2 dakika okundu
03 May
03May

YouTube'da izleyin  kısmına tıklayın  



Ekrem Ekşioğlu, 12 Eylül 1980 darbesinde tutuklanıp sadece bir ay sonra işkenceden ölen Zonguldaklı bir gencin hikayesi. Kimse onun bu trajik hikayesini bilmez Bilinen, öldükten hemen sonra babasının Zonguldak belediyesine başkan olarak atanmasıdır.
Peki nasıl oluyor da ,Terör ile suçlanıp ağır işkence sonucunda dayanamayıp ölen bu gencin babası yine aynı Askeri yönetim tarafından Belediye başkanı olarak atanıyor ?
Pişmanlık mıdır ! Suçsuz olduğu mu anlaşılmıştır, ödenen bir bedel midir !

Ekrem Ekşioğlu 1955 yılında İkizdere’de doğar. babasının işi dolaysı ile çocuk yaşında Zonguldak’a taşınırlar.. Zonguldak'ta okula gider. Arkadaşları arasında çekingen olarak bilinen Ekşi, derslerinde oldukça başarılıdır. Zonguldak şehir merkezi o yıllarda dışarıdan göç alan bir yerdir. Genellikle Doğu Karadeniz kökenliler Şehir merkezine yerleşmiştir. Çoğu sonradan EKİ'nin arazilerinde gecekondular kurdular. 


1965 İşçi olayları ,10 yaşındaki Ekrem için oldukça etkileyici olaylardı. Şehir merkezinde iskelede arkadaşları ile oynarken, çarşıdan gelen sesleri işittiğinde, merdivenlerden hızla çıkar ve eylemde atılan sloganlardan etkilenirdi. Sahile dönerken "İşçiyiz, haklıyız, Kazanacağız" sloganını taklit ederdi. O yıllarda işçi, emek, hak, özgürlük gibi kelimeleri ilk defa maden işçilerinden duyuyordu. Onun ise aklı fikri Zonguldak limanında golf oynayanlarda idi. Arada babasından aldığı harçlıklarla o da oynuyordu. 


Ekrem’in babası Halil Ekşioğlu tipik bir Karadenizli idi. konuşması Karadeniz ağzı olduğundan bazı kelimeler etrafta gülüşmelere neden olurdu. Zonguldak esnafı onun bu Muzip kişiliğini oldukça sevimli bulurdu. O ne kadar kızsa da, karşısındaki kızdığı insan bile onu gülerek karşılardı.
Ekrem gençlik yıllarında da sosyal bir delikanlıydı. Arkadaşları arasında sevilen bu genç her zaman lider özelliğini korumuştur. Zonguldak yılları bu şekilde geçerken Çelikel Lisesini bitirdiğinde İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesini kazanır.

Yıl 1974'tür. Üniversiteler çeşitli örgütlerin yuvası haline gelmiştir. Bu ortamda babası ile birlikte okula kaydını yaptırır. Babası yol boyunca ona bu gruplardan uzak durmasını söyler. Fakat o dönem o okulda okuyanların bir siyasi gruba girmemesi imkansızdır. Okullarda, fabrikalarda, semtlerde düzene muhalif olan gençler devrimci, Kendilerine ülkücü diyen gençler ise karşı saflarda yer alıyordu.


Zaten işçi kenti Zonguldak'ta büyümesi onu sola yatkın bir kişilik yapmıştı. Üniversitenin arkadaşlık ortamında kendisini Devrimci olarak gören gençlerin arasında buldu. Aslında karıncayı bile incitmeyen bir yapısı vardı. Lakin eylemlere katıldığında bazen yumruklu kavgalara karışıyordu.


Ekrem,1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'ne girdikten sonra siyasi ortamlarla karşılaşır. Kendine göre bulduğu uygun ortamlara katılır. Gençlerin ilk öncelleri düşünce ve eylem boyutunda olan bu baş kaldırışları, giderek şiddete dönüştürmeye başlar. 1960 yılından beri devam eden öğrenci hareketleri Kıbrıs Savaşı’ndan sonra kayıtlı kayıtsız silahların bir şekilde el altından gençlerin eline geçmesi ile sokaklar adeta kan gölüne çevrilmeye başlaması ile giderek radikalleştiler


Dış güçler veya iç güçler her kimler ise , içeriden dışarıdan gençleri destekleyen birilerinin olduğu muhakkaktı. Yaklaşık 100 yıldır her dönemde ülkede dışarıdan gelen ideolojik akımlara rejimlere kapılan gençlik, kendi rejimine karşı, birbiri ile çatışmaktaydı. Sokaklar mahalleler ikiye bölünmüştü. Bir grup, diğer mahalleden geçemezken diğeri öbür mahalleden alışveriş dahi yapamaz haldeydi.


Ekrem giderek radikalleşen ve silahlı örgüte dönüşen örgütlerden birine girdi. Bu örgütün genel sekreterliğini yapacak kadar yükseldi ve tanınmaya başlandı. İstanbul’dan Türkiye çapına varan liderliğe doğru gidiyordu. Askeri darbe gelebileceği ve çok zor durumlara düşebileceklerini bile bile gençler adeta devlete meydan okuyordu. Anadolu’da normal sıradan ailelerin çocukları artık kontrolden çıkmıştı. Ekrem evliydi. Arkadaşların katılımı ile sade bir düğünle dünya evine girmişti. Evliliğinde de, kendisi gibi aynı siyasi görüşte birini seçmişti.

Solcu gençler Rize’deki çay üreticilerinden, Zonguldak'taki maden işçisine kadar , gecekonduların yıkımlarında dahi halkın önünde eylemlere katılıyor , direniş gösteriyorlardı. Bu arada bir çok diplomat siyasetçi gazeteci öldürülüyordu. Ülkücü kanattan  MHP Genel Başkan Yardımcısı olan Gün Sazak evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürüldü. Sol kanattan olduğu bilinen gazeteci Abdi İpekçi de arabasında uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.


Tarihler 12 Eylül’ün ilk saatlerini gösterirken sokaklara asker indi. Sabah işe gitmek için yollara düşenler , Sokaklarda askeri tankları gördüler. Askerler tarafından evlerine yollandılar. Sıkı yönetim ilan edilmiş, ordu yönetime el koymuştu.

12 Eylül'de sabahın daha ilk ışıklarında askerler evlere baskın yaptılar. Darbenin planının çok önceye dayandığı , askerin elindeki listesinden anlaşılıyordu. Asker adeta eliyle koymuş gibi bu eylemlerde yer alan, örgüte bulaşan, suçlu-suçsuz gençleri toplamaya başladılar.
Zonguldak’ta evlerinde göz altına alınan gençler, hükumet binasının önüne getirildiler. Yüzlerce genç Zonguldak Gazipaşa caddesinde Cumhuriyet Meydanında toplatılırlar. Diz çöktürülmüş şekilde bekletilirler. Çoğu merkez mahallelerinden olmak sureti ile Zonguldak’ta 850 kişi göz altına alındı.


Ekrem ise; 12 Eylül sabahı ilk tutuklananlar arasında yer alır. Ekrem Askerin elinde bulunan “bayrak listesinde” ilk sıralarda yer alıyordu. Abisinin evinde göz altına alınan Ekrem, bu yüzden göz altına alındıktan hemen sonra tutuklanır. Zaten 12 Eylül darbesinin kod adı da Bayrak Harekatıdır. Özelikle bu listede olan gençler , hapishanelerde çok ağır işkencelere maruz kalırlar.

Ekrem Ekşi’nin işkenceden geçirildiğini gören tanıklar da vardır. CHP’den Manisa Milletvekili adayı olan Sabri Temel bu isimlerden biriydi. Temel, o dönem Ekrem Ekşi ile aynı hücrede kalmıştı ve Ekrem Ekşi’nin işkenceden geçirilmiş halde hücreye getirildiğini, bütün vücudunun simsiyah olduğunu , fenalaşınca da polislerin onu apar topar götürdüğünü anlatmıştı. Aynı dönemde intihar eden Ahmet Karlangaç da o sırada hücrede bulunuyordu.


Ekrem, 13 Ekim 1980 günü akşam saatlerinde Haydarpaşa Askeri Hastanesinin acil servisine bırakıldı. 14 Ekim’de nakledildiği Haydarpaşa Numune Hastanesi Göğüs Cerrahisi Bölümünde hayatını kaybetti. Otopsi raporunda ; kaburgalarının kırıldığı, kırılan kaburgaların akciğeri delmesi sonucu iç kanama ve akciğer sönümlenmesi sonucu hayatını kaybettiği yazıyordu.


Ekrem’in soyadı aslında Ekşioğlu’dur ama daha lise çağlarından beri arkadaşları ona ekşi olarak hitap ederdi. Üniversitede de bu değişmedi. Ölümünden sonra hakkında çıkan yayınlarda bu yüzden Ekrem Ekşi olarak yer aldı. Ekrem’in cenazesi ailesine teslim edildi ve ailesine adeta sus payı olarak babası Halil Ekşioğlu’na Belediye başkanı görevi teklif edildi.


Halil Ekşioğlu oğlunun aksine siyasi düşüncesi pek olmayan aslında Karadeniz kökenli olarak biraz da milliyetçi tarafı olan bir kişilikti. Zonguldak ta sevilen bir sima idi. Halil Ekşioğlu askerin yaptığı bu teklifi kabul etti. O dönem tüm siyasi faaliyetler yasaklandığından Belediyelere Askeri veya Sivil brokarlar atandı. Halil Ekşioğlu Askeri yönetim sürecince 1984 Yerel seçimlerine kadar Zonguldak Belediye Başkanı olarak kalmıştır.


Ekrem Ekşi’ye işkence uygulayan polisler 20 yıl boyunca yakalanmamıştır.2008 yılında haklarında görülen davada zaman aşımından berat ettiler. Ve görev hakları iade edildi.


Ekrem Ekşi’nin eşi Zeynep Safariye Ekşi , bugün Almanya’da , Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanlığını sürdürüyor. Halen Ekşi soyadını kullanmaktadır.

Zonguldak’ın Deniz Gezmişi olarak tarihe geçen Ekrem Ekşi , ölmeden hemen önce bir not bırakır. Bu notta; en ağır işkencelerden geçmesine rağmen, arkadaşlarını ele vermediğini kast ederek “Ben kazandım” notu yazılıdır.


Ekrem Ekşi Dönemin Başbakanlarından Nihat Erim'in öldürülmesinden sorumlu tutularak göz altına alınır fakat Dev-Sol Militanlarının üstlendiği Nihat Erim cinayetinde emri veren Dursun Karataş olduğu tetikçiler ise Ahmet Karlangaç ve Sadettin Güven olduğu iddia edildiyse de olay hiç bir zaman kanıtlanamadı.


12 Eylül'de Zonguldak'ta 850 kişi göz altına alınır. Göz altına alınanların çoğu işkenceden geçtiğini anlatır. Zonguldaklı olup işkenceden ölen Ekrem Ekşi ile birlikte Çaycuma’dan Haşim Doruk'ta işkence sonucu hayatını kaybedenlerdendir.


Hayati Yılmaz







Halil Ekşioğlu (BABASI)

Zeynep Safariye Ekşi (EŞİ)

Annesi

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR