2 dakika okundu
18 Jun
18Jun



Zonguldak`ta kömürün varlığı ortaya çıktıktan sonra şehir merkezi yavaş yavaş konutlaşmaya başlamıştır.
II.Mahmut döneminde çıkartılan yasa ile yabancıların mal mülk edinme ve maden ocakları işletebilme kanunu ile birlikte yabancılar Zonguldak`a akın etmeye başladı.


Osmanlı Devleti’nin isyan başlatan ve Osmanlı`nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın, Girit’in kendisine bağlanması isteği ve sonrasında çıkan isyanda çok çaresiz kalmış ve Rusya’dan yardım talep etmiştir.Padişah,Rusya,İngiltere ve Fransa’nın yardımları sonrasında İngiltere ile 1838 yılında Serbest  Ticaret  Anlaşması’nı  imzalamak  zorunda  kalmasıyla Zonguldak madenleri de yabancıların işletmesine olanak verdi.


1880 yıllarına kadar derme çatma yapılara sahip olan Zonguldak II.Abdulhamit dönemi ile şehirleşmeye başlıyor.Bu döneme kadar limanı olmamasına ramen sahilde bir iskelesi bulunan şehirde, 1896 yılarında ancak liman yapımına başlanıyor.Şehir Merkezi`ne dökülen Üzülmez deresinin hemen yanında kurulan  iskele (bugün üzerinde bir cafe mevcut) Bu iskele Zonguldak`ın o günlerde can damarı idi.Zira şehre ulaşım sadece deniz yolu ile sağlanmaktaydı.
Daha liman olmadığı için büyük gemiler Üzülmez Deresi‘nin oluşturduğu delta yüzünden ancak açıklara kadar gelebiliyordu.Zonguldak`a mal getiren gemiler ile bu iskele arasında sandallarda ki işcilere yükleyici,boşaltıcı hamal deniliyordu.Genel anlamıyla da Deniz Hamalları.


Hamal: Arapça kökeni olan bir kelimedir.Anlam bakımından taşıyıcıyı ifade etmektedir fakat günümüzden bakarak hamallığı anlayamayız.Zira dönemin en geçerli mesleklerinden biridir.Öyle ki, hamallar cocuklarını Oxfort`ta dahi okumaya gönderebiliyorladı.

Zonguldak iskelesine gelen her türlü mal hamallar tarafından taşınırdı.Gemiden sandallara boşaltılması ve sandaldan tahta iskeleye,iskeleden şehir merkezine taşınmasını Zonguldak hammları sağlardı.Bu meslek bu kadar geçerli olunca,bunun bir kanunu da olmalıydı.Osmanlı`da II.Abdulhamit zamanına kadar gelişi güzel kanunlarla kendi hiyararşisi ile çalışan hamalar 1908 yılında çıkartılan hamalık kanununa tabi oldular.
Hamlların başında Yiğitbaşı bulunurdu.Bu yiğitbaşı Zonguldak`ta Kethüdalık görevinde bulunan (Kadı,vali,kaymakam)kişilere bağlıydı.
Dönemin yiğitbaşısı hangi uyruktan ise hamallar o uyruktan seçilirdi.Yani memleketcilik yapılırdı.


1910 yıllarına kadar Ermeniler ve Yahudiler şehirde kol geziyordu.Çarşı içinde çok az bulunan esnaf genelde Fransız Yahudileri,Ermeniler,Hirvatlar gibi yabancılardan oluşuyordu.Zonguldak şehir merkezin`de bu sebep ile uzun yıllar Türkler hakim olamamıştır.
Fakat Doğu‘dan ve Kardeniz`den gelip ocaklarda çalışmak istemeyenler de sokak satıcılığını tercih etmişlerdi.
Sonradan adı Gazipaşa Caddesi olacak,dönemin Yeni Çarşısı‘nda kimler yoktuki; Laternacılar.Seyar kahveciler.Sütcüler, Arzuhalciler.Sokak bayiicileri,Nihetciler,Şeker Pamukcuları, takunyacılar,şıracılar,Bozacılar,Seyyar Kasaplar vs.
Zonguldak hamalları 1915`li yıllara kadar neredeyse tamamı Ermenilerden ve Yahudilerden oluşuyordu.Zira şehrin önemli maden ocaklarına sahip olanda bunlardı.Rum Ortodoks gibi nüfuslu kişilerinde sözü geciyordu.
Hamallar iş olmadıkları zamanlarda genelde toplu halde aynı merkezde dururlar,durduklari yer genelde kahvehane oluyordu.
Yani agır malzemeleri olanlar hamal tutmak için bu kahvehanelere gelirlerdi.Bazıları da sürekli limanda bulunurdu.


O yıllarda basit bir çantayla limana biri inse dahi hamal tutmak zorunda kalırdı.Hamallar ayrıca zamanın adres bulucuları idi.Gelenler şehir merkezini bilmedikleri için adresi hamallara verir ve gidecekleri yere öyle varırlardı.1915 Ermeni techirinden sonra Ermeni ve Yahudilerin şehri terk etmesi ile hamalık genelde doğudan gelen insanlara kalmıştır.
Zonguldak hamalların görevi sadece yük taşımak değildi.Gümrükte gece bekçiliği,tulumbacılık yani herhangi bir yangın çıkarsa ona müdahale etmek ve mekanın temizliğini sağlamak gibi görevleri de vardı.Bir yangın anında yangından kurtarılacak malları dışarı çıkarmak görevleri arasındaydı.
II.Abdaulhamit zamanına kadar hammalar genelde kendi yöresel kiyafetleri ile çalışırlardı.Osmanlı henüz fes kulanmasına ramen onlar  mutlaka şapkalı gezerlerdi.
II.Abdlhamit`in çıkardığı Hamallık Kanunu ile genel bir kiyafete sahip oldular.Buna göre;hamalların yazın mavi bezden potur,sırtı şeritlerle süslenmiş abadan yapılma cepken giymeleri zorunluydu.Genelde kaytan bıyıklı olan hamalların olmazsa olmaz malzemesi iplerdi.Ayrıca çeplerinde mutlaka tarak ve ayna bulunurdu.
Zonguldak Şehir Merkezi henüz betonlaşmadığı dönemlerde hamalların işi bir hayli zordu,bu yüzden üzerleri devamlı bir çamur içinde kalırdı.Sabah 8`den akşam 6`ya kadar çalışmak zorunda olan hamallar,hastalanmaları halinde 3 gün maaşları ayrılırdı.
Hamalların günlük bahşişleri bir yerde toplanır,işe gelmedikleri zamanlarda yevmiyeleri bu paradan karşılanırdı.
Bel fıtığı gibi hastalıklarda, en az 3 ay maaşları ödenirdi.



Hamalar en az ilkokul mezunu olmak zorundaydı bu sebep ile zaten okuma yazma oranı çok düşük olan Zonguldak`ta yerli halkın bu meslekte çalışması zorlaşıyordu.Ayrıca sağlık raporu  alma zorunlulukları vardı.Zonguldak Çarşı’da o yıllarda,Fransızca başta olmak üzere Hırvatca,Ingilizce,Ermenice dili konusan yabancılar daha fazlaydı.
Çarşı,Zonguldak iskelesi ile şimdiki Ankara Köprüsü`ne kadar olan kısımda kurulmuştu.Dükkanlar genelde köprüye yakın yerdeydi.Bu sebep ile limana gelen malların dükkanlara taşınması genelde sırtlama yöntemi ile veya çubuklara alınarak taşınırdı.Hayvanlarla taşımacılıkta yapılmaktaydı.
Hamalların günlük ücretlerini Şehir Kethüdası  belirlerdi(Kethüda;o merkezde en yüksek memur genelde kadı veya kaymakam mevkinde olanlardan oluşur yada mahalle ağaları vardı.Yani bugünün muhtarları.)



Şehir Merkezi tepelere (Fener,Site)yayıldıkca hamalların güzergahları uzamaya başladı.1896 yılından sonra liman yapılması ile gemilerin limana yaklaşması kolaylaştı ve gemi boşaltmak için ayrı bir ekip oluşturuldu.Bunlar artık liman işçilerinden oluşuyordu.
Daha sonra gelen mallar,limandan şehir merkezlerine yine hammalar tarafından taşınır daha zengin tücarların malları da simendifer ile getirilirdi.
1936`da demiryolunun gelmesi ve Ankara ve Istanbul bağlantılı yolların yapılması ile şehir merkezinde araç sayısının artması  hamallık meslegini yavaş yavaş bitirmeye başladı.Artık hamalık meseleği bugünün “kargo” yada ”evden eve nakliyat” diye bildigimiz sirketlerinin baslangıcı olan morotlu araçlarla yapılmaya başlandı.




Zonguldak Şehir Merkezi kurulmadan önce dahi var olan iskele; ilk önceleri derme çatma tahtalarla yapılmış haldeydi.Bu iskele zaman zaman fırtına ve dalgaların etkisi ile yıkılmış,yeniden yapılmıştır.Daha sonra iki katlı beton iskele yapılmıştır.Beton iskele,limana “hızlı yükleme vinci” yapılmasına ramen Cumhuriyetin kurulmasından sonra dahi kulanılmıştır.Üst katına "Sürmen adında bir bina yapılmış daha sonra yıkılmıştır.iselenin ikinci katı da yıkılarak uzun süre sadece balıkcıların kulanımında kalmış,hamsinin bol olduğu zamanlarda sandaldan balık satışları yapılmıştır.Iskelenin şu an üzerinde  bir cafe bulunmaktadır.Zonguldak`a yeni atanan Vali Ahmet Cınar`ın hazırladığı projede iskele eski görünümünün,modern halini yansıtmaktadır.Eğer proje gerçekleştirilirse yarım asırdır işgal halinde olan iskele bu proje ile kurtarılmış olacaktır.



O gün bugün Zonguldak`ta cok sey degismesine ramen o iskelenin yeri  hiç değişmedi.Zonguldak`ın ekonomisinin agırlığını çeken bu iskele aslında Zonguldak`ın da  namusudur.


Hayati YILMAZ



Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.
BU SİTE İLE KURULMUŞTUR