Demiryolcu ailesinin bir çocuğu olarak büyüydüm.
Bu yüzden tercihim hep tren yolculuğundan yana olmuştur.
Geçen ay İstanbul üzerinden Almanya’dan geldiğimde, bavulumla birlikte Çatalağzı’na gitmek için doğru Zonguldak istasyona gittim.
Gişe memuru bilet için nüfus cüzdanımı istedi. Zaten bir kaç yıldır Türkiye’ye geldiğimde her yerde nüfus cüzdanı istenmesine alışmıştım. İstanbul’dan beri zaten nüfus cüzdanıma elini sürmeyen kalmadı.
Türkiye’de kişisel bilgilerin her yerde kayıt ediliyor .
Ana adını ,baba adını ,TC numaranı bilmeyen yok.
Fakat şaşırdığım bu değil.
Gişe memuru bir de telefon numarası istiyor.
Almanya’dan geliyorum ,numara Alman numarası .
‘Bu olmaz’ diyor.
Eee ne yapacağız ?
-Yakınınızın telefon numarasını verin !
‘Ben niye bir başkasının numarasını izinsiz sana vereyim’ dedim ! Tartışma başladı.
Yani ben şimdi bilet alamayacak mıyım ?
‘Veremeyiz beyefendi’ dedi. Bakanlıktan emir böyle ! Sizin güvenliğiniz için !
50 yıldır benim güvenliğim yoktu da, bu sene mi tehlikeye girdi ? Hayırdır ?
Bizler gişe memurun ‘tıkırt’ diye bastığı yine kondüktörün elindeki makasla ‘tıkırt tıkırt’ diye deldiği biletlerle yolculuk yapmış bir nesiliz ! Sen ne anlatıyorsun beyefendi !
Kendisinin bile inanmadığı bir üslupla bunun İstanbul ,Tekirdağ arasında tren kazası ile alakalı olduğu , ölenlerin bazılarının kimliklerinin belirlenemediği için böyle bir uygulamaya gidildiğini söyledi !
Yani şimdi o kazada hatalı olan demiryolları... Asıl sorumlularda ceza almadı zaten. Bakan istifa etmemişti. Şimdi o hatanın ceremesini bütün halka mı çektiriyorsunuz ? Hem bir telefon numarası benim güvenliğimi nasıl sağlıyormuş ?
Neyse tartışma büyümeden orada bir tanıdığın numarası ile bileti aldım.
Trene bindikten sonra Kapuz durağından 19 yaşlarında bir genç kız bindi , benim önümdeki koltuğa oturdu. Kapuz’da istasyon olmadığı için trende bilet alınıyor. Elindeki elektronik işlem makinası ile biletçi geldi . Kızın adını soyadını sordu, telefon numarasını istedi. Kız herkesin duyacağı şekilde
numarasını söylemek durumunda kaldı.
Biletçiye dedim ki ; Kızın telefon numarasını almak isteyen seni takip etsin.
Efenim dedi !
Bir genç kızın telefon numarasını herkesin duyacağı şekilde istemek ayıp değil mi kardeşim. Bu kızın peşine takılan biri olsa rahatlıkla telefon bilgisine ulaşabilir. Kişilerin özel bilgiler bunlar. Ayıp ayıp.
Biletçi ; ‘ben bu yüzden kulağıma söylesin diye eğiliyorum’ dedi.
Bu ne maskaralıktır kardeşim.
21 yıldır Almanya’da yaşıyorum daha henüz polis yolda önümü kesip pasaportumu, oturum kartımı istemiş değil. Almanya’dan gelirken 1 saat tren yolculuğu yaptım. Biletimi otomatikten aldım, istasyonda herhangi bir turnikeden geçmedim,. Aynı biletle otobüse de bindim , Düsseldorf havaalanına gitmek için sky trene de bindim. Hiçbir biletçi ile de karşılaşmadım. Bizim Almanya’da güvenliğimiz tehlikede mi kardeşim? Kendi memleketim de böyle uygulamalara maruz kalmak elbette ki insanı üzüyor.
Böyle bir saçma uygulama hayatım boyunca karşılaşmamıştım. Önü arkası düşünmeden Ulaştırma Bakanlığının aklı ile verilmiş bir karar bu .. Hele hele yurt dışından gelecek olan gurbetçiler hiç düşünülmemiş.
TCDD kadrosunda onca liyakatli memur olmasına rağmen itiraz edilemediği için ; müdüründen kondüktörüne kadar ezberlenmiş açıklamalarla vatandaşa bunun mantığı anlatılmaya çalışılıyor .
Üstelik Anayasaya da aykırı. Hiçbir kanunda ‘’Türkiye’de herkes cep telefonu taşımak zorundadır' yazmaz. Cep telefon taşımak ya da telefon kullanmak kişinin özgür iradesine bağlıdır.
Eğer öyle bir zorunluluk olsa idi , tıpkı nüfus cüzdanı gibi bir devlet kurumu herkese cep telefonu sağlamak zorunda olurdu. Benim tercihim ile benim paramla aldığım cep telefonundan devlet faydalanamaz.
Trende olup olmadığın zaten nüfus cüzdanı ile belirlenir. Peki neden telefon numarası alınıyor ? Gişede kesilen bilet telefonuna gönderiliyor. Bu da telefon şirketlerine kazandırılıyor. Yani maksat bazılarına para kazandırmak. Vatandaşın özel bilgileri reklam şirketlerine dağıtılıyor.
Belki vatandaşlar bu uygulamaya başlarda itiraz etmiş olabilir ama; o gün trende sadece benim itiraz etmem personelde rahatsızlık yarattı.
Dışarıdan geldiğinizde ilk başlarda bir şok yaşıyorsunuz ama sonra sizde düzene uyuyorsunuz. Bir ay boyunca ben de Türk kartı kullanmaya başladım ve her seferinde telefon numarasını itiraz etmeden verdim. Hem de yüksek sesle.
İddia ediyorum bir daha ki sene kondüktör, trene binen herkesin ensesine tokat vursa , bunu da zamanla kanıksarız. O derece kıvama gelmişiz.
.......
Vatandaşın güvenliğini düşünen kurum, vatandaşın konforunu düşünmüyor.
Trenler pahalı, pis, hamam böceği basmış, tuvaletler çalışmıyor, trenler geç geliyor , geç gidiyor. Camlardan dışarısı gözükmez halde.
Hele hele ;
Yemin ediyorum Çatalağzı istasyonunda yarım saat gecikti tren , o sıcakta beklerken :
İstasyonda vagon teknisyeninin odasının kapası ardına kadar açık ve vantilatör boş odaya üflüyordu. Birkaç kişi girdi çıktı; kimse de bu boşuna çalışıyor, kapatayım demedi. Trene bindik vagonlarda klima çalışmıyor. Millet kavruluyor.
Millet vagonlarda kavrulmuş , devletin vagon teknisyeninin umurunda mı ? Kim bilir kimin torpillisi.
Bütün bunlara baktığım zaman ; ^acaba, gizli gizli ve kasti olarak ‘kimse trene binmesin, bu Zonguldak’ta yolcu trenlerini kaldıralım’ diye bir uygulama mı yürütülüyor ?^ diye düşünmedim değil.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih