Fatih Sultan Mehmet‘in Amasra kuşatmasına giderken, Zonguldak`tan geçtiğini biliyoruz.
Bu konuda tarih kitapları, onun karadan Bartın`a giderken Zonguldak`tan geçtiğini yazar.
Bolu`dan kuzeye döndüğünü ve dağlık alandan geçerek Bartın`a ulaştığını vurgularlar.
Fatih`in nereden geçtiğini müzakere yapmadan önce "Amasra seferinden önceki gelişmeleri" ve "Cenevizler" hakkında bilmemiz gereken bilgileri gözden geçirelim.
Osmanlı beylikten devlet haline geldikten ve İstanbul`un Fethi`nden sonra, Fatih`in Amasra Seferi`ne kadar ki sürede şu gelişmeler yaşanıyor.
Osmanlı Beyliği 1299 yılında İnegöl ve çevresini feth etmesi ile birlikte beylik süreci bitmiş, devlet dönemi başlamıştı.
Yaklaşık 20 yıl boyunca bu sınırlarda kalan Osmanlı, 1320 yılından itibaren Kuzey ve Batı`ya doğru toprak fethettiler.
1337
1340
İznik,İzmit (Kocaeli) ve Bursa artık Osmanlı devletinin toprağı olmuştu.Bu topraklar Orhan Gazi'nin emrinde olan Konuralp, Akça Koca ,Abdurrahman Gazi ve Köse Mihal gibi meşhur beylerle Sakarya ve İzmit yöresine akınlar yapılması ile katılmıştır.
Adından da anlaşılacağı üzere; Osmanlı komutanı Akça Koca öldüğünde Kocaeli ve Akçakoca isimlerinde ki şehirlerimiz onun adını aldı.
Osmanlı`nın ikinci toprak kazanması ise 1330 yıllarında başladı.Her ne kadar Ereğli`de bir başpiskoposluk olsa da, İzmit`in alınması ile birlikte ;Ereğli`de ki Bizans hakimiyeti zayıflamış sembolik bir hale gelmişti.
Bir süre sonra da 1340 yılında günümüz Zonguldak sınırları, Osmanlı‘ya katılmış oldu.
Zonguldak Osmanlı‘ya katılan ilk yerleşkelerden biridir.Bu yüzden burada ki halkın Bursa ve yöresinden geldiği söylenmektedir.Fakat bu bölgede o sıralarda bir Selçuklu Türk Beyliği olan Candaroğlu Beyliği bulunmaktadır.Yani Zonguldak Orhan Bey zamanında ,1340`da Osmanlı topraklarına katılmasından çok daha önce Selçuklu devleti ve sonrasında parçalanma sürecinde ;Çobanoğlu Beyliği Candaroğlu Beyliği ile çoktan Türklerin yerleştiği bölge halindeydi.
Osmanlı Devleti bu dönemde sınırı Bartın nehrine kadar genişlemiştir.
Osmanlı`nın bundan sonra ki hedefi İstanbul`u feth etmek olacaktır.Fakat bunun için 100 yıl kadar bir süre beklemesi gerekecektir.
6 Nisan 1453 ile 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında ki kuşatmanın sonucunda, Osmanlı Padişahı II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) komutasındaki birlikler, Bizans İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u ele geçirdi.
İstanbul`un feth edilmesi, başta Cenevizlerin hiç hoşuna gitmemişti.Karadeniz ve Akdeniz`de kolonileri olan Cenevizliler, Osmanlı`nın sınırında bulunan Bartın, Amasra çevresinde de bir kolonisi bulunmaktaydı.
Her ne kadar eski güçlerinde olmasalar da,Osmanlı`nın Istanbul işgalinde, Galata yöresine hakim olan Cenevizli kolonisinin egemenliğine son vermesi sonucu, Cenevizliler Türklere kin beslemeye başladıklarından, Amasra ve çevresinde kan kusturmaya başlamışlardı.
İstanbul`un Fethi ile gücünü ispatlayan Osmanlı Devleti, Karadeniz`e hakim olmak istiyordu.Zira İstanbul Boğazı artık kendilerindeydi.
Hem Karadeniz`in kuzeyindeki Ceneviz kolonisinin elinde bulunan toprakları hem de Karadeniz`in güneyinde kalan Amasra`da ki Ceneviz kolonisi ve ardından da Rumların elinde bulunan Trabzon`u ele geçirme planları yapılıyordu.
Zonguldak`tan Trabzon`a kadar kalan bölge bu yıllarda istikrarsız Selçuklu beyliklerinin de hakimiyetindeydi.
Zonguldak tarafında Çobanoğulları, Kastamonu`da Candaroğulları hakimiyeti olsa da ,bir süre sonra bölgenin çoğu Candaroğlu beyliği hakimiyetine geçmişti.
Amasra`da ise 300 askeri bulunan Ceneviz hakimiyeti devam ediyordu.
Fatih`in İstanbul'u feth etmesi ile büyük üne kavuşması bu bölgede korkulan bir Padişah olmasını da sağladı.Şimdi bu bölgede ki herkes sıranın kendilerine geleceğini az çok farkındaydı.
Aslında Istanbul`un fethinden bir yıl sonra Osmanlı Ordusu Kırım civarında ki Cenevizlileri savaşta mağlup ederek, Karadeniz`in güneyinde ki topraklarda var olan Trabzon Rum İmparatorluğu`nu da savaşmadan haraca bağlamıştı bile.
Osmanlı Devleti Donanması
Kadırga Gemi
Fatih Sultan Mehmet, Istanbul`un fethinden 7 yıl sonra Mora seferinden döndüğünde, 1460 yılında Ordularını Amasra’ya sürmek için Bursa`dan AKYAZI`ya geldi.
Kararını gizli tuttu.
Öncelikle;
100 kadırga ve 30.000 deniz askerini taşıyacak 50 nakliye gemisinden oluşan Osmanlı Donanmasını Sadrazam Veli Mahmud Paşa'nın komutasında Karadeniz'e sevk etti. Nereye, ne amaçla gittiğini bilmeyen Paşa’ya belirli aşamalarda açması için gizli emirnameler(mektup) verdi.
(Bu yöntem, istihbarata karşı koyma önlemlerinden biriydi.Zira, önceki Arnavutluk harekatında Sultanlık buyruklarının önceden Arnavut beylerine aktarılması sonucunda, Osmanlı ordusunun harekat planı karşı kuvvetlere sızmış, bu da harekatın başarısını olumsuz etkilemişti.Ben buna birde Veli Mahmud Paşa`nin Sırp kökenli olması ve Trabzon Rum Devleti ile akrabalık bağları olmasından dolayı, Fatih`in bir tedbir amaçlı yaptığını düşünüyorum.Gerçi Fatih bundan sonra tüm seferlerinde ayni taktiği sürdürdü.Öyle ki 1481`de öldüğünde son seferin nereye yapılacağını yalnız kendisi bilmekteydi.).
İstanbul`dan yola çıkıp nereye gittiklerini bilmeyen 100 Kadırga ,50 Mühimmat gemisi ve 30 bin deniz askeri Karadeniz`e çıkmıştı.Veli Mahmud Paşa ,Fatih`in mektubunun ilkini İstanbul'dan Karadeniz`e çıktıklarında, ikincisini de Amasra`da açmıştı. Ikinci Mektup`ta da Sinop Kalesine yönleneceği emri vardı.
Fatih Sultan Mehmet ise Akyazı`dan Bolu`ya karadan geldi.
İşte bizim esas konumuzda buradan başlıyor.
Zira Bolu ile Bartın arası yolculuğu tarihte yazmaz.
Tarih kitaplarında yazan bilgi Fatih Sultan Mehmet`in Bolu`dan kuzeye yönlendiği ve Bartın istikametine doğru, ordunun yola çıktığını yazar.
O halde bizde Bolu ile Bartın arasında "koca bir ordu" hangi yoldan geçerek Bartın'a ulaşabileceğini bulmaya çalışacağız.
Bunu yaparken elbetteki günümüz teknolojisini kullanarak en kısa ve zahmetsiz şekilde, bir ordunun nereden geçebileceğini tartışmaya açacağız.
Yazının başında söylediğimiz gibi ; Fatih Sultan Mehmet ve ordunun kara birlikleri, Akyazı`dan Bolu‘ya geçmişti.Bunun üzerine Candaroğlu Beyi (İsfendiyaroğlu Beyliği) İsmail Bey, Osmanlı`nın kendisine saldıracağını düşünüp Sinop Kalesi‘ne çekildi.
Fatih`in belkide yapmasını istediği tam da buydu.Yoluna bir Türk Beyliğinin çıkmaması.Zira Osmanlı aslında bölgede ki Türk beyliklerinin zamanla kendilerine katılacağını düşünmekteydi ve bu nedenle ilk önce çevrede ki yabancı egemenliği olan bölgeleri ele geçirmek ile başlıyordu.
Onun hedefi Amasra`dan Sinop`a kadar hakimiyeti bulunan Cenevizliler idi. İşte bana göre bu nedenle Fatih, aslında Amasra`ya ulaşmak için Düzce‘den Bartın`a kadar olan yarığı kullanmadan Bolu`ya gelmesi, yolu daha da uzatıp zahmetli hale sokmasına neden oluyordu.Yani bir süreliğine Candar Beyi`nin uzak durmasını istiyordu.Oysa bir sonra ki hedefi`de Sinop`tur.
Osmanlı Donanma Komutanı Veli Mahmud Paşa`ya verdiği mektuplar da bunu gösteriyordu zaten.
Fatih`in tüm Karadeniz üzerinde hakimiyet kurmak istemesi, beraberinde hısımları olan Türk Beylikleri de kapsıyordu.
Batı Karadeniz`in coğrafi şekillerini incelediğinizde bölgede iki-üç tane Batı‘dan doğuya doğru yer şekillerinin oluşturduğu yarıklar bulunuyor.Bunlara vadi de denilebilir. Ulaşımın atlarla veya kanılar, at arabaları veya develer ile olduğu dönemde vadiler bölgenin en zahmetsiz yolları oluyordu.
Resme baktığınızda Bolu`dan Devrek`e nasıl geldiği bellidir.
Bu yarıklar ve vadiler;
1)Ereğli`den, Devrek ve Çaycuma istikametine doğru,
4)Bugün, Kuzey Anadolu Fay Hattı dediğimiz yarık ise Anadolu'nun en önemli geçiş yolunu oluşturuyordu.Bu yarık özelikle Samsun`a ve Trabzon`a ulaşmanın en iyi yollarından biriydi.
Fatih`in orduları eğer Amasra`ya ulaşmak için Bolu`dan Düzce, Akçakoca, Ereğli, Devrek, Bartın istikameti ile ulaşmasını sağlasa idi, bu mesafe 192 Klm`ye denk gelecekti.
Eğer Düzce,Yığılca,Eğerci,Devrek Bartın istikametinde ilerleseler idi, bu mesafe de 180 Km olacaktı.
Eğer ;Bolu, Mengen ,Karabük,Eflani yolundan Bartın'a ulaşsa idiler, Küre dağlarını geçmek zorunda kalacaklardı.
Oysa Bolu`dan vadiler kullanılarak çok daha kestirme ve zahmetsiz yol bulunmaktaydı.
Bolu`nun hemen girişinden ,Kuzeydoğu`ya yönelip,Bolu-Mengen arasında ki yarıktan Mengen`e ulaşmadan, Göksu`dan kuzeye, Eğerci`ye doğru bir vadi daha var. Bu ,Bolu`dan gelen Filyos çayını besleyen akarsuyu oluşturduğu vadidir.Buradan sadece bir kaç vadiyi geçip bir-iki tepe aştıklarında ,Eğerci-Devrek arasında bulunan geniş yarığa ulaşılır.
Devrek`e ulaştıktan sonra da Filyos nehri geçilir ve burada iki istikamet yolu çıkar.Fatih ve ordusu , ya Tefen`in (Gökçebey)içinden geçerek Uzunahmetler köyünden Bartın`a geçtiğini veya Çaycuma Karapınar istikametinden veya bugün Saltukova -Bartın yolu bulunan güzergahtan Bartın'a ulaştıklarını düşünüyorum..
Fakat bunlardan en belirgini;
Bolu`dan Mengen istikameti`ne doğru ilerleyip Göksu yerleşkesinden, Eğerci istikametine yönelip (bugün Kayabükü barajı olan yerden), Devrek ve Gökçebey`den Bartın çayına ulaştıkları yönde.Zira tarih kayıtlarında Fatih ve ordusunun ilk ulaştıkları yer Bartın çayıdır.Bartın çayından Bartın şehrine girmişlerdir.Bu mesafe ise 110 Km.
İleride daha derin bir araştırma ile doğru istikamet tespit edilebilir.Fakat ben eğer şu an en doğru istikameti tespit ediyorsam ;Fatih`in bu bölgeden geçerken günümüzde 4116 yaşında olduğu tespit edilen Gümeli`de ki Porsuk ağacına sadece 20 km mesafeden geçtiği anlaşılıyor.Fatih buradan geçerken Porsuk ağacı ise 3556 yaşında imiş.
Derin orman sessizliğinde,20 km mesafeden Fatih`in ordusunun gürültüsü herhalde duyulur.Porsuk ağacı da bunun bugün tek şahidi olduğu anlaşılıyor.
Porsuk Ağacı, Fatih Zonguldak`tan geçerken 3556 yaşında imiş.
Porsuk ağacını geride bırakıp daha sonra ki gelişmeleri de yazalım.
Bartın Irmağı vadisine inen Padişah, donanmanın Amasra açıklarına demirlediğini öğrenince ,ağırlıklarının bir bölümünü Bartın’da bırakarak Amasra’ya ilerledi. O ünlü sözünü de burada söyledi.
Eski Bartın- Amasra yolu rotasından Amasra tepesine gelen Fatih;
Lala, lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?" (Dünyanın göz bebeği burası mı?)sözünü söylediği bilinir.
Fatih şehre inmeden, kalede ki Ceneviz (Cenova) yetkililerine de teslim olmaları için bir haberci müfrezesi gönderdi. Savunma girişiminde bulunulmaksızın teslim olunması, aksi halde kalenin denizden ve karadan topa tutulacağı ve merhamet edilmeyeceği duyuruldu.
Denizden ve karadan ani bir kuşatma karşısında şaşıran kaledeki sorumlular, direnmeksizin teslim olma kararına vararak Cenova Konsolosunun başkanlığında bir heyeti Padişah'a gönderdiler. Bu sonuçla, Amasra'da 1204 yılından beri süren Ceneviz egemenliği sona erdi.
Fatih Sultan Mehmet Amasra`nın güzelliği karşısında kaleleri direk bombalayarak yok etmek veya hasar vermek yerine ,daha meşakkatli bir yol izlemesine neden oluyor.Bu da Fatih`in Anadolu topraklarında ki tarihi ve güzellikleri aynı zamanda korunmasını da gösteriyor.
(Oysa bugün Fatih`i sürekli ağzına alanlar, aynı kanaatte değiller.Bu güzelliği santrallerle boğmaya çalışıyorlar)
Fatih Sultan Mehmet Amasra`dan sonra Ankara`ya çekildiği bilinir.Donanma ise Sinop`a yönelmiştir.
Fatih`in Amasra`dan ,Ankara`ya nasıl geçtiği hakkında da bir iki söz edelim.
Her zaman demişimdir; Atatürk ile Fatih`in veya Kurtuluş Savaşı ile Fatih döneminin ortak noktaları bulunuyordu.Bunun nedeni hem güçlü komutanlık hem de bölge koşullarında mücadele etmekle alakalıydı.
Kurtuluş Savaşı’nın en önemli sevkıyat yollarından biri İnebolu`dan Ankara güzergahı yolu idi.Yani bugün "Kurtuluş Yolu" diye adlandırılan Karadeniz`den Ankara`ya en kolay ulaşım yolu.
Hatta Kurtuluş Savaşı’nda Istanbul`dan atla veya at arabası ile gelenlerin, yine Zonguldak`tan geçip Bartın üzerinden İnebolu‘ya ulaşıp, buradan Ankara‘ya hareket edildiği biliniyor.
Mesela Atatürk`ün akrabası Fikriye Hanım ,Almanya`nın Münih şehrinden döndükten sonra; İstanbul'dan ,Çankaya Köşkü‘ne gitmek için yola çıktığında, bu yolu kullanmıştı.Ben yine bu yolun Düzce,Eğerci,Devrek Çaycuma-Bartın Amasra ,İnebolu`dan, Ankara istikametine doğru olduğunu düşünüyorum.
Bunu ilk duyduğumda pek inandırıcı gelmemişti bana ama; o günkü şartlara bakıldığında Ankara`ya herhangi bir yol olmadığını düşünürsek , hayvanlar kullanılarak ulaşılan yolun en kestirmeden çok, en uygun olması gerektirdiği için bu yolu kullandıklarını düşünüyorum.
Bu yol bugün Istanbul- Ankara demiryolu hattına bağlanması düşünülen,Düzce`den Bartın arası en uygun demiryolu projesi istikametindedir.
Yani Fatih Sultan Mehmet Amasra`dan Ankara`ya geçtiğinde, Kurucaşile, Cide`den de geçmiş olabileceğini düşünüyorum.
Fatih`in Ankara`da bir süre kalması ve Doğu Karadeniz seferi hakkında oldukça geniş kaynaklar bulunmaktadır.Fatih`in Doğru Karadeniz seferi hakkında bilgiye isteyenler ulaşabilir.
Belki konuyu daha derinden değerlendirip ,ileride bir belgesel de yapabilirim.