları ise Bartın Irmağının geçiş noktalarıdır.
Buralarda herhangi bir yapının varlığı henüz tespit edilmemiştir fakat Bartın Pazarı’na Eflani ve Safranbolu’dan nehir yolu ile mallar getirildiği yazılır.
MÖ 1500 yıllarından başlayarak, MÖ 300 yıllarına kadar bu bölgeye bir çok halk gelmiş, çeşitli krallıklarla yönetilmiştir. Bölgeye ilk gelenler hem ‘Kafkas’ hem de Trak’ kökenlilerdir. Mesela Kaukan halkı ilk önce Ereğli popilasyonunda yaşarken, Ereğli’de meydana gelen bazı iç karışıklar nedeni ile Filyos vadisine yerleşmişlerdir.
Aslında Filyos vadisi tanımı benim anlatmak istediğim popülasyon ile örtüşmüyor. Zira bu popülasyon iki nehrin oluşturduğu ortak salondur. Bu iki vadinin orta kısmı ile Küre dağlarının oluşturduğu boşlukta Arıt tarafına doğru gider.
Bölgeye ilk gelenlerden Palalar ormanlık alanı tercih ettiklerinden vadiye pek yanaşmamışlar sınırda kalmışlardır. Fakat Militos halkı ile Megaralılar ,Bebrykler bölgenin sakinleri olmuşlardır. Hatta Filyos vadisinde yaşayan ve çiftci Ataloslardan olan Filetairos, Pergamon (Bergama) İmparatorluğunun kurucusudur.
MÖ 300 yıllarında ise Kraliçe Amatris bu bölgeyi geliştirmiştir.
Aslında Biz Türklerde bu vadiyi aynı şekilde kullanmışız.
Selçukluların deniz filoları olmadığı için sahillere uzanmamışlar fakat Osmanlı özellikle Fatih sonrası bu vadide divanlar kurmuştur. Devrek- Perşembe- Kozcağız üçgeni 7 divan olarak adlandırmakla birlikte, Bartın bölgesinde 12 Divan olarak adlandırılmış/yönetilmiş . Filyos vadisi o zamanın adı ile Zirzine bölgesi; Hızır-beyli , Devrek ana merkez olduğu için bunun aşağı kısmı, aşağıda anlamında olan ‘Zirzine Bölgesi olarak’ isimlendirilmiş. Bölgede bu kadar Divan olması da aynı nedenlerdendir. Tarım arazilerin çokluğu, köylerinde çok olması ve tarlaların köyler arasındaki mesafeyi açmasından kaynaklanır. Bi-çare olarak da birkaç köy birleştirerek ortak muhtarlık, yani divan oluşturulmuştur. Aslında bugünde aynı sitem bir çok köyde görülür. Örneğin baba köyüm olan Gökçebey Veyisoğlu Muhtarlığı birkaç köyden oluşurdu. (Şimdilerde mahalle)
Batı Karadeniz Bölgesi’nde aslında üç tane popülasyon vardır. Bizler bunun içinde yaşadığımız için farkında değiliz fakat bölgeye uydudan bakarsanız bu üç popülasyonu da görüsünüz. ilki Ereğli popülasyonu, diğeri Filyos popülasyonu ve Eflani , Kastamonu Sinop’a kadar uzanan Pafyagonya (Heneti) popülasyonudur.
Ereğli Popilasyonu ; ( Mariandy Popilasyonu ) Kuzey’de Ova Dağları, gerisinde Devrek’e kadar uzanan Göl Dağları ve Güney’inde Bolu dağları ile çevrilidir. Küçük tepeleri olan ve bu tepelerde açılmış tarım arazileri ile doğal limana sahip olan bir popilasyon veya salon toprağıdır.
Filyos Poliasyonu veya Koukan Popilasyonu ise Doğu’sunda Küre Dağları , Güney’de Yenice Dağları ve Batı’sında Göl Dağları ile yüksek dağlarla çevrilidir. Bu Popilasyon iki nehrin oluşturduğu vadiler ve bu vadi etrafında tarım arazileri olan tepeciklerden oluşur.
Kastamonu Popilasyonu (Pafyagonya Popilasyonu) ise Batı’sında Küre dağları, Güney’inde Ilgaz dağları ile çevrili ayrı bir poliasyonudur. Bu dağlar aynı zamanda doğal kalelerdir. Bu yerleşimleri korur. Fakat bu yerleşimlere dışarıdan geçit olacak kısımlara da küçük kaleler kurulmuş.
Filyos Salonu’nda bulunan iki nehir , aynı zamanda ulaşım için ideal nehirlerdi . Bu neden ile Yenice tarafından gelecek olan ticari mallar, Gökçebey Bodaç Köyü yakınlarında bulunan bir kale ile nehrin bu kısmında (boğaz ) tutulmuştur. Belki de bu kapılardan geçiş izni dahi alınıyordu.
Devrek tarafından gelecek ticari mallar ise Gökçebey’in yakınlarında 2012 yılında bulunan antik pazar yeri kalıntıları da gösteriyor ki; Uçburgu Antik Pazar yeri bir gümrük kapısı teşkil ettiği anlaşılmıştır..
Zaten 2010 yılında bulunan Çaycuma Kadıoğlu köyünde Ambrossia Mozaiği de bu bölgenin sadece kale etrafında olmadığı , hinterlandında Çaycuma yerleşimlerin de olduğunun bir kanıtı oldu.
Bölgede yetişen ürünler ;
Bithynia valisi olan Genç Plinius dünyada en iyi şimşir ağaçların bu bölgede yetiştiğinden bahseder. Ayrıca ceviz, kestane, incir,kiraz, kiren, armut gibi pek çok meyve ve sebze bu bereketli topraklarda yetiştirilirdi.
Mesela bu bölgede zamanında pirinç ve zeytin yetiştirdiğini biliyor muyuz ? Hatta pirinç ekmeği veya gözlemesi yapıldığını, zeytin yağı elde edildiğini !
Bilmiyoruz.
Bölgeyi 150 yıldır amacının dışında kullanalı beri ,
unuttuk gitti.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih