Zonguldaklı Yerel tarihcilerin çoğunlukla araştırdıkları zaman dilimi, kömürün bulunmasından sonraya denk geliyor.1848 sonrası, Zonguldak`ın sadece kömür tarihi bu aslında.Yaklaşık olarak 170 seneye takabül ediyor.
Yerel tarihcilerin çoğu ; ya TTK`da çalışmış ya babadan maden ocakları ile haşır neşir olmuş,etkilenmiş ve bilgi sahibi olmuş kişilerdir.Böyle olunca da, TTK arşivlerine çok rahat ulaşabiliyor ve bunları belgeleye biliyorlar.Zira, Zonguldak`ın yazılı devlet belgeleri de kömürün bulunmasından sonra Osmanlı Devleti‘nin, bu yöre hakında tutuğu yada yabancı şirketlerin burada kaldığı mütetce belgelediği kaynaklardan yararlanıyorlar.Yani; Zonguldak`ın sadece yazılı tarihi araştırılıyor.
Tabi ki bu da, Zonguldak Tarihi içinde yer alıyor fakat ben bunu sadece Zonguldak`ın kömür tarihi olarak görüyorum.Zira, Zonguldak Bölgesi`nin tarihi M.Ö 550 yıllarına kadar gidiyor.Yani, yaklaşık 2500 yıllık bir geçmisi var.
Zonguldak`ın Tarihi`ne ilgi duyduğumdan beri hep bunun eksikliğini hisetmişimdir.Neden kömür tarihinden başka tarih yazılmaz ?
Bu düşüncelerle bende araştırma yoğunlugumu genelde kömürün bulunmasından önce ki zamana ayırıyorum.
Bazen yazılarımın altına bir kaç kişi benim Pontuscu olduğumu felan iddia ediyor.Bu iddialara yanıtımı buradan vereyim.Benim amacım sadece insan tarihi değil , aynı zamanda topragında tarihini araştırmak.
Toprağının tarihini araştırmak neden önemli olduğunu, yazımın tamamını okuduğunuzda anlarsınız diye umuyorum.
Zonguldak toprağının üzerinde hangi ırk,millet yaşarsa yaşasın, bunu araştırmak ve bugüne yorumlamak önemli benim icin.
Bunun iki nedeni var.
Biri bu topraklarda kimler yaşamış ? Onu ögreniyoruz.Ikincisi; o dönemlerde insanlar bu topraklarda ne yapmış ? Bu iki soru günümüze ışık tutacağı inancını hep duymuşumdur.
Zonguldak sehrinin tarihten beri gelen isimleri var mesela!
En eski tarihlerde “Sandarake yada Sandaraca” şeklinde gösteriliyor.Daha sonra Neopoli (yeni sehir) anlamında kulanılıyor. ilk kömür ocakları açıldığında,kömür çıkaran Belçika ve Fransız şirketleri tarafından da bu bölge Zone Gouldag (Göldağ Bölgesi) olarak tarif edildiğinden, isminin buradan geldiğine dair bir rivayet vardır.Bu bana biraz zorlama bir rivayet gibi geliyor ama bu isim şimdi konumuz değil
Konumuz ”Sandarake“
Sandarake ismi, 1450 yıllarına kadar kulanılıyor gözüküyor.Osmanlı`nın yayılma sürecinde Yıldırım Beyazıt ilk defa Zonguldak`ı Osmanlı Toprakları`na katıyor.Ardından Timur`a yenildikten sonra Zonguldak tekrar Candaroğlu Beyliği´nin eline geçiyor.Istanbul`un Fethi sonrası ve Fatih Sultan Mehmet tarafından 1460 yıllarında bu topraklar Osmanlı`ya tekrar katıyor.
Demek ki ;1460 yıllından 1848 yılına kadar Zonguldak`ın kaynakları yok.Zira daha kömür bulunmadığı için de Zonguldak Bölgesi`nin Osmanlı Devleti için pek de bir önemi olmuyor.Bu döneme ait belki arşivlerde sadece asayiş konularında kaynaklar bulunabilir.
Bölge Osmanlı`nın eline geçsede, haritalarda hep yunan isimler yer alıyor.
Sandarake ismi ; 1450 yıllarına kadar kulanılmasının nedeni, Yunan Şehri olduğu içindir.Buraya sadece Yunanlılar hakim olmamış,Persler,Bizanslar,Makedonyalılar vb. gibi,dönem dönem bölge el degiştirmiş.
Ama kaynaklarda en çok Sandarake olarak geçiyor.
Genelde Strabon gibi gezginler geçtikleri yerlere isim buluyor.Bu isimleri bulurken de yörenin özeliklerinden, o bölgeye ait bitki,eşya,geçmiş tarihteki isimler vb. gibi şeylerden yola çıkarak adlandırıyorlar.
Mesela daha önce yazmıştım.Çatalağzı`nın ismi PSYLLA yada Psyllium olarak haritalarda geçiyor.Bunların anlamına baktığınızda Psylla“Agaç Biti” Psyllium ise “Karnıyarık Otu” Yunanca ismi olarak,karşımıza çıkıyor..Çünkü Çatalağzı`nda şuan da bile bunlardan çok var.
Şimdi Çatalağzı`ndan biraz daha geriye gelelim.
Kilimli`nin antik ismi de Crenides`dir.Nedir anlamı ? Yunanca`da “Pınarcık” anlamına gelir
Yani Pınar"yeraltı sularının gün yüzüne çıktığı yer"anlamındadır.
Demek ki Kilimli`de yeraltından çıkan sular varmış.Zaten Gelik, Cumayanı arasında büyük su mağrası bulunmakta.
Keza inagzı`da öyle.Inagzı`nın da eski adlarından biri Insu`dur.Yani o da yer altından çıkan su..Burada deniz koyu olduğundan da ağız eki almıştır.
Şimdi gelelim Zonguldak`a.
Araştırmalarım sırasında “Sandarake” isminin iki anlamı olduğunu gördüm.
Birincisi;
Eski Rum/Yunan dilinde “Reçine” anlamına denk geliyor.Recine bildiğiniz gibi bitkilerin içinden salgıladıkları akışkan sıvı bir madde.
Çam Ağacı sakızlarını bilirsiniz, işte o’dur.
Bu sakızlar toprağa düştüğünde de; toprak altında zamanla fosilleşmeye başlar.Fosilleşen Recineye de ”Kehribar“ denir.
Kehribar; o kadar değişik sektörlerde kulanılyor ki; süs esyalarında,boyalarda,Tıp alanında bile kulanılıyor.
M-Ö ki yılarda koku olarakda kulanılmıştır.
Çin'de, şurup ,sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanılıyormuş
Antik Romada ise; çeşitli hastalıklara karşı (akıl hastalıkları) koruyucu olarak kullanılmış.
Kehribar tozu ile bal karışımının boğaz, kulak ve göz rahatsızlıkları için, suyla içilen kehribar tozunun ise mide hastalıklarına iyi geldiği düşünülmekte. Türk bilim adamı İbni Sina, kehribarı birçok hastalığa ilaç olarak niteliyordu. Doğu ülkelerindeki inanışa göre, kehribar dumanı ruhu güçlendiriyor ve cesaret veriyordu.
Günümüzde Kehribar, süs esyalarında çok revaçta kulanılmaktadır.
Altın sarısı,saydamlığı ile süslemede çok elverişli olmasından dolayı da çok tercih edilen bir madde olmuştur.
Kehribarı oluşturan oluşum;
Potasyum – alkol solüsyonu %40-45, Kloroform %24, Alkol %23, Eter %18-23, Metil alkol %13, Benzol %10 olarak ayrıştırılabiliyor.
Kehribar; 150 derecede sıvılaşıyor,350 derece ısıtıldığında yanan bir madde oluyor.
Bütün bu özeliklerinden dolayı da ülkemizde ihtiyaç duyulan ve aranan bir maddedir.
Orman ve Su Işleri Bakanlığı tarafından Izmir ve Manisa plot bölge seçilerek "Recine Eylem Planı "hazırlanmış ve yaklaşık 5 yıl süre ile 700 dekarlık bir alanda, 85 bin ton Recine üretimi gerçekleştirme hedefindeler.
Işte şimdi anladınız mı ? Toprağın tarihinin bilinmesinin önemini.
KERiBAR`DAN YAPILAN SÜS ESYALARI
Zonguldak madenlerine alternatifler arandığı zamanlarda Zonguldak`ın eski adlarından biri olan Recinenin bir başka bölgede üretilmeye başlandığını duyunca "benim gibi irkildiniz" değil mi ? Işte! diyoruz ya! Zonguldak`ta biz kendi kendimize oyalanıp duruyoruz.Herkes Maden Kömüre odaklanmış durumda.Varsa yoksa bu..!
Geçenlerde bahsettim;siyasetciler üretmiyor.Zonguldak yerel gazetelere baktığınız zaman siyasetcilerin haberlerinden geçilmez.Hastahaneye 3 doktor tayin edilsin, Zonguldak Milletvekili fotorafı illaha ki yayınlanır.; oyalıyorsunuz işte.!
Zonguldak`ta yaşayıp bilmeyen var mı acaba ağaçlarında recine aktığını ? Hem de bolca bulunduğunu.
Yani, bu toprağın altında “ bir cevher daha yatıyor” demektir.
Mesela Zonguldak`ta da bir plot bölge seçilerek bu eylem planına dahil edilebilir.
Türkiye`nin en sık ormanlarının olduğu Batı Karadeniz Bölgesi duruken malesef 85 bin ton Recine Manisa civarında uygulamaya alınıyor.Bu bizim yöneticilerimizin noksanlığı değil de nedir ?
M.Ö adamlar bu bölgeden koku,sağlık,süs eşyası icin belki de tutkal için Recine almışlar ki buraya Sandarake demişler.
Şimdi gelelim ikinci anlamına.
SANDARAKE AYNI ZAMANDA "ZIRNIK OTU "ANLAMINDA
Aslında bu da Recine ama agaç recinesi değil.Zırnık Otu Recinesi.
Hani duymuşunuzdur! "Zırnık Koklatmam" terimini.Işte yine Zonguldak‘ta bir hayli çok bulunan “Isırgan Otu” aslında bu.
Bir diğer adı ise, Harman Otu.
Vücuda değdiğinde kaşıntı yaratan aslında çıplak elle dokunulduğunuzda, deriye zarar veren bir ot .Bu otun kulanıldığı alanlar da var.
Zırnık Otu; , içinde arsenik sülfür mineralinin bulunduğu için çok zehirli bir bitkidir.
Geçmişten günümüze kadar özellikle tüylerin giderilmesinde kullanılmıştır. Zırnık 0tunun bilinen ilk uygulaması kral sarısı adı ile kumaş renklendirme işleminde olmuştur. Daha sonra ise tüy ve kılların yok edilmesi amacıyla .krem yapımında kullanılmaya başlanmıştır. Tüy dökücü özelliği nedeniyle de harmam otu adını almıştır.
Zırnık otu kremleri ve yağları mevcuttur.
Tıpkı Çatalağzı`nda çok bulunan Psyllium (Karnıyarık Otu) gibi, ünlü markaların sağlık sektöründe ve şifali otlar ürenlerinde çok kulandığı için değerlidir.
Biz ne yapıyoruz ?
Bu otları alan açmak için ateşe veriyoruz.
Sandarake ismini ilk duyduğumda aklıma denizcilikle ilgili bir şey olduğu gelmişti ama araştırdığımda çok değerli ve bizim topraklara ait bir ürün olduğunu, tarihte de bu ürünün ticaretinin yapılığını ögrendim.
Sandarake, Türkiye sınırları içinde iki yere verilen isimdir.Bunlardan biri de Balıkesir`in Sındırgı ilçesidir.Burasının da anlamı Reçine`dir.
Ben genelilke araştırmalarımı bugüne bağlayarak bitirmek isterim.
Istanbul`un taşı toprağı altın derler ya! Yalan .
Taşı toprağı altın olan asıl şehir Zonguldak’tır.
Özel toprak yapısı ile iklimi ve cogarfi konumu olarak, M.Ö`den beri tercih edilen bir bölge olmuştur.Bu sebep ile Karadenize gelen ilk insanların ilk önce koloni kurduğu şehirlerden biridir.
Kurtuluş Savaşı`nda siz Yunanlıların sadece hedefinin Ankara olduğunu mu sanıyorsunuz ?
Belki TBMM Ankara`da olması onların ilk buraya yönlendirmiş olabilir ama ikinci amaçları tabi ki de ZONGULDAK`tır.Hem Yunanlıların Antik Şehri olması hem de o dönemin en önemli enerji kaynağının Zonguldak`ta bulunması, Yunanlıların hedefini buraya çekmiştir.O dönem oldukca Rum kesimde burada yaşamaktadır zaten.
Biz kömür ile kafamızı o kadar çok meşkul etmişiz yada etirilmişiz ki;Zonguldak`ın diğer kaynaklarını göremiyoruz.Değerlendiremiyoruz.
Örneğin; bugün en çok konuşulan Filyos Projesine .II.Abdulhamit Projesi derler.Iyi de; II.Abdulhamit`in zamanında termik santraller mi vardı da, bu bölgeyi ”santraller bölgesi” yapmaya çalışıyorsunuz ?.II.nci Abdulhamit`in Projesi varsa eğer,bu başka bir amaca yöneliktir.
Zira Filyos Vadisi‘nde olan çok önemli bir gelir kaynağı daha var.Onu da sonraki yazılarımda ele alacağım.
Zonguldak`ın tüm adları bir cehver ile ilgili
Bugün`ün Karaelmas‘ı,dünün Kehribar`ıymış
Hayati YILMAZ