HER YERDE RESTORE, BİZ DE YIKIM
Zonguldak'ın bir tarihi binası daha gitti.
Zonguldak Belediyesi eski binası 60 Milyona satıldı. Elbette ki; satın alan kişi bu binayı yıkacak ve yerine çok katlı bina dikecektir.
Oysa kentin kimliğini ve tarihini yansıtan binaların gerçekten maddi değeri ölçülebilir mi ?
Eyfel Kulesi: 546 milyar dolar.
Pizza Kulesinin sadece onarılmasına, 2008 yılında 20 milyon sterlin harcandı.
Singapur'daki marina binasının değeri 6 milyar dolar.
1482-1495 yılları arasında inşa edilen ve o zamandan itibaren ülkedeki devlet başkanlarına ev sahipliği yapan Kremlin Sarayının Ruslar için değeri para ile ölçülebilir mi ?
Kamboçya’da Angor Wat Siem Reap tapınağını satsalar , ülkenin ekonomisi patlar. Bu tarihi binaya giriş 37 dolar.
Hemen hemen Zonguldak ile eşit büyüklükte şehir olan ve benim de oturduğum Gelsenkirchen'de, belediye binası , 1927'den kalma tuğla yapı . “Hans Sachs Evi” olarak biliniyor. Şehrin tam göbeğinde . Satsalar kaç milyon Euro'dur kim bilir ? Ama satmazlar.
Zonguldak’ın yok pahasına yıktığı lavuarın benzerleri Almanya’da yıllık 1 milyon ziyaretçisi var.
Bitlis Eski Belediye Binası ,Kültür ve Sanat binası olarak kullanılıyor. En az 100 senelik.
Çaycuma Belediye Başkanı söylesin ; restore ettiği eski belediye binasını satışa çıkarsaydı, kaça satardı?
Kastamonu’da Osmanlı’dan kalma Eski Belediye binası korunuyor.
Erzincan’ın ilk belediye binası görkemli görünümü ile millet kıraathanesi olarak kullanılıyor.
Bursa, Isparta, Kütahya, Muğla, Antalya, Eskişehir ,Çorlu ,Balıkesir, Konya, Tekirdağ, Nevşehir, Antakya gibi ; 30 büyükşehir belediyesi, 51 il belediyesi, 922 ilçe belediyesi ve 386 belde belediyesinin %90’nın eski belediye binaları ya kültür merkezi olarak kullanılıyor ya da sağlık sektöründe değerlendiriliyor. Sanat sergi evi olarak, müzik çalışmaları için kullananlar da var. En çok yapılan da müze.
Çünkü Anadolu’da ilk belediye 1855’te kuruluyor ve çoğu belediye 1900 yıllarda açılıyor. Zonguldak’ta da 1899 yılında kurulan belediyenin ilk binası olarak bilinen Kadırga yokuşu girişindeki bina Zonguldak için tarihi önem taşıyor. (Bina 1930’lu yıllarda yapıldığını tahmin ediyorum )
Eyfel Kulesinden , Kastamonu İnegöl eski .belediye binasına kadar bu binaların değeri aynı aslında. Çünkü tarihi hikayesi olan bu yapılar ,satılmamalı ve satışından gelir elde edilmesi düşünülmemeli.
Tabi bina Zonguldak’ta değilse....
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Aynı acıdan Gazipaşa Caddesinin 100 yılı .
Şu an madenci anıtından çarşıya doğru ... Bu meydanda ilk fotoğraf ve son fotoğrafta yer almamasına rağmen Yeni Cami halen hepsinde aslında var.
ZONGULDAK'IN İLK HASTANESİ VE ROMBAKİ KONAĞI
"Zonguldak Üzülmez 'de Rombaki” adı ile bilinen köşk, 1897‘de Fransızlar tarafından hastane olarak yapıldı.
Rombaki ocaklarının açılması ve binanın ocak sahibi bir Rum tarafından 1908'de satın alınması ile (Muhtemelen Rum Baki ) bina Rombaki Köşkü olarak ünlendi." (2010 A.A ve NTV bilgilerine göre)
Bu köşkte 1921'de Nazım Hikmet bir yemeğe katılmış ve bu yemekteki sofrada "kuş sütünden başka her şey vardı" diye anlatmıştı.
Sofrada kuş sütünden başka her şey var.
Havyarından, şampanyasına kadar…
Bey kıyafetli uşaklar,
Prostela hizmetçiler,
Görülmemiş yemekler,
İçilmemiş içkiler…
Şehrin alt kısmında,
Madenci işçiler,
Taş devrinde gibiler......
....
1926 yılında E.K.İ bünyesine alınan bina misafirhane olarak kullanılmaya başlandı
Rombaki Konağı aynı zamanda Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 26 Ağustos 1931'de Ertuğrul yatıyla geldiğinde yemek yediği yerdir. Binanın önünde açık havada kurulan sofrada Celal Bayar (İş Bankası Umum Müdürü), Ruşen Eşref (Afyonkarahisar Mebusu), Kılıç Ali (Gaziantep Mebusu), Recep Zühtü (Sinop Mebusu), Reşit Galip (Aydın Mebusu), Tevfik (Genel Sekreter), Yaver Binbaşı Rüsuhi, Hasan Rıza (özel kalem müdürü) ve yaverler vardı.
TTK'ya ait, o dönemlerde Üzülmez Müessese Müdürlüğü olarak kullanılan binada, kömür üretimi konusunda yetkililerden brifing almış ve istirahat etmişti.
Necip Fazıl Kısakürek, "Bir Adam Yaratmak" adlı tiyatro eserini, 1937 yılında Zonguldak'ta, bu konakta yazdı.
Bina daha sonra ,Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu‘na 49 yıllığına bedelsiz olarak verildi.
Üzülmez Huzurevi ve Rehabilitasyon Merkezi, 2004' yılında zemin kayması nedeniyle boşaltıldı.
Zemindeki kaymalar sonucu binada çatlak oluşması nedeni ile boşaltılan binadaki 26 yaşlı, Devrek ve Ereğli ilçeleri ile Ordu, Karabük, Bolu ve Kastamonu'daki huzurevlerine gönderildi.
Yaşlılar yıllardır arkadaşlık kurduğu kişilerden ayrılması , hüzünlü sahnelere neden olmuştu. Tıpkı işçi müdürlüğü binasının yıkılması gibi o günlerde binanın yıkılacağı söylentileri de büyük tepkiye neden olmuş , yıkımı durdurmak için bazı davalar açılmıştı.
Binanın yıkımı gerçekleşmedi tekrar misafirhane olarak kullanılmaya başlandı.
Rombaki Konağı, 2017 yılında "Sanatçı Oteli olacak" diye lanse edildi , gerçekleşmedi. Bir yıl sonra da (2018 ) Çocuk Bilim Merkezi Projesi olarak , 9 ay sonra bitirileceği sözü verilse de , hiç biri gerçekleşmedi.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
80 sene ara ile Gazipaşa Caddesi /Zonguldak
Bu binanın altından bir günde yüzlerce insan geçiyor.
ilk Belediye Binalarından biri olması ve Atatürk`ün Zonguldak`a geldiğinde ziyaret ettiği bina olması dolayısı ile tarihi bir yapı ama en azından restore edilmesi gerekiyor.Siz Merkez Çarşı Binasını yıkma düşüncesindeyken Allah korusun 91 yıllık bu bina çöküverir.
ZONGULDAK`TA HALKEVLERİ
İlk olarak, Cumhuriyet döneminde ülkenin sosyal ve kültürel kalkınmasında, Cumhuriyet'in getirdiği değerlerin geniş halk kitlelerine ulaşması için ; 19 Şubat 1932 günü, başta Ankara olmak üzere, 14 il merkezinde Halkevleri açılmış, zaman içerisinde bu sayı büyük bir artış göstermiştir.
Zonguldak Halkevi ise ilk açılan Halkevleri arasında yer alamamış fakat hemen ardından, 24 Haziran 1932’de açılmıştır.
9 Şubesiyle faaliyete başlayan Zonguldak Halkevi`nin şubeleri ise şöyleydi.
1) Temsil Şubesi
2) Dil ve Edebiyat Şubesi
3) Güzel Sanatlar Şubesi
4) Köycülük Şubesi
5) Spor Şubesi
6) Sosyal Yardım Şubesi
7) Halk Dershaneleri ve Kurslar Şubesi
Kütüphane ve Yayın Şubesi
9) Tarih ve Müze Şubesi
Zonguldak`ta Halkevi kurulması ile birlikte ilçelerde ve bazı Beldelerde de kurulmaya başlanmıştır.
Ereğli, Devrek,Çaycuma,Bartın, Kilimli`de de Halkevleri kurulmuştur.
Kemalizm’in ilkelerine bağlı kalarak yaratılmaya çalışılan yeni toplum düzenine uygun bireyler yetiştirilmesi için katkı sağlamaya çalışmıştır.Daha önce Türk Ocakları ile faaliyet gösteren bu tür kurumlar, 1932`den sonra Halkevi adı altında faaliyet göstermiştir.
Ancak Atatürk`ün ölümü ile birlikte her kurumda olduğu gibi Halkevleri`nde de bir değişim süreci, bir yıpranmaya maruz kalmış, siyasi oluşumlara zemin hazırlamıştır.Bazen sağ örgütlenmede, bazen sol örgütlenmelerde kullanılmaya başlanır.
Çok partiye geçildikten sonra Adnan Menderes Hükumeti tarafından kapatılmıştır.
27 Mayıs 1960'ta gerçekleşen askeri darbe sonrasında Halkevleri 21 Nisan 1963 tarihinde ,dernek statüsünde, bağımsız bir demokratik kitle örgütü olarak tekrar kurulmuştur. Bu dönemde bini aşan sayısı ile Halkevleri toplumsal muhalefetin önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Ancak, 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleşen askeri darbe ile Halkevleri yeniden kapatılmış, bir kez daha bütün varlıklarına el konulmuştur. Yedi yıllık yargılanma sürecinin ardından, Halkevleri ve üyeleri beraat etmiş, 1987 yılında toplam 24 şubede tekrar faaliyete geçmiştir.
2015 yıllında Halkevleri Genel Merkezi ,genel seçimlerde HDP siyasi partisine destek vereceğini açıklamıştır.
Kuruluşunda, Türkiye Cumhuriyeti`nin rejimi gereği Anadolu`nun bağrından çıkmış bir anlayış ile kurulan Halkevleri, Türk Solu ve Milliyetçiliği çizgisinde kurulmuş, giderek "Anglo Sakson " ırkçılığa dönüştürüldüğü gibi Komünist çizgisine de getirilmiştir. 2015`de ki söylemden de anlaşıldığı üzere "Kürt Açılımı" sürecinde, Liberal ve İkinci Cumhuriyetçi (Evrensel Sol) çizgisine gelmiştir.(Türkiye`nin Liberal Kolu Bakınız.Prens Sabahattin)
Aslında Halkevleri tarihini araştırırsanız "Türkiye`nin yakın siyasi Tarihi`ni" de araştırmış olursunuz.Ülkedeki siyasi yapılanmanın,dış rejimlerin etkisinde nasıl kalındığı çok açık şekilde görülür.
Kurulduğunda "Tek Parti Dönemi`nde" CHP`nin yan kuruluşu olarak kurulsa da hiç bir siyasi faaliyette bulunmadan Türkiye Cumhuriyeti rejimi gereği ,Atatürk`ün 6 ilkesinden biri olan Halkçılık faaliyetlerini ülke çapında yaygınlaştırmak amacı güderek faaliyet gösteren bu kurum,aslında 1940`lardan itibaren bugüne kadar amacından saparak çeşitli siyasi yapılanmalara maruz kalmıştır.
Bu da gösteriyor ki; Atatürk`ün miraslarından biri olan "Halkçılık ilkesi" de tıpkı "Laiklik İlkesi" gibi siyasi faaliyetlere kurban edilmiştir.
Bugün Halkevleri dernek statüsünde, 25 şehrinde 73 Halkevi ve 1 Halkodası ile faaliyet göstermektedir.
Yine de bu tür faaliyetler, pek aynı olmasa bile, yine siyasi iktidara göre şekillenen Halk Eğitim Merkezi tarafından yapılmaktadır.
Kilimli Halkevi Binası geçtiğimiz yıllarda yıkılıp yerine çok katlı bina yapma girişimi ise başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Bu tarihi bina bugün halen ayaktadır.
Zonguldak Tarih Sayfası olarak dileğimiz, bu tarihi binanın koruma altın alınmasıdır.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK 100.YIL TERMİNALİ (Eski Bina)
Adından da anlaşıldığı gibi 1981 yılında Atatürk`ün doğum gününün 100.yılında açılmıştı.
Zonguldak`ta yasamış Zonguldak`a uğramış herkesin bir şekilde anıları vardır.Bu terminalden askere gitmiş bu terminalden Üniveriteye uğurlanmıştır.
Bu fotoğrafı gördüğümde benim aklıma ilk gelen ise; gece 00.30 Güven Turizm ile Ankara`ya giderken, Çatalağzı`ndan saat 21.20`de kalkan trenle gelip, 3 saat terminalde beklediğim günler oldu.
O zaman şu ankinin tam tersinde bekleme salonu vardı.
2011 yılında yıkılarak yeni binası yapıldı.
Aslında planlardan biri de Ankara yolu üzerinde TTK`nin eski Demir ambarında ikinci bir terminal yapılması planlanıyordu ama gerçekleştirilemedi.
Eski bina yıkılıp yeni bina yapılana kadar yazıhaneler terminal alanında kurulan konteyner tipi yapıdan işlev görmüştü.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
MÜHENDİSLİK OKULU İÇİN YAPILAN İLK BİNA
Şimdiki Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü Binası yeni yapılıyor.
1924 yılında ilk açıldığında bugün stadın yanında olan askeri kışladan kalma uzun binada dersler yapılıyordu.Daha sonra 1925 yılında bugün Elektrik Bölümü Binası yapılarak okulun bina sayısını artırma kararı alınmış. Bu bina Maden Mühendislik Okulu için yapılıyor.
1927 yılında da bugün Sanat Okulu ana bina olarak kullanılan bina yapılıyor.
Bu okul yapıldığı sırada Türkiye genelinde sadece 37 maden mühendisi vardır.Bu 37 mühendisin aslında, bugünkü anlamda maden mühendisi demek oldukça güçtür.Her biri başka alanlardan dolayı maden ile ilgilidir.Örneğin jeoloji mühendisi gibi.
Bu 37 kişinin de tamamı Fransa Belçika veya Almanya`da okumuştur.
1924`de Zonguldak Maden Mühendislik Okulu açıldıktan sonra, 1928`de ilk mezunu verdiğinde 16 genç Maden Mühendisi olarak mezun olmuştur.Bu okuldan toplam mezun olan 70 kişidir.
Dünya`da ilk maden mühendis okulu Avusturya`da 1772`de kurulduğunu düşünürsek ve 1849`da ilk maden ocakları açıldığını hesaba katarsak, ilk maden okulundan 152 sene sonra ; Zonguldak`ta ilk ocakların açılmasından ise 76 sene sonra ülkede ilk maden mühendisi yetiştiren okul oldu.
Böyle bir okulun açılması Cumhuriyet`in ilk yılında gerçekleşmesi de ayrıca taktire şayandır.
Zonguldak`ta bu okul açılmadan önce maden ile ilgili başka bir okul var.O pek bilinmez.
Zonguldak Maden Fen Memuru Okulu.Bu okuldan mezun olanlarda ocaklara Tepograf, ,jeometr, başçavuş oluyordu.
Zonguldak Mühendislik Okulu (Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mekteb-i Alisi ) 1929 yılında dünyada ve ülkede ekonomi sıkıntısı yaşanmasından dolayı kapatılarak daha mezun olmayan öğrencileri İstanbul`da Üniversiteye kaydı alınarak kapatılmıştır.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
MISIR KOÇANLARI ARASINDA ÇIKAN ELEKTRİK
Çatalağzı Termik Santrali ilk kez 1927 yılında fikir olarak ortaya atıldı.
Fikir sahibi, Mithat Paşa`nın torunu ve Osmanlı Dönemi`nde yurt dışında elektrik alınında eğitim alan en büyük insanlardan biri Refik Bey idi.
Refik Fenmen`in Zonguldak`la ilgisi 1924 senesinde Maden Mühendis Okulu (Zonguldak Maden Mühendis Mekteb-i Âlisi )açılması ile ,bu okulun müdürlüğüne atanması ile başladı.
Elektrik ile kömürün ilişkisini en iyi bilen kişilerden biridir.Mühendislik fakültesinde getirdiği modern eğitim anlayışının yanında, Zonguldak`ta çıkarılan kömürden "nasıl "elektrik elde edilebileceğine dair fikirler yürüttü.
1927 yılında kaleme aldığı makalelerle ve "Türkiye'nin Elektrifikasyonu" adlı kitapçık ile bunu derin bir şekilde anlatmıştır.
Refik Fenmen; kaleme aldığı yazıda; Zonguldak`tan çıkan taş kömürün sadece Lavuar`da yıkanan ve ticari değeri olmayan "Miks" denilen (şistli kömür) kömüründen elektrik üretebileceğini belirtmiştir.
Refik Fenmen`in yazısı;
( Zonguldak`ta kurulacak santralde yakılacak kömür, şu veya bu damara ait
olmayıp, münhasıran lâvuarlardan çıkan ve bugün tüccarî kıymeti bulunmayan
(mixte) denilen şistli kömürlerdir. Bunların kül mikdarı % 40, harurî kabiliyeti
3000 kalori raddesindedir. Senelik elde edilebilecek mikdarı, umum yıkanan
kömürün % 12 raddesine baliğ olabilir. Yıkanan kömür 1,5 milyon ton olduğuna
göre senede 180,000 ton "mixte" çıkar. )
Onun bu fikri anlatığı sırada daha sadece Türkiye`de ilk ciddi elektrik santrali olan Silahtarağa Termik Santralı vardı.
Refik Fenmen santralin işlevi hakkında verdiği bilgilerin yanında santralin nereye kurulması gerektiği hakkında da fikir veriyordu.
Zira Osmanlı Dönemi`nde savaşları bilen birinin, savaşlarda en çok bombalanan yerlerin kıymetli olan maden ocakları ile bu tür tesisler olabileceğini biliyordu.
Bu bakımdan santralin denizden bombalanması imkansız konumda olması gerekiyordu. Bununda en iyi yerin Çatalağzı`nda Kuzyaka Köyü karşısında tepelerin eteklerinde olmasının en güvenli yer olduğunu vurgular.Tabi ayni zamanda santralin denizden soğutma suyu alabilecek imkana sahip bir yerdir.
Hakikaten bugün Çatalağzı Elektrik Santrali`nin konumuna bakıldığında, denizden gemilerle bombalanması imkansız konumdadır. Zira atılan bombanın "basketbol topu" gibi, bombe bir şekilde o konuma ulaşması imkansızdır.
1935 yılında bu konuda yapılan toplantıda Refik Fenmen`in bu fikirleri doğrultusunda çalışma başlatılarak 1948 yılında fabrika üretime açılmıştır.Santralin, bu kadar gecikmenin sebebi de, İkinci Dünya Savaşı sırasında malzemelerin İngiltere'den geç gelmesi sonucunda olmuştur.Parası ödendiği halde, malzemeler ancak savaş sonrası temini sağlanabilmiştir.
Bugün yeni yapılan santraller bu olasılığı dikkate almadan yapıldı.
Bu tehlike günümüzde unutuldu.Ama Rusya her zaman tehdit; ve bu tehdit ilk önce Zonguldak üzerindedir.
Eren`in yaptığı santraller, bugün denizden rahatlıkla bombalanabilecek konumdadır.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
EYVE SEBZE SATTI ,OKUL YAPTIRDI
Mustafa Kemal`den bir yaş ufaktı.1882`de Ereğli`de dünyaya geldi.
Babası ticaret ile uğraşıyordu.O sırada dönemin ortaokulu olan Rüştiye okullunu bitirdikten sonra babasının yanında çalışmaya başlar.1922`de 40 yaşında ticaret yapmak için Zonguldak Merkez`e gelir.Cebinde 200 Lira sermayesi vardır.Sebzecilik yapmaya başlar.
Zonguldak'ta gıda maddeleri getirmeye başlar.Zonguldak`a gelen gemiler ile toptan ve perakende, her nevi eşya ve bilhassa bakkaliye ile ticaretini genişletir. Bir de vapur alır.
Rüştiye`den sonra okuyamamıştır.Bu onda bir ukde olarak kalır.
Zonguldak`ta o yıllarda okul olmadığı için zengin ve önde gelen bürokratlar çocuklarını papaz okuluna göndermek zorunda kalırdı.
1921 yılında Zonguldak` ilk maarif müdürü (Milli Eğitim Müdürü) Talat Bey (Onay) atanmıştı.Onun şahsi çabaları ile handan bozma bir bina okula tahsil edilmişti. Okulun öğrencileri ile birlikte oynadıkları bir piyeste Sivas Kongresi`ni canlandırdılar.Bu oyun çok beğenince veliler bir çok öğrencisini papaz okulundan alıp bu okula göndermeye başlamışlardı.Zonguldak Maarif Müdürü Talat Bey şehirdeki eğitimin sorunlarını çözmek için bağış yolu ile yardım toplamaya çalışır; Arkadaşı Muhsin Efendi ile Zonguldak Esnaflarından Çakaloğlu Mehmet efendinin mağazası önüne konuşurlarken, konuşmaya Mehmet Efendi (Çelikel) kulak misafiri olur.Maarif Müdürü Talat Bey gittikten sonra eski dostu olan Muhsin Bey`e yardım etmek istediğini söyler.
Anılarında Maarif Müdürü Talat Bey bunu şu şekilde anlatır.
"Parasızlık fazla bir şey yapmaya imkan bırakmıyordu. Bir gün başmuallim Muhsin efendiyle çare düşünürken, hayırseverlere başvurmaya karar verdik. Verdik ama dilenci gibi para istemek bana ağır geliyordu. Hem istersek nasıl karşılaşacaktık. Bunları görüşerek Çakaloğlu Mehmet efendinin mağazası önüne gelmiştik. Daveti üzerine kahvesini içtik. O alışverişiyle meşgulken biz yine planlar kuruyorduk. Biraz sonra ben ayrılarak Maksut beyin yazıhanesinde Tahir Karauğuz'u görmeye gittim. Hemen oturmuştum ki Muhsin gülerek geldi. Mehmet Efendinin ne istersek yapmaya, para yardımında bulunmaya hazır olduğunu bildirdi. Meğer bu zat bizim konuşmamıza kulak misafiri olmuş, eski dostu olan Muhsin' e ben ayrılınca bu teklifi yapmış.
Mehmet efendiyi Halim çok mahcup ,mütevazi, terbiyeli ve dini bütün bir Türk oğlu olarak tanıdım .Teklifini bir maarif müdürüne ihsar etmeyi terbiyeye uygun bulmamış.
Yapacağı işi kimseye duyurmayan, yaptığını dallandırıp budaklandırmadan, iyiliklerini ballandırmadan, bu koyu Müslüman Türk oğlunun bana bir şey açmaması benim izzeti nefsimi yaralamamak gibi bir saygıdan ileri gelmişti. Aksi hal onca küstahlıktı. İslami terbiyeye milli ahlaka uygun gelemezdi. Sadakalarını, zekatını gizli vermek, iyiliklerini kimseye duyurmamak bu adamın zevk alarak yaptığı bir ibadet gibiydi. Ben Mehmet efendinin bir kere olsun gururla başını kaldırdığını görmedim ve görende olmamıştır.
1938 yılında Mehmet Çelikel; Memleketine, yurttaşlarına faydalı olmak için bir lise binası yapıp memleketime armağana karar verir. 31 Mart 1938´de temeli atılan Mehmet Çelikel Lisesi, 5 Ekim 1938´de öğrenime açılmıştır.
Kendisi liseye gidememiş olan Mehmet Çelikel`in yaptırdığı lise;
bugün sadece Zonguldak`ta değil, tüm ülkedeki en iyi okullar arasına girmiştir.
Çakaloğlu Mehmet Çelikel`in eşi Servet Çelikel`dir. Mehmet Efendi ile Servet Hanım`ın 4 çocuğu olmuştur. Hasan,Şazimet,Behice,Hatice .Tek oğlu Hasan Çelikel, 1967 yılında vefat etmiştir.
Çelikel adı Ereğli`de bir camide de yaşatılmaktadır. Ereğli`de Osmanlı zamanında, kiliseden camiye çevrilen ve sonra adı Sultan Süleyman olarak değiştirilen cami, 1950 yıllarında yıkılma tehlikesine karşı yeniden onarılarak hizmete sunulmuş.Bu caminin adına da Çelikel konmuştur.Çünkü bu caminin onarılması, yine hayır sever,82 Numaralı Zonguldak Ticaret Odasına kayıtlı Mehmet Çelikel tarafından olmuştur.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih.
Fener`den ve Yağcılar`dan inen Merdivenler.
Bugün halen kullanılıyor.
Osmanlı Dönemi`den kalma.
Bakın,bugün ayakta olmayan, İşçi Müdürlüğü binası önüne kadar iniyor.
1987 yılında Zonguldak`in ilk kat otoparkı olarak açılan bina.
Ağustos 2019`da belediye`ye devredilen Otopark,Zonguldak Belediye Başkanı Ömer S. Alan seçildikten sonra burayı ücretsiz yapılmıştı.Fakat aradan 3 ay geçtikten sonra çark etti ve Kat Otopark tekrar ücretli oldu.
1936`da Açılan Çatalağzı Gar Müdürlüğü Binası
17 Kasım 1936`da bu istasyondan, Ankara`ya ilk kömür treni hareket etmiştir.
Fotoğrafın çekilme tarihi de o yıllara denk geliyor.
ZONGULDAK`I BEKLEYEN TEHLİKE
İzmir Depremi ile Türkiye`nin gerçeğini bir kez daha yaşadık.
Akıllara birden Zonguldak geldi.
Peki Zonguldak tehlike içinde mi ?
Deprem konusunda uzman değilim ama Zonguldak tarihini araştıran biri olarak benim de kendi çapımda bilgilerim var.En azından tarihi bilgileri verebilirim size.
Ama ilk önce araştırmalarımdan edindiğim bilimsel bilgileri vereyim.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr.Bektaş, "Kandilli Rasathanesi`nin yıllık deprem kayıtları, Karadeniz`in 10 kilometre kadar açığından kıyıya paralel olarak uzanan ters bir fayın varlığını kanıtlamıştır. Tüm Karadeniz Bölgesi 6.6 büyüklüğünde depreme hazır olmalıdır" dedi.
Zonguldak`ta bulunan Bülent Ecevit Üniversitesi`nde öyle bir hoca var ki; bu memleketimiz için büyük avantaj.Üstelik kendisi de Zonguldaklı . Prof. Dr Hakan Kutoğlu.
Bana göre en önemli özelliği ise, liyakati ile davranan ve açıklama yapan biri.Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr Hakan Kutoğlu ,Z Haber Editörü Atilla Öksüz`ün konuğu oldu.Çeşitli açıklamalarda bulunan Kutoğlu ;Zonguldak`ın deprem konusunda biraz daha uzak ihtimallerini anlatı. Kardeniz`de uzanan fayların olduğunu ama bunların hangi aralıklarla kırılığının bilinmediğini söyledi.
Bilinen deprem fayı Bartın- Amasra Depremi ,1968`de kırıldığı konuşuldu.
MTA`nın yayınladığı Türkiye`nin bölgesel deprem haritasının bulunduğu Batı Karadeniz içinde fay haritasına bakıldığında, Zonguldak Merkez`e en yakın fay hattının Devrek-Bolu arasında, Devrek`e daha çok yakın iki fay hattının olduğu görülüyor.Bunlardan kısa olan, Devrek`e 6 Km uzakta ki Özpınar Köyü yakınlarından başlayarak ,Kozlukadı Köyü yakınlarına kadar giden yaklaşık 5 km uzunluğunda bir fay var.Bu bölgede ikinci fay hattı ise yine Devrek yakınlarında Aşağı Kayalıdere Köyü yakınlarından, Zonguldak- Düzce sınırında bulunan Eğerci yakınlarından geçen ve Bölüklü Yaylası yakınlarında biten başka bir fay hattı var.Bu hattın uzunluğu ise yaklaşık 24 km.Zonguldak Merkez`e yakınlığı ise ; yaklaşık 30 km uzakta.
Diğer fay hattı ise ; Safranbolu`ya yakın Göl Yaylası`ndan başlayarak Bolkuş`u teğet geçen ,Sorgun Yaylası`nda biten bir hat görülüyor.Bu hat Karabük`ün önlerinden geçiyor Zonguldak Merkez`e ise 66 Km.
Yine MTA`nin Jeoloji haritasına baktığımızda, Zonguldak`ın hangi zemin üzerinde kurulduğu açıkça belirlenmiş.Buna göre Balkayası mevki ile Inağzı arasında ki denize yakın yerleri "Neritik kireçtaşı" özeliğinde oldugu gösteriyor.,Bunu, Zonguldak Feneri kayalıklarında görebiliyoruz.O beyaz kayalar Neritik kireçtaşı.
Bu kayaların yine Prof.Dr Hakan Kutoğlu`nun da belirttiği gibi yarıkların çok olduğu bir yapısı söz konusu.
Bu kayalıklar Kilimli ile Gelik arasında da görülüyor.Bu kayalıkların olduğu yerde ,yani Gelik-Cumayanı arasında, Cumayanı Mağarası`nın oluşmasının sebebi aslında.
MTA haritasına göre; Kilimli Merkez, Çatalağzı`nın Merkezi ,Göl Dağı,Kozlu barajından Beycuma sınırına kadar olan alan ise," Kırıntılar ve Karbonatlar" adı verilen bir araziye sahip.
Kilimli,Çatalağzı,Kozlu,Filyos,Filyos Çayı üzerindeki yerleşim yerlerinin çoğu, bir zamanlar denize maruz kalmış yerler.
BANA GÖRE ASIL TEHLİKE
Bunlar çeşitli makale ve tezlerden oluşturduğum bilgiler.
Benim asıl dikkatini çekmek istediğim ise, Zonguldak`ın bazı yerlerinde ki bina yapıları ile ilgili.
Özelikle Çatalağzı,Kilimli,Kozlu,Filyos,Saltukova gibi ekonomik sıkıntılardan kaynaklanan, kentin dönüştürülememesi sonucunda, binaların çoğunun ömrünü tamamladığına dikkat çekmek istiyorum.
Tarihte yoğun konutlaşma bundan 60-70 sene önce 1940`lı yılların başında gerçekleşmeye başlamış. 1950 yıllarında ise bu neredeyse bugünkü konumuna gelmiş.
Bu yerleşim yerlerinde o zamanki görüntüleri ile bugünkü görüntülerin arasında çok fark yok. Hatta Kilimli`de bugün halen var olan Tünelağzı bölgesinde ki evler 1937 yılında dahi görülüyor.Normal bir süreçte standartlarda olan bir binanın ömrünün 50-70 yıl arasında olduğunu söylüyor uzmanlar.Bu binaların çoğu bu sınırı aşmış durumda.Üstelik o yıllarda henüz Mühendislik gelişmediği için bir çok binanın yapımını usta niteliğinde kimseler üstlenmiş.
Mesela; ben Çatalağzı`nda hatırlıyorum, bir çok sohbette duyduğum şu idi.
O zaman yapılan binalar hakkında konuşulurken; "Çaycuma`da bir usta vardı, ona yaptırdım."derlerdi. "Çatalağzı`nda bir çok binayı şu usta yaptı" şekilde sohbetlerden oluşuyor..Üstüne üstelik bu binaların o zamanki teknikle yapıldığını,yan kolonların olmadığını belirtirlerdi.Yani kirişlerin üzerine duvar örülerek oluşturulmuş binalar.Bir çok binanın dikey kolonları yok.Tuğladan örme
Zonguldak Merkez`de bazı binalar en az 100 senelik. Mahallelerde ki durum bundan farksız.
Gecekondu evlerinin çok olduğu ve yapılaşmanın 1940`lara dayandığı Ontemmuz Mahallesi bunlardan biri.Üstelik her beş senede büyük sel felaketi yaşadığını düşünürsek, tehlike çok daha büyük hale gelmiş durumda.
Zonguldak Fevkani Köprüsü 64 yaşında.Geçtiğimiz yıllarda yıkılarak büyük felaket ile sonuçlanan Çaycuma Köprüsü ile aynı yaşıt.
İkiside 1956 yılında yapılmıştı. Çaycuma Köprüsü çöktü Fevkani`de çökmesi mi bekleniyor ? Çaycuma Köprüsü`nün altından çok sular aktı.Yenisi yapıldı,şu sıralarda bir köprü daha yapılıyor. Fevkani Köprüsü`nün üstünden çok vasıtalar geçti.Kaderini bekliyor.Yıkılırsa kader diyeceğiz,ölenlere rahmet dileyeceğiz.
Ankara Köprüsü 91 yaşında fakat tadilat geçirdi.
TTK`nın bazı evleri 120 yaşından fazla. Balık pazarı karşısında bulunan Yeni cami 101 yaşında.Zonguldak Belediye Binası, (şimdiki BKM binası) 88 yaşında.TCDD`nin lojmanları 84 yaşında,Çatalağzı Belediye Binası bile 1955 yapımı.Aradan 65 sene geçmiş.Biraz önce yayımladığım Çatalağzı istasyonu fotoğrafında, sol alt kısmında görünen arka tarafta ki binalardan biri ,bugün halen ayakta. Zonguldak Devlet Hastanesi 98 yaşında,Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi,1924 yılında açılmasına ramen bazı binaları daha eskidir.Zonguldak Mendireği 123 yaşında.Mendireğin duvarı 120 yaşında Bunlara bakılırsa, bazı binalar yeni sayılır. Emral Çarşısı 34 yaşında.Zonguldak Valilik Binası ve Adliye Binası 29 yaşında.
Sonuç olarak;
Zonguldak`in kimliğini oluşturan bazı binalar onarım yapılarak, güçlendirilerek , halka yeniden kazandırılması gerek.
Deprem olsun, olmasın Zonguldak`ın bir çok yerinde binalar ekonomiye bağlı olarak dönüştürülemedi. Binaların çoğu ömrünü tamamlamış durumda. Depremi bırakın,bir gün gelir kamyon gürültüsü ile patır patır dökülürlerse şaşmamak gerek.
Fotoğraf canlandırma.Ben dikkat çekmeye çalıştım.
Allah bu felaketleri memleketimize yaşatmasın.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
MADEN İŞÇİSİ NEDEN SENDİKA BİNASINI BASTI.
7 Şubat 1968 tarihinde madenciler sendika binasını basmıştı.
Askerin kullandığı gaz bile onları engelleyememişti.
Aslında o yıllarda hem işçiler ile hükumet arasında hem de sendikalar arasında oldukça zıtlaşma vardı.
1968 yılı olayları aslında 1965 yılından sonra yaşanan olayların yankıları idi.
1965 yılında Zonguldak`ta birçok madende binlerce işçi ocağa inmeyi reddetmiş ve maden giriş çıkışlarını barikatlarla kapatmıştı. Buna karşı sert müdahalede bulunan askerlerin açtığı ateş sonucunda, 10 Mart 1965 günü maden işçileri Satılmış Tepe ve Mehmet Çavdar öldürülmüştü. Buna rağmen maden işçileri geri adım atmamıştı.
O günlerde Hükumet ,Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Millet Partisi koalisyonundan oluşmaktaydı.
Başbakan Suat Hayri Ürgüplü idi.
Olağanüstü hal ilanı ve Hükumet yetkililerinin işçilerle görüşmesinden sonra bazı hakların elde edilmesiyle eylem sona ermişti.
1967 yılında Zonguldak’ta toplanan asgari ücret komisyonunun, kömür işçilerinin asgari ücretini 20 lira olarak belirlemesine rağmen Ereğli Kömür İşletmeleri (EKİ) idaresi 13,50 lira uygulamasına devam etti.
1968’e gelindiğinde`de, I. Süleyman Demirel Hükumeti görevdeydi.
Maden işçileri bu taleplerini toplu sözleşme görüşmelerinde daha yüksek sesle dile getirmek için hazırlandılar. Bu sefer işçilerin adresi DİSK oldu. Fakat işçilerin büyük bir çoğunluğunun DİSK’e bağlı Türkiye Maden İşçileri Sendikası’na üye olmasına rağmen, iktidarın müdahalesiyle toplu sözleşme yetkisi Türk-İş’e bağlı Zonguldak Maden İşçileri Sendikası’na verildi.
Bugünkü adı GMiS olan Zonguldak Maden işçileri Sendikası hükumet ile işbirliği yaparak ve bunu Zonguldak E.K.i Radyosundan da propaganda yaparak, "ZMİS’e üye olmayan işçilerin imzalanacak sözleşmeden yararlanamayacakları" yönünde yayınlar yapılıyordu.
ZMİS de işverenle birlikte hareket ederek işçilerin üzerinde baskı kurmanın, hesaplarını yapıtı.
6 Şubat’ta ocağa inmeyen maden işçisi greve başlayarak meydanlara çıktı. Kozlu bölgesindeki 6 bin 108 işçinin başlattığı eyleme, Üzülmez bölgesinde çalışan 6 bin işçi de katılarak sayı 12 bine ulaştı.
Zonguldak'ın merkezine dört bir koldan yürüyüşe geçtiler. Dilaver ve Çaydamar bölgelerinde çalışan maden işçilerinin de harekete geçmesiyle birlikte mücadeleye katılan işçi sayısı da 25 bine ulaşmıştı.
Zonguldak merkezde toplanan işçiler ZMİS binasını işgal etti ve kentin yollarını kapattılar.Polisin göz yaşartıcı bombalarla saldırısı da işçileri durduramayınca aralarında İçişleri Bakanı Mehmet Faruk Sükan ve Çalışma Bakanı Ali Naili Erdem olduğu bakanlar, Zonguldak'a gelmelerine ramen uzun süre işçilerle görüşmedi, ancak bakanlar sonunda işçilerle görüşmek zorunda kaldılar.
Bu görüşmede bakanlardan söz alan işçiler, eyleme son vererek madenlere geri döndüler ve 9 Şubat 1968 eyleme son verdiler.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
1939 Bartın Ortaokulu
"Ortaokul Köşkü" mü demeliydik yoksa.
BAHÇELİ İŞÇİ EVLERİ
1960 yılında Zonguldak manzaralı işçi evleri yapımı.
Bugün bahçesi olmayan evlerin olduğu mahalle adı "Bahçelievler" diye geçiyor. bunun nedeni ise bu yapılan evler. Zamanında yapılan bahçeli işçi evleri yüzündendir.Bu işçi evlerinin bahçeli olmasının sebebi ise; köylerinden gelen işçilerin topraktan tamamen kopmasın diye onlara küçük bir bahçe bahşedilmiş olmasıdır.Zonguldak 1960`da böyle iken,60 sene sonra bugün Bahçesiz evleri olan Bahçelievler Mahallesi`nde binalar milyon dolara bile satabiliyorlar.
OSMANLI DÖNEMİ`NDE ZONGULDAK
Kadırga yokuşu çıkışından Acılık`a kadar görüntüsü olan bu Fotoğraf 1910`lu yıllarda ki Zonguldak görüntüsü.
Yaklaşık 100 yıllık olan bu fotoğraf ile "Zonguldak`ta ne değişmiş ?" bir bakalım :
Sağ altta görünen iskele bugün halen var.
İleride görünen ikinci bir iskele bugün yine Kargo alanında ki yükleme boşaltma iskelesi aslında
Kadırga yokuşu ile Zonguldak Valilik binası arasında bir boşluk var.Bugün o alanda park var.Dolayısı ile yine boş alan.
Çok dikkatli bakıldığında, bugün Zonguldak Merkez`de ki Ulu Cami minaresi görünüyor.1919`da yapılan Balık Pazarı karışında ki cami henüz yok.
Bugün Valilik önünde ki Kordon Boyu sınırına bakıldığında; bu sınırdan yaklaşık 20-30 metre daha ileriye doğru bir sahil var.Üzülmez deresinin akış yönü ise Valilik önünden bugün yıkılan Camlı Köşk`ün olduğu alana doğru geliyor.
Şehir Merkezi`nde üç fabrika bacası gözüküyor.Bunlar kok fabrikası,lavuar gibi fabrikalar.Bu dönemde sahile doğru direk harmanı var.
Bu yıllarda Zonguldak`ta, 1 dökümhane ve 1 tamirhane ile vagon ve lokomotiflerin tamiri için bir şimendifer atölyesi mevcut.
Bu yıllarda Soğuksu Deresi var.Bugün olmayan bu dere ile Üzülmez Deresi arasında kalan alanda, 2 Numaralı Zonguldak Lavuarı ile Kok ve Briket Fabrikası bacaları görülüyor.
Acılık Tepesi`nde yapılaşma görünüyor. Sonradan kurulacak olan Ontemmuz Mahallesi`nin olduğu tepelere daha o yıllarda yol çıktığı da görülüyor.
Valilik binasının olduğu alanda başka bir bina olduğu da görülüyor.
Aslında kömür daha bulunmadan önce bu alanda sadece bir iskele ve bir kaç balıkçı kulübesi olduğu bilinir.Fener Burnu, poyraz rüzgarını kestiği için, iskelede bu burnuna yakın bir yere kuruluyor.
Böylelikle dalgaların en az etki ettiği yerden sandallar yüklerini boşaltabiliyordu.
Zaten daha sonra liman ve Hızlı Yükleme İskelesi de bu Kuzey Burnu`nun hemen önüne yapılmıştır.
Zonguldak`ta ki 100 yıllık gelişmelere baktığımızda, aslında şehrin peyzaj karakteri bozulmadan geliştiği görülüyor.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK OTTOMAN BANK
Evet ismi Ottoman Bank (Osmanlı Bankası) çünkü yabancı bir şirket olarak kuruluyor.
Kuruluşu 1856 yılına kadar dayanan, ilk kurulduğunda İngilizler tarafından kurulan, Osmanlı Bankası`nın 1863`de kurulan Zonguldak Şubesi Binası.
İngiliz sermayesi ve ortaklarıyla Otonom Bank kurulur.
Barclay Kardeşler ve diğer İngiliz madenciler İngiltere’ye geri döner. İşletme hakkı Hazine-i Hassa Maden Müdürünün denetiminde ocak çalıştıran kumpanyalara bırakılır.
Ottoman Banka Fransız ortakların da katılımıyla kurulur. İngiliz Kömür Kumpanyasının üretimi 35.000 ton/yıl üzerine çıkaramaması ve İngiltere’den kömür ithal edilmek zorunda kalınması nedeniyle mukavelesi iptal edilir ve işletme hakkı Evkaf Nezareti’ne iade edilir.
ismi de Osmanlı Bankası olur.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
İstanbul Merkezli Şirketler.
1891`de kurulan "Société Anonyme Ottomane d'Héraclée" şirketinin İstanbul`da ki merkezi.
Yani; Yanko Bey ve iki ortağı “Ereğli Şirket-i Osmaniyesi” adlı Osmanlı Şirketini kurmuş, limanın yapım ve işletilmesini bu şirket üslenmiştir.
Zonguldak`ta kazanılan para ve İstanbul`da ki merkezi olması
aynı bugün Eren Holding gibi; Zonguldak`ta kazanılan para ve paranın hiç Zonguldak`a gelmeden İstanbul`da ki merkezine yatırılması gibi bir şey.
Elin gavuru Yanko Bey`de liman yapmış,Bitlisli Ahmet Eren`de.
Yani Zonguldak`a burada kärı, sadece çalışanların paralarının Zonguldak`ta ödenmesi..
Yani: Yağsa sel olurdu, Zonguldak`a düşmüş bir damla su.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
Çaycuma`nın Yeni Belediye Binası.
Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı`nın yönetiminde yapılan bina, Çaycuma`ya yeni bir yüz kazandırdı.
Modern bir görünüşe sahip bina, Çaycuma`nın simgesi olacak şekilde, oldukça göz alıcı.
Tebrik Ediyoruz.
KIZ KAPISI
Zonguldak Ereğli, Orhanlar Mahallesi, Kız Kapısı Sokak`ta bulunan tarihi Bizans Kalesi..Ereğli`de bulunan 4 kapıdan biridir.
Bunlar At Kapısı, Kaneri Kapı, Kız Kapısı,Kale Kapı
BAŞBAKAN REFİK SAYDAM ZONGULDAK`TA
Zonguldak istasyonu`nda karşılama töreni.
Fotoğrafta sadece "Başvekil" yazıyor.Yanında Zonguldak Valisi Halit Aksoy var.
Demiryolu 1937`de tamamlandığına göre,;Vali Halit Aksoy, 1942 yılına kadar görev yaptığına göre; bu tarihler arasında Başvekil ise 1939-1942 yıllarında Başbakanlık yapan, Refik Saydam olduğu anlaşılıyor.
En sağ tarafta ise :İktisat vekili Samsun Milletvekili Hüsnü Çakır olduğunu tahmin ediyorum.
Ankara`dan demiryolu ile geldikleri anlaşılıyor.
Eski istasyonun ilk hali balkonlu olduğunu ben de bu fotoğraftan gördüm.Oysa bizim çocukluğumuzda istasyonun bu tarafında balkon hatırlamıyorum.Sonradan kapatılmış sanırım.
Ama 80`li yıllarda alt katta görülen pencereden bilet aldığımı hatırlıyorum.
Başbakan Refik SAYDAM`i karşılayanlar arasında Zonguldak`ta okuyan öğrenciler, askerler ve Zonguldak bürokrasisi olduğu görülüyor.
Başbakan`ın hemen arkasında ise Zonguldak`in ilk gazetecisi Tahir Karauğuz bulunuyor.
Dönemin Zonguldak Belediye Başkanı ise Süleyman Falik Ertamam(1935-1950)
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
Değişik bir açıdan Eski Zonguldak Valilik Binası 1932
Az önce yazdığım "Zonguldak Şehri Kuruluyor" yazısında da söylediğim gibi; Şehir Merkezi düzleştirme yapılmadan önce Üzülmez Deresi`nin döküldüğü yerde sahil görülüyor.Valilik binası sandalların çekekleri ile dolu.
Dolgu çalışmasından sonra bu binanın bir iki katı yer altında kalmıştı.Alt katta da adliye binası yer almaktaydı.
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK ŞEHRİ KURULUYOR.
Bu fotoğraf adeta Zonguldak`ın yeniden kuruluşunu simgeliyor.
Üzülmez yolundan Kadırga yoluna kadar bildiğimiz sahil olan ve deniz seviyesinde kalan kısmı düzleştirme ve alan kazanmak için oluşturulan bir yapı ile şehir merkezinin bu kısmı tepelik kısmı ile deniz arasında kota farkı kapatılarak yükseltilmişti.
Bu fotoğrafta görüldüğü gibi Sahil betonlaştırarak yükseltiliyor.
Zonguldak daha önce şimdiki Balık Pazarı ile Ankara Köprüsü arasında Yeni Çarşı oluşturulmuştu.
Şehir geliştikçe ihtiyaca karşılık vermeyen diğer kısım doldurularak bugünkü haline getirildi.
Böylelikle Şehir Merkezi denizden 5-10 metre kadar yükseltilmiş oldu.
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK İSKELESİ
Gemide ki yükü Zonguldaklı sandalcılar yeni boşaltmış.
Tüm malların deniz yolu ile gelip, gittiği iskele idi bu iskele.
Zonguldak`ı besleyen iskele.
Sandalcıların bu iskeleye çalışmaktan balıkçılık yapmaya zaman bulamadığı yıllar.
Bu bakımdan tarihi değeri vardı.
Üzerine düğün salonu yaptılar, sonra yıktılar.
Sadece ayakları kaldı.
Üzerine cafe ,dürümcü filan yaptılar.
Şimdi yeni bir proje var; halen daha aynı mantıkla hareket ediliyor.Yeni bir bina yapılıyor.
İşletmeye verilecek yine .
Bu iskele bir türlü Zonguldaklılara verilmiyor.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
1930 ZONGULDAK GAZİ MUSTAFA KEMAL MEKTEBİ.
Zonguldak`ın ilk ilkokulu da denilebilir.
Zira 1927`de özel okul olarak açılan Üzülmez ilkokulu`dan sonra yeni harflerle eğitim verecek olan ilk devlet okulu olarak Gazi Mustafa Kemal İlk Mektebi`dir.
Yeni Türk Harfleri ile eğitimler genelde Türk Ocakları ile millet Mektepleri ile sağlanmıştır.1930 yılında Merkez`de 61, Zonguldak genelinde ise 300 adet Cumhuriyet öğretmenleri görev yapmaktaydı.
Türk Ocakları Zonguldak`ta eğitimden spora kadar halkın yaşam kalitesini yükseltmek için var gücü ile çalışmıştır. CHP ile Türk Ocakları koordinatlı bir şekilde çalışarak ortak kullandıkları bina ve alanlarda faaliyetlerini sürdürmüştür.
Türk Ocakları yerini 1932 yılında Halk Evi‘ne bırakmıştır. 1932 yılında Halk Evi açıldığında 9 şubesi bulunuyordu. Eğitimden spora, sanattan edebiyata,tarihten tiyatroya kadar her alanda faaliyete başlayarak halkın eğitim seviyesini yükseltme amacı taşımıştır.
Zonguldak`ta 1938`e kadar lise bulunmamaktadır.Ne tesadüf ki fotoğrafın çekildiği yer tam da ilk açılan Lise "Mehmet Çelikel Lisesi" civarından görüntülenmiştir.1938`e kadar lise tahsili için Zonguldaklı gençler çevre illere veya Istanbul, Ankara`ya eğitimleri için gitmek zorunda kalmaktaydılar.
Fotoğraf`ta görülen bir başka ayrıntı daha var. Şehir merkezinde bir inşaat yükselmiş.Yapımına 1929 yılında başlanan Zonguldak Valilik Binası bu...
Bu bina da ,Vali Halit Aksoy tarafından 29 Ekim 1932, Cumartesi günü açılacaktır.
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
PANKARTA NE YAZIYOR ?
1936 yılında çekildiğini tahmin ettiğim , Demiryolu`nun açılması ile yeni gelişmeler yaşanan Çatalağzı`nda bir tören anı. Çatalağzı-Ankara demiryolu üzerinden ilk kez 18 Kasım 1936`da bir kömür treni yollanmıştır. Böylelikle Zonguldak`tan yurdun bağrına demiryolu vasıtası ile giden ilk kömür sevkıyatı yapılmıştır.
Zonguldak`ta ki bürokrasi,işçiler,bando takımı(Sosyete Mızıkası)bu anı ölümsüzleştirmiştir.Bando takimi muhtemelen Zonguldak Halkevi Bandosu veya Kozlu Sosyete Mızıkası.
İstasyonun üzerine asılan pankartın bir bölümü gözükmekte.Bu pankartta
"Atatürk,En Güçlü Bir Tarihin En Genç Bir İradesidir." yazmakta
Bunu nereden biliyorum; çünkü aynı pankart Zonguldak`ta o tarihte başka bir törende de kullanılmış. Bu sefer pankartın tamamı gözükmekte. Bu fotoğrafı ileride ki günlerde paylaşacağım.
Pankarta ki sözün anlamını su şekilde yorumluyorum.
Türk kahramanlık tarihinde kişilerin çıkması dönemin şartları olayların gelişmesi ve çağa ayak uydurması bakımından milletine önderlik yapan liderler kahramanlar. Mustafa Kemal`de Türk tarihinin en son çıkan ve milletine önderlik yapan kahramanıdır.
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK İSKELE SERÜVENİ
1920`li yıllar renklendirilmiş Zonguldak iskelesi.
Bugünkü iskele ile aynı yerde.
Fotoğraflarda 1910`lu yıllarda Zonguldak`ta bu bölgede iskele görülmüyor.Sandallar için küçük bir iskele, bugünkü valilik binasının orada, sahilde var.
1920`ler; fotoğrafta ki tahta iskele yapılıyor.
1930`lar; iki katlı beton iskele yapılıyor.
1970`ler; bu iskelede sürmen düğün salonu gözüküyor.
1990`lar; iskelenin üstü yıkılıp yerine tek katlı deniz köşkü adında bir bina yapılıyor.
2020 iskelede ki Deniz Köşkü binası da yıkılıyor.
Yeni proje kapsamında başka bir yapı yapılacağı görülüyor.
1922 yılında Kurtuluş Savaşı sırasında yapımına başlanan Zonguldak Devlet Hastanesi`nin inşaatı
Zaman içinde isimleri:
Memleket Hastanesi.
Muhteşem hastane.
Amalebirliği hastanesi
Halk arasında :
Memur Hastanesi
Karşı Hastane,
Site Hastanesi
Resmi olarak :
Devlet Hastanesi
Bugünlerde Pandemi Hastanesi olarak ismi geçiyor.
1977 Karadon Yemekhanesinin olduğu alan
ZONGULDAK GÜZEL SANATLAR BİNASI
Gazipaşa Caddesi üzerinde bulunan 1900 yılların başlarında inşaa edilmiş maden kasabası binalarından olan bu bina ( Emral Çarşısı yanı ) 3 katlı , almaşık örgülü ( Taş ve tuğla sıralarıyla oluşmuş duvar ), yapının üzeri sıvalıdır. Kırma çatısı marsilya kiremitle örtülü , geniş saçak altı ahşapla kaplanmıştır. Bugün zemin katı "Güzel Sanatlar Galerisi "olarak kullanılmaktadır. (Güzel Sanatlar Galerisi olarak kullanım kararı Ankara K.T.V.K.K. 25.04.1989)
Bina Kültür ve Turizm Bakanlığı'na aittir. 2. Derece Koruma altındadır.
İkinci derece Koruma : Koruma kurulu tarafından belirli şartlar altında kullanılmasına izin verilen fakat bilimsel nitelikteki çalışmalar dışında sahip olduğu yapısı ve nitelikleri bozulmadan korunacak olan alanlardır. Bu sebep ile binanın yapısı bozulmadan galeri olarak kullanılmamasına izin verilmiştir.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak tarih
TEBRİKLER ALTUĞ BAŞKAN
Kozlu İlçesinin girişinde bulunan , Heykeltraş Metin Yurdakul'un yaptığı heykel , önceki dönem Kozlu Belediye Başkanın talimatı ile yağlı boya ile boyanmıştı.
Bu konu hakkında 4 kasım 2022 tarihinde bir yazı kaleme almıştım. Aradan bir sene geçti 3 Kasım 2023 tarihinde de eser sahibinin bu boyama işinden haberi olmadığını ve öğrendiğinde Ali Bektaş'a telefon açtığını ama telefonlarına cevap vermediğini yazmıştım.
31 Mart 2024 tarihinde yapılan seçimlerde kaybeden Ali Bektaş'ın yerine gelen yeni başkan Altuğ Dökmeci , göreve gelir gelmez ilk işlerinden biri bu heykeli eski haline getirmek oldu. Heykelin boyası kazınarak , eski haline getirilmeye çalışıldı.
Her ne kadar tam anlamı ile eski haline getirilmesi artık imkansız hale geldiyse bile bunada şükür.
Kendisini tebrik ederiz.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
TİON MU , TİANON MU ?
Filyos Kalesi duvarına anahtar figürü ile isim yazılmış.
Bunca yıldır araştırmalarımda Filyos Antik şehrinin ismini Tieion olarak gördüm. Bazı haritalarda bunun kısaltılmışı olan “Tion” olarak geçer. Çok az yerde ise Tianon olarak yazıldığını görmüşümdür. O da Türkçe wikipedi’de.
Bazen de Tios olarak kullanılıyor. “os” ile biten yerler genelde kumsal alanlar ,sahiller için kullanılıyor. . “Kilyos” gibi. O yüzden bu da tam kente hitap etmiyor.
Bu isim değişiklikleri “ Tieion,Tion, Tius, Tium, Tianon, Tios ” gibi çeşitli haritacıların kendi telaffuzundan kaynaklanmıştır.
Turistik şehirlerde antik isimler kullanılacak ise , en bilinen ismi ile kullanılmalı.
Belçika'nın Flaman Brabant ilinde bir kasaba ismi Tienen’dir. O yüzden karıştırılabilir. Bana göre en doğrusu “TİON”dur. Akılda kalıcı ve telaffuzu daha kolay.
İnsanlar dışarıdan gelip görüntü alıyorlar. Sosyal Medya’da yayınlıyorlar. Şimdi tutup en bilinmeyen telaffuzu ile “Tianon” yazarsanız , insanların kafası karışır.
Filyos’un yeni yönetimi oturup karar vermeli. Bu antik kentin reklam ismi ne olmalı ?
Bir de , İstasyon peronuna ,Filyos tabelasına ek olarak parantez içinde “Tion” yazılır ise, turisttik kent olduğu daha belirgin hale gelir.
Şehrin anahtarı olan figüre gelirsek: Figür neye dayanarak belirlendi bilmiyorum ama bir kuş kanadı ile bir kuş başı tasvir edilmiş. Ben bu kuşun doğan kuşu olduğunu düşünüyorum. Çünkü bölgede doğan kuşuna "avcı eğitimi " verilir. Zaten figüre , avcı kuşların başına takılan bir başlık görüntüsü katılmış.
Hayati yılmaz ile
Zonguldak Tarih
15 TEMMUZ HAİN SALDIRI SIRASINDA ŞEHİT DÜŞEN, BİR ZONGULDAKLI
15 Temmuz hain FETÖ darbe kalkışmasında şehit düşen Prof.Dr. İlhan Varank Zonguldak doğumluydu. Eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın ağabeyi olan İlhan Varank , aslen Trabzonluydu. 1971 yılında Zonguldak'ta doğduktan sonra ailenin ilk önce Trabzon'a sonra da İstanbul'a göçtüğü anlaşılıyor. Kardeş Mustafa Varank 1976 Trabzon doğumlu.
ABD'de Ohio State Üniversitesi'nde MEB bursuyla bilgisayarlı öğretim teknolojileri alanında master yapan Varank. Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölüm başkanlığı yapmaktaydı. 15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında, 16 Temmuz 2016 tarihinde Vatan Caddesi'nde hayatını kaybetti. Adı Sanacaktepe'de bir hastaneye ve İstanbul Maltepe'de bir okula verildi. Yıldız Teknik Üniversitesi ve Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi'nde birer kütüphaneye de adı verilmiştir. Zonguldak'ta Karaelmas Mahallesinde bulunan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi'ne ismi verilerek ,manevi şahsiyeti yaşatılmaya çalışılıyor.
Mezarı İstanbul Şehzadebaşı Camisi bahçesindedir.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
70'LERDE ÇATALAĞZI POSTANE
Çatalağzı ile ilgili anılarım 1970'lerde başladı. O zaman Çatalağzı Postanesi telefon santrali ,Atatürk Caddesinde bir dükkanda kurulmuştu.
Uzak akrabalara telefon etmek için sabah gidip telefon yazdırılıyordu. Annemle Almanya'daki dayımı aramak için gittiğimiz postaneye numarayı bırakır , postane memurun söylediği saatte tekrar gelir , ancak konuşabilirdik. Bu bazen 5-6 saati buluyordu. Sonra yıldırım arama çıktı. Daha fazla ücret ödeyerek daha erken konuşabiliyorduk.
O zaman postanede çalışan iki memur hatırlıyorum. Döndü Ünlütürk ile Maya adında bir kadın. Döndü abla Çatalağzı Gaziosmanpaşa İlkokulu Müdürü Dursun Ünlütürk'ün kızıydı.
Onca saat bekledikten sonra bağlanan telefona, arada hatlar karışırdı. "Ankara sen aradan çık." şeklinde diyaloglar yaşanırdı.
1970'li yılların sonlarına doğru daha henüz evlerde telefon yoktu. PTT'ye ev için telefon bağlatmak isteyenler en az 4-5 sene bekletiliyordu. Bizim eve ilk kez 1986'da telefon bağlandı. Telefonun bağlandığı ilk günü hatırlıyorum. Büyük bir gelişme idi. Bir kaç sene önce saatlerce beklediğin bağlantılara göre eve bağlandığında arama yapacağın numarayı direk çevire biliyordun. 1980’lerin sonlarında sokaklarda bir de ankesörlü telefonlar vardı. Büyük orta küçük jetonlar atılırdı.
Çatalağzı Postanesi TCDD Lojmanlarından birine taşındı. Daha sonra şimdiki bina yapıldı.
Sonra telsiz telefonlar ve ardından cep telefonları çıktı.
Hayatım boyunca uzakta olduğum zamanlarda evi aradığım kulübeler benim için başka bir anlam taşır. Askere teslim olmadan önce Ankara Ulus Meydanı’ndan aradığım kulübe” halen yerinde durmasa da “ her Ankara'ya gidişimde o kulübenin yerine uğrarım. Marmaris, Erzincan PTT kulübesi, Çerkezköy'deki kulübelerin yerlerini şimdi Google'da haritadan, arada bakarım.
Tam 38 senedir annemi cep telefonu olmasına rağmen halen sabit ev telefonundan ararım. Bir çok evde artık sabit hatlar kalkmasına rağmen ben halen Çatalağzı’ndaki evden sabit hattı kaldırtmam. Şimdi ben Almanya’dayım. Bu yüzden Almanya'da kullandığım cep telefonu , Türkiye‘deki sabit telefonlar için anlaşmalı olan Ayyıldız'dır.
Köprünün altından çok sular aktı, teknoloji değişti ama bence hayatımızda en önemli gelişme sabit telefonların evlere gelmesi idi.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK‘IN KENDi BANKASI VARDI
"Tefecilik ile banka arasındaki fark; birinin yasal ,birinin ise illegal olmasından ibaret." derler. Tefeciler herhangi bir kanuna tabi olmadıklarından, paralarını toplamak için yasalara baş vurmazlar. Bu nedenle ,kaba kuvvetle toplamaya çalışırlar.
Zonguldak'taki para hakaretleri kömürün bulunmasından sonra , özellikle Kırım Savaşı sonrası Osmanlının mali sıkıntıya düşmesi ve yabancı sermayeye yol vermesi ile başlar. İngiliz sermayeli Osmanlı Bankası bu zamanda kurulur. Zonguldak'a gelen ilk sermaye de İngilizlere aittir.
Osmanlı Döneminde, Gayrimüslimlerin askere alınmamaları ve savaşa katılmamaları, onları ticarete yöneltmiş; Türk milleti, Osmanlı kanunlarına göre savaş ve savaş dışında köylerde tarım ile uğraşan, karın tokluğuna yaşayan bir halk olmuş, Gayrimüslimler de ticaret ile uğraşmışlardı. Dünya sanayiye döndükçe, Osmanlının ekonomik sıkıntılar yaşaması ,hazırda sermayesi olan yabancı uyruklu tüccarların işine gelmişti. Bölgeye gelen tüccarlar, maden ocak sahipleri veya onların sermayedarları olmuştu. İlk dönemler Zonguldak madenleri yabancıların özel ocakları işletmeciliğine dönüştü. "Kumpanya" adı altında kurulan şirketler ,aynı zamanda parayı da Zonguldak'ta döndürmeye başlamışlardı.
Aslında Osmanlı’da ilk sermayedar banka" Memleket Sandıkları" adı altında 1863 yılında kurulmuştu .1888 yılında da bu sandıklar, Ziraat Bankasına dönüştü.
Osmanlının son dönemlerinde Türkçülük akımı ile birlikte ticari anlamda da yabancılarla rekabet etme girişimleri oldu. Bazı ocakları Türklerde işletmeye başladı. Kurtuluş Savaşı yıllarında da Türkler sermaye atakları yapmaya başladılar.
1924 yılında , Atatürk’ün öncülüğünde Cumhuriyetin ilk Özel bankası olan İş Bankası kuruldu.
Daha sonra Sümerbank’a (1933) dönüşecek, Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu.. Emlak ve Eytam Bankası 22 Mayıs 1926’da ,Merkez Bankası ise 11 Haziran 1930 tarihinde kurulmuştu.
Kağıt para basma yetkisi Osmanlı döneminden beri , yabancı sermayenin elinde bulundurduğu Osmanlı Bankası’ndan alınmış Merkez Bankasına devredilmiştir.
Atatürk bir yerel banka olan Akhisar Tütüncüler Bankası’nın kuruluş çalışmaları sırasında, bankanın kurucusuna “Anadolu’nun kalkınması, iktisadi bakımdan güçlenmesi için yerel bankalar kurulması gerektiği görüşündeyim. Anadolu müteşebbisleri böyle bankalar sayesinde ortaya çıkacak.” demiştir.
Bu yıllarda, İstanbul ve Ankara dışında 24 yerel banka kurulmuştur.
1930'lu yılların başları ülkemizde tek şubeli banka kuruluşlarının sonu olmuştur.1930 yılından sonra Türkiye’de bugün halen faal olan güçlü sermayeli bankaların kuruluş başlangıcı yıllarıdır . Buna ramen 1930-1946 döneminde 5 yeni yerel banka kurulmuştur. Bunlardan biri de , 1933 yılında kurulan Zonguldak Yardım Bankasıdır.
Gazipaşa Caddesinde 9 Şubat 1933 tarihinde, dönemin Zonguldak Valisi Halit Aksoy tarafından açılışı yapılan bankanın kuruluşu , Şefik Kamil Bey’in Zonguldak’taki ticari hayatı ile ilgili bir gelişmedir.
1899’da Ereğli’de dünyaya gelen Şefik Kamil, II:Mahmut Döneminde ayaklanan yeniçerilerin ağası olan ve Ereğli’ye kaçan bir aileden geliyordu. Dedesi de Hüseyin Kamil Efendi bir kadı idi. . Babası da , dedesi de Ereğli’de kadı görevini yürütmüştü.
Şefik Kamil lise öğrenimini tamamladıktan sonra iş yaşamına amcasının Kandilli’deki maden ocaklarında mal müdürü olarak başladı. Bir süre fırıncılık yaptıktan sonra maden direği satışı, inşa edilmekte olan demiryolları için travers temini ve inşaat alanlarında çalıştı. Eşi Hilmiye Hanım ile birlikte maden direği, orman taahhütleri, devlet ve müesseselerine ait her türlü taahhütlere girişmek ve her türlü ticari ürün alıp satmak üzere bir şirket kurdu. Fransız şirketlerinden Teminat mektubu almakla ilgili sorunlar yaşayınca , o devirde Anadolu'da kurulmuş çok sayıdaki özel ve yerel bankalar gibi bir bankayı Zonguldak'ta kurmaya karar verdi.
1933 yılında "bir ikraz bankası kurdu. İkraz “borç para verme usulüne” verilen addı. Bir şekilde yasal tefecilikti. Adına da Yardım Bankası" verdi. Arkeoloji merakı nedeni ile Soyadı Kanunu çıktığında , Efes soyadını aldı.1837 yılında bankasının ismini de "Efes Bank" olarak değiştirdi.
Türkiye’de bankacılığın gelişmesi ve maden ocaklarının devletleşmesi ile Zonguldak madenlerini alan Eti Bank gibi bankalar Zonguldak’ta tefeciliği de bitirmişti.
Kamil Efes ,bankasını yasal olarak kağıt üzerinde 1972 yılına kadar açık bıraktı. Fakat o sene bankayı kapatarak ticareti bıraktı. 1988 yılında yaşadığı sağlık sorunları nedeniyle Zonguldak Ereğli'de vefat etti.
Bir iddiaya göre bankayı 1979 yılında "Banker Kastelli " adı ile bilinen Cevher Özden almak istemiş fakat fiyatı çok bulunca vazgeçmiştir.
1980 yıllarından itibaren Devletin maden ocaklarından elini çekmeye başlaması ile beraberinde Zonguldak’ta tefecilik yeniden hortladı. Bugün bir çok olayda, ölümlü hesaplaşmaları duyuyoruz. Kaçak ocaklarla birlikte ,yasa dışı para akışının döndüğünü görüyoruz.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih.
TURİZM ATAĞI YAPACAKLARDI ; KOZLU KİLİSESİNİ YIKTILAR
Kozlu kilisesi tahminen 150 yıllık kiliseydi. Yazılan çizilenler bu kilisenin Ortodoks kilisesi olduğunu söylüyor ama burada bir yanlışlık olabilir.
Karadeniz'de Ortodoks kiliseleri daha çok Roma Dönemi’ne ait oluyor.
Ortodoks kiliseleri genelde Doğu Roma Rum kiliseleri idi. Bu kiliseler de Türklerden önce yerleşim merkezi olan Ereğli ve Bartın’da bulunuyordu.
Türklerin Karadeniz'e yerleşiminden sonra herhangi bir kilisenin yapımı pek söz konusu değil fakat var olan kiliseler faaliyetlerine devam edebiliyordu. Bazı yerlerde kaçak olarak kuruluyor ve görmezden geline biliniyordu.
Zonguldak ve Kozlu’da kömürün bulunmasından önce yerleşim yeri olmadığından Rum kilisesi olması imkansızdı.
1800 yıllarına geldiğimiz zaman bir kilisenin kurulabilmesi için yeterli Hristiyan nüfusu olması gerekiyordu. 1800'lü yılların sonlarına kadar Zonguldak ve Kozlu'da yeteri kadar Hristiyan nüfusunun varlığı söz konusu değildir.
Ta ki; bölgeye Fransız Şirket-i Osmaniyesi Societe d'Heracle şirketinin Zonguldak'taki kömürden yararlanabilmek için 1896 yılında Zonguldak liman ve rıhtımını yapmak amacıyla gelene kadar. Fransızların bu şirketi zamanla, bölgede en güçlü şirket olmuştur.
Hal böyle olunca bölgeye çok sayıda gayrimüslim işçi geliyor. Yabancı işçiler ile birlikte bunların okul ve ibadet ihtiyacı da doğduğundan , bölgeye Fransız rahibeler ile papazlar getiriliyordu. 1896 yılında burada Augustins de l’Assomption Rahipleri tarafından bir yabancı okul da açılmıştır Augustins Rahipleri Katolik tarikatı idi.
Daha sonra Zonguldak’a Fransa’dan getirilen papazlar Cizvit papazları idi.
Hristiyan Katolik Mezhebinin bir tarikatı mensubu olan Cizvit papazları aynı zamanda Zonguldak'ta kurulan Fransız okulların da başındaydı. Yani dini eğitim veriyorlardı. Misyonerlik faaliyetleri yürütüyorlardı.
Başlarda Osmanlı Devleti’nin bazı kurallarını delmek içinde bazen kiliseyi kendileri için yapılmış ev olarak gösteriyor bazen de okul ile kilisenin faaliyetlenrini duruma göre değiştirebiliyorlardı. İlerleyen yıllarda okul ve ibadethaneleri açıkça kullanmaya başladılar. Hatta okul ve kiliseler , ayrı binalarda faaliyet yapmaya başladı.
Yani Kozlu Kilisesi , Ortodoks kilisesi değil büyük ihtimalle Katolik Cizvit tarikatı kilisesiydi....
“Kilisesi idi “ diyorum çünkü 31 Ocak 2014 tarihinde Kozlu'da bulunan kilise binası restorasyon amacı ile yıkıldı. Bu restorasyon için iddialara göre bakanlıktan 2,5 milyon lira (Bugünün parası ile yaklaşık 24 milyon TL civarı) ödenek alındığı , ancak dönemin Valisi Ali Kaban’ın ödeneği Gökgöl Mağarası'nın tesisleşmesi için kullandığı iddia edildi.
Aradan 9 yıl geçmesine ramen yıkılan kilisede herhangi bir çalışma yapılmadığı ve arazinin bir süre sonra peşkeş çekileceği iddiaları da var.
Zonguldak’ta 10 yıldır her fırsatta turizm atağı yapılacağı konuşulurken , turizmi geliştirme projesi kapsamında kilisenin yeniden inşaatı için ödenek alıp kiliseyi yıkıp bırakmak; bizim Zonguldak’a özgü bir davranış herhalde.
Ya da kilise katakulliye getirildi.
Oysa bu kilise bugün Zonguldak’ı tanıtan tüm internet portallarında halen varlığını koruyor. Yani Türkiye turizm ve kültür portallarına girip, bu kiliseyi görenler; Zonguldak’a turist olarak gelse, görecekleri tek şey boş arazi. Bu siteler öyle çok ki : hepsini arayıp "bu kilise yıkıldı , bunu kaldırın" deseniz de artık bu imkansız.
O yüzden tarihi binalar sırf bu yüzden bile yıkılamaz.
Zonguldak’ın geçmişinde yer bulan bir döneme ait bu tarihi yapıların kaydı, kuytu, tarihini yazıyoruz ama binayı gösteremiyoruz.
Osmanlı Devleti bile geçtiği tüm yerlerde hiçbir yapıyı yıkmamış hatta korumuş ,onarmıştır..
Ama günümüzde birisi çıkıyor, yüzyıllardır var olan yapıyı bir imza ile yıkabiliyor.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
90 YIL ARAYLA , AYNI YER
Nutuk, Gazi Mustafa Kemal'in , 1919'dan, 1927'ye dek, kendisinin ve silah arkadaşlarının faaliyetlerini özetlediği konuşmasının metnidir.
Nutuk, 19 Mayıs 1919′da başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın nasıl verildiğini ve Cumhuriyetin hangi koşullar altında kurulduğunu anlatır.
Gazi Mustafa Kemal'in, belgelere dayandırdığı bu konuşmasının sonunda da, Türk gençliğine hitabesi yer alır.
Gazi Mustafa Kemal, Türk gençlerinden, Türk milletinin bağımsızlığını ve Cumhuriyetin korunmasını ister.
Ve ‘Büyük Nutuk’ aslında “ Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.” diye biter.
Yıl 1927'dir.
Atatürk'ün 36 saatte okuduğu Nutku’nun kaydı, hoparlörlerden Zonguldak halkına dinletilmişti.
Bugün, Hükumet Binası ( Valilik) avlusuna denk gelen konumda; büyük bir kalabalık ,beraberce , Gazi Mustafa Kemal'i can kulağı ile dinlemişti. Bu da Ankara’da ve İstanbul’da yayın yapan ulusal gazetelere haber olmuştu.
1932 yılında yapılan Hükumet Binası, 1990 yılında yıkılıp, aynı yere şimdiki valilik binası yapılmıştı. Bu binanın dış cephesinde, caddeye bakan tarafında, Atatürk fotoğrafı ve altında Atatürk'ün Nutku'nun sonunda yer alan gençliğe hitabesinin tam metni asılmıştı.
Yıl 2017’dir. Bu olaydan tam 90 yıl sonra:
ABD'nin Ortadoğu Projesinde 'Kürt açılımı’’ politikası adı altında ” Resmi kurumlardan T.C yazısı kaldırılmış , Zonguldak'ta ayrıyeten 2015’te Atatürk'ün “Türk Gençliğine Hitabesi” de kaldırılmıştı.
Bu olay aynı zamanda , o dönem Atatürk heykellerinin yakıldığı, tahrip edildiği bir döneme denk gelir. Okularımızda ‘ Andımız’ın kaldırılması da bu uygulamalardan bir tanesiydi. O gün anlaşılamıyor veya toz konduramıyordu ama; bu açılımda ABD’nin politik çıkarlarının akasında FETÖ yapılandırmasının olduğu sonra anlaşılmıştı.
Bir kaç sene boş duran duvara, 2017 yılında, valiliğin aldığı skandal bir karar ile ; Atatürk fotoğrafının altına porsuk ağacının tablosu asıldı. Bununla da kalınmadı, Atatürk fotoğrafın hemen altına denk gelecek şekilde "Gümeli Porsuğu" yazıldı.
Kimseyi “bunu bilinçli şekilde yaptı” diye suçlamıyorum ama; birileri, FETÖ'nün bu uygulamasını, bir şekilde Zonguldak valilik binasına yansıttığını düşünüyorum.
Maalesef FETÖ gitti ,Zonguldak'ta uygulaması kaldı.
Cumhuriyetimizin 100 yılında ; Atatürk'ün “Gençliğe Hitabesini” ; savaşların iki tarafımızda devam ettiği şu günlerde, tekrar asıldığını görmek isterdik.
Halkın gözünde, 5 yıldır skandal olarak kalan duvardaki porsuk ağacı “hiç bir sanat eserine benzemeyen, abuk subuk bir tablodur. En azından yeri orası değildir.
Hemen önündeki kavşakta , kartonpiyerden saat kulesi yaptıracağınıza , Gençliğe Hitabe asılsaydı keşke .
İşte o zaman, partili partisiz herkes, Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan‘ı ve Zonguldak Valisi Osman HACIBEKTAŞOĞLU'nu ayakta alkışlardı.
Tarih, öyle 'ben yaptım oldu' ile yazılmıyor.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
MEÇHULE GİDEN BİR ''KÖPRÜ'' KALKAR BU LİMANDAN
Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Şiirindeki gibi ; Köprü bence bir meçhule gidiyor.
14 Ekim 2023 günü Fevkani Köprü yıkılmaya başlandı.
O gün bugün , gece gündüz yıkım devam ediyor.
Aradan 10 gün geçti. Pusula Gazetesinin haberine göre : Köprü'nün ancak %5'inin yıkımı gerçekleşti.
Şimdi bu veri bize aslında , köprünün sadece betonları yıkımın tamamlanması kaç ay sürecek sonucu veriyor.
Şöyle ki ;
Aynı şekilde bu hızla yıkım devam ederse; 10 günde %5'i yıkılıyorsa , 200 günde %100 yıkılır.
200 gün, 6 ay 5 gün yapıyor.
Bayramdı, seyrandı, yılbaşıydı derken bir 10 gün daha gider. Yağmurdu, kardı derken bir 10 günde öyle gider. Bu yıkımın hesabı sadece köprüdeki beton kısmın kaldırılması idi. iskeletin kaldırması da 20-30 gün sürse ; Köprünün tamamının kaldırılması en az 7-8 ay olacağı ortaya çıkıyor.
Seçime kaldı 5 ay.. Yani, köprü yıkımının tamamlanması seçimlere kadar yetişmeyecek.
Diyelim ki Ömer Selim Alan seçimleri kaybetti. Köprünün yıkımı yeni seçilecek belediye başkanına kalıyor. Muhtemelen yeni belediye başkanı köprünün yıkılmasına karşı olan bir belediye başkanı olacak. Henüz Köprünün çelik kolonları da o gün kaldırılmamış olacak.
Yani; yeni seçilen belediye başkanı isterse, Köprüye yeniden beton dökerek, hayata döndüre bilecek.
Ama Muhalefet Belediyesi ödenek bulabilir mi ? İşte o Meçhul. 2029’a kadar beklemeyin.
Eğer seçimi Ö. Selim Alan kazanırsa ; seçimleri kazanmanın rahatlığı ile köprünün yıkımı gerçekleştirdikten sonra yeni düzenlemeyi hemen yapmayacaktır. Benim tahminim bir sonraki seçimler yaklaştığında yani; 2029 seçimlerinin arifesine kadar öylece kalır....
Hatırlayalım. !
Lavuar 2006'da yıkılmıştı. Bugüne kadar halen çevre düzenlenmesi yapılamadı. Seçim yaklaştı ya ! Bugünlerde yine yapılacak vaatler arasına girdi.
1936 yılında Anıtkabir’in de mimarı olan Prof. Halit Emin Onat’ın yaptığı Aksaray İşhanı 2018’de yıkılmıştı. Bu alana halen bir şey yapılmadı. Etrafı çevrili olan bu yer çok çirkin manzaraya sahip. Manzarayı biraz düzeltmek için içeriden çiçek sarkıtmışlar, iyi mi !.
Başkan Alan göreve geldiğinde ilk yaptığı yıkımlardan biri de Valilik önündeki kavşaktı. Bu zamana kadar arabaların park yeri olarak kullanıldı. Seçim geldi ancak çalışma başlattı, bakalım 5 sene geçtikten sonra ancak yeniden düzeenlenecekmiş.
Sahil yolu. 2020 yılında başlatıldı ancak 2023'te tamamlana bildi. Sahile inemeyen Zonguldaklılar bunaldı.
İnönü Heykelinin dibine ‘patent pisti’ yaptı. Devlet büyüklerine hakaret olarak algılandı , pist tekrar söküldü.
Merkez Çarşı 10 Mart 2022 tarihinde yıkıldı, 2024 seçimleri yaklaştığında seçim vaatleri arasına o da girdi.
Kapuz tersane tarafında bir proje hazırladılar ve buradaki yapıları yıktılar. Proje halen gerçekleşemedi ama toprak dökülmek sureti ile sahili kirletildi.
Fener Mahallesi Projesi vardı bir de. Bugün esamesi bile okunmuyor.
O yüzden ‘yaptıkları yapacaklarının garantisidir’’ diyerek , ben bu hesabı yapıyorum.
2029’a kadar beklemeyin. .
2030’dan sonrası ise meçhul !
Yahya Kemal Beyatlı’nın şiiri
‘’ Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Biçare gönüller! Ne giden son gemidir (Köprüdür) bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. ‘’ diye devam eder. ‘’Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden ‘’ diye biter.
Bakalım kim gidecek, kim dönebilecek !
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
1939 yılında Gaca'da ilkokul varmış. Cumhuriyet rejiminin Anadolu’nun en ücra köşelerine eğitimi ulaştırma politikası neticesinde Gaca’da 1939 yılında iki katlı bir okul var.
Zonguldak`ta duyduğumuz fakat artık ismi, resmi olarak kullanılmayan Gaca yerleşkesinin nüfusu bugün 200 civarındadır. Gaca Köyü Zonguldak Merkeze 18 Km uzaktadır.
1930 yılların sonlarına kadar, Zonguldak‘ın Ankara`ya tek ulaştığı yol bu köyden geçer.
Gaca Köyü,aslında bir kaç köyden oluşmaktadır. Bugün kullanılan ismi ile Kardeşler Köyüdür. Bu gibi yerleşkeler 1940 yılında çıkartılan Kanuna istinaden, Gaca Köyü isminin yabancı kökenli olduğu gerekçesi ile değiştirilmiştir. Ama halk arasında halen kullanılmaya devam ediyor.
Gaca veya Gaco, Gacal, Gajal, Romani ("Çingene") dilinde "yabancı" anlamına gelir ve özellikle Rumeli Romlarının Türklere ve Türkleşmiş Romlara verdiği bir isimdir.(Köyün tamamı için kullanılamaz ama) ; Gaca Romenlikten çıkmış insanlar için kullanılan bir kelimedir. Romenler daha sonra da bölgemize belirli dönemlerde gelmiştir.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
AMASRA KÜÇÜK KİLİSE (Şapel)
Amasra’nın İçkale içinde bulunan Küçük Kilise, Şapel’dir.
Şapel’in anlamı, kapalı olmasına ramen bağlı bulunduğu piskoposu olan kilisedir.
Bizans döneminde oldukça ünlü olan Küçük Kilise, Osmanlı zamanında yani 15. yy. da mescide dönüştürülmüş ve 1930 yılında da ibadete kapatılmış. 2002 yılında Amasra Müzesi tarafından restorasyon çalışmaları tamamlanan tarihi kilise ’Kültür ve Sanat Evi’ olarak hizmet vermeye başlamıştır.
Restorasyondan önce gereken koruma önlemlerinin alınmamasından dolayı döşeme mozaikleri ve temelleri defineciler tarafından sökülerek kaçırılmıştır.
Kiliseye gıyabında , 1892'den beri bir piskoposluk ve 1932'den 1965 yılına kadar bir başpiskoposluk atanıyormuş.
Hatta isimleri de şöyle :
Piskoposlar
Michael Francis Howley 1892- 1894 (Kanada)
Antonio Maria Roveggio 1985- 1902 (Sudan)
John Joseph O'Gorman 1903-1935 (Sierra Leone)
Başpiskoposlar
Efrem Hykary 1936- 1058 (Lübnan)
Teopisto Valderrama Alberto 1950-1965 (Filipinler)
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
BU OKULUN KAÇ İSMİ VAR ?
Bugün adı Zonguldak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi olan ve bir çoğumuzun Zonguldak Sanat Okulu olarak bildiğimiz okul ,103 yıllık tarihinde bu zamana kadar birçok isimle eğitim vermiş.
Bina ise 107’yıllık bina. (Altta)
Bu okulun binası 1916 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında ,Zonguldak’ta maden şirketleri sahipleri arasında toplanan para ile askeri kışla olarak yapılmış binadır. 1919 yılından sonra Fransızların kullandığı bina olur. Fransızlar sadece bu binayı değil, Fener semtini komple kapatırlar. Fransız işgalinden sonra bu bina Maden Fen Memurları yetiştirmek için kullanılan bir okula dönüşür..
İşte ilk adı; Zonguldak Maden Fen Memuru Mektebi
Her ne kadar bu bina Zonguldak Maden Fen Memuru Mektebi , olarak kullanılsa da, aslında askeriyenin malıdır. Zonguldak Maden Sahası (Havza-i Fahmiye Müdürü) Hüseyin Fehmi ’ nin girişimleriyle, savaştan sonra bölgede Kurmay Yüksek Komutanı olan (Erkan-ı Harp Kumandanı) Kurmay Yarbay Hayri Bey’in de yardımıyla bu kışlanın Ekonomi Bakanlığı’na (İktisat Vekaletine) bağlı olmak kaydı ile Havza emrine bırakılması sağlanır. Tabi bunun yapılması ,Türkiye’nin ilk Maden Mühendis Mektebinin Zonguldak’ta kurulmak istenmesi ile alakalıdır. Böylelikle okul bundan sonra Maden Mühendisi yetiştirecektir. Böylelikle ,20 Ekim 1924 tarihinde Türkiye’nin ilk Maden Mühendis Mektebi Zonguldak’ta açılır.. Sonra diğer binalar eklenir.
Adı 1930’a kadar Zonguldak Maden Mühendis Mektebi-i Alisi idi. 11 Şubat 1930’da TBMM Başkan Vekili Hasan Saka Başkanlığında yapılan Sanayi Kongresinin ardından okulun adı ‘Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi’ olmuştur. Fakat bu okul 1931’de kapatılır.
Mühendis Mektebinin kapatılmasından sonra okulun ismi ‘Maden Meslek Mektebi ‘ olmuş bu okulda 1933 yılında sona ermiştir.
Okul 1937 yılında ‘Zonguldak Maden Tatbikat Mektebi’ adı alır. Okulun adı bu isimle 1939 yılına kadar devam eder.
1941 tarihinde ‘Zonguldak Maden Teknisyen Mektebi’ ’ adı altında tekrar açılır. Bu okul 1949 yılına kadar eğitime devam ederken bu arada 1945 yılında Soğuksu semtinde garajdan bozma iki küçük binada tesviyecilik, demircilik ve marangozluk olmak üzere üç bölüm den oluşan Zonguldak Erkek Sanat Enstitüsü adında bir okul da açılmıştır.1949 yılında bu okul , Zonguldak Maden Teknisyen Mektebi kapatılınca Fener semtine alınır.
Aynı zamanda okulda Zonguldak Maden Başçavuş Mektebi’de vardır.
Maden Tatbikat Mektebi, bu okula bağlı olarak, üç yıllık Zonguldak Maden Başçavuş Mektebi’ne dönüştürülür. Tatbikat Mektebi’nin ikinci sınıfını bitirenler de Başçavuş Mektebi’nin üçüncü sınıfının öğrencileri oluşturur.
Okulda 4 yıllık teknik Lise bölümü de mevcuttur. 1970’lerde takma adı Sanat Okulu olarak bilinen okul, Zonguldak Endüstri Meslek Lisesi adıyla eğitime devam etti.
Bugün bu okulun adı ‘Zonguldak Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ‘ dir.
(İlk kez Zonguldak Maden Fen Memuru Mektebi olarak kullanılan alttaki binayı, 1960 yıllarında Zonguldak Ticaret ve Sekreterlik Lisesi kullanmış.1976 Yılında Zonguldak’ta tekrar Maden Mühendisliği Yüksek Okulu açılmıştır. )
2000 yılından önce bu okuldan mezun olanlar için bir not yazayım:
Geçmişte adı Elektrik, Metal İşleri, Ağaç İşleri, Motor, Tesviye ve Elektronik bölümleri yerine bugünkü isimleri ;
·Elektrik- Elektronik Teknolojisi Bölümü
Metalürji Teknolojisi Bölümü
-Mobilya ve İç Mekan Tasarımı Bölümü
-Motorlu Araçlar Teknolojisi Bölümü
- Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme Bölümü
-Bilişim Teknolojileri Bölümü
-Makine ve Tasarım Teknolojisi Bölümü
Hayati Yılmaz İle
Zonguldak Tarih
Zonguldak Limanı yapılmadan önce maketi yapılıp sergilenmiş.
Bunun nedeni Marchall Yardımları'ndan gelen paraların nerelere harcandığını göstermek; bir şekilde aslında Demokrat Parti'nin yardımların propagandası aracı olarak kullanılmış.Makette İskele de var Liman taşları, dalgakıranlar, bire bir gösterilmiş.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
BOZHANE NE DEMEK ?
Osmanlı döneminde insanların eğleneceği, dinleneceği yerlere "Bozhane" veya ‘Bozahane’ deniliyordu. Buralar aynı zamanda Boza içilen yerlerdi. Genelde Gayrimüslimlerin işlettiği mekanlardı.
Boza, darı irmiği, su ve şekerden üretilen bir kış içeceğidir. Bilinen en eski Türk içeceklerinden biridir. İki tür boza vardır. Biri alkollü idi.
Boza neden yasaklandı?
16. yüzyıla kadar bolca ve rahatça tüketilen bozaya II. Selim döneminde bazı kısıtlamalar getiriliyor. İçine afyon katılarak elde edilen 'Tatar Bozası', II. Selim tarafından sakıncalı görülüp, yasaklanıyor. 17. yüzyılda tarihe 'Bozahaneler Vak'ası' olarak geçen bir olay yaşanıyor.
Ereğli'deki Bozhane adı buradan gelmiş. Bu yerleşkede günümüzde halen ayakta kalan yapılar var. Bunlardan biri Bozhane Hamamı’dır.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih.
Zonguldak Lavuarı
Yaklaşık 141.000 m2 alan üzerine Simon-Carves Firması tarafından kurulan Zonguldak Merkez Lavuarı 6 Ağustos 1957 tarihinde işletmeye açılmıştır.
1990'lı yılların başında ağır mayi ünitesi devreden çıkarılmış ve 2002 yılında bu ünite tamamen sökülmüştür.
2006 yılında yıkımına başlanan lavuar ayanının 80 bin metrekarelik açık alanın, kamu malı olarak halkın sosyal kültürel ihtiyaçlarını karşılama amaçlı pdoje hazırlandı. Her seçim döneminde, Zonguldak Belediye Başkanlarının (CHP ve AKP dönemleri) yeniden projelendirdiği alan, günümüze kadar gerçekleştirilmedi.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
DEVREK, Hacıahmetağa Cami
Zonguldak'ın Devrek içesinde bulunan ve yapımı 1790 yılına kadar dayanan cami, günümüzde halen ayaktadır. Dönemin vergi usulü ile toplanan para ile Hacı Ahmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cami, Zonguldak'a turistik gezi veya tatil amacı ile gelen insanların ziyaret etmek istedikleri yerler arasında kalır. Günümüze kadar çeşitli restorasyon çalışmaları ile ayakta kalan caminin iç kısmında ahşap yapılar bulunmaktadır.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih…
90 YILLIK FARK
Zamanında Yeni Çarşı olarak bilinen bugün Madenci Anıtı’nın hemen arkasında kalan alanda 90 yılda değişen sadece çınar ağaçların yok edilmesi olmuş. Geri kalan her şey aynı.
Bu fotoğraflar aynı zamanda binalarında en az 100 yıllık olduğunu da ortaya çıkarıyor.
Bu beş katlı binanın altında o günde market varmış bugünde. Binanın pencerelerinden korkuluklarına kadar aynı. Bu yapılar o günkü mimari yapılışı gereği, dikey kiriş ile değil yatay kiriş ile ayakta duruyor. Yani binanın taşıyıcı kolonu yok. Zaten 2 metre eninde Zonguldak'ta bir çok binanın taşıyıcı kolonu yok zaten.
Oysa Zonguldak‘ta yıkılan veya yıkılmak istenen bir çok yapı, bu binadan en az 50 sene sonra yapılan binalar.
Geçmiş haftalarda yıkılan Merkez Çarşı banası mesela, daha 1980’lerde yapılmıştı. Depreme dayanıksız olduğuna dair rapor alındı ve yıkıldı.
Yani Zonguldak'ta binalar sağlamlığına göre değil, başka maksada göre yıkıldığı anlaşılıyor.
Cumhuriyetin kuruluşu daha 10 yıl olmuşken bile tek bir Türk bayrağı yok ama bugün Türk bayrakları cadde süslemesinde kullanılır olmuş.
Türk Bayrağı'nın kullanılacağı yerler ve zamanları bellidir. Mesela 10 Kasım günü caddelerde asılı olmaz. Bayraklar yarıya iner.
Kısacası , bayrağın saygınlığının bozulmaması için zaten bayrak kanunu konmuş.
Yarın muhtemelen Valilik binası önünde bayraklar yarıya inerken, caddede sanki bayram havasında Atatürk'ün ölümü dolayısı ile onu anacağız. Bu kadar ciddiyetsizlik oluşturuyor.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK KARGO İSKELESİ
Bir zamanlar Zonguldak'ın tüm ihtiyaçları bu iskeleye gelirdi. Zonguldak‘a karayolu ile ulaşım olmayınca tek yol denizyolu ile sağlanmaklaydı. Büyük kargo gemilerin limandaki bu iskeleye yanaşamaması sonucunda mallar açıkta sandallar vasıtası ile bu iskeleye getirilirdi.
Başta kömür yükleme iskelesi olarak yapılan bu iskele (Tahta iskele), Fener tepesi eteklerindeki kayalıkların indirilmesi ve bu tarafa raylı sitem yapılıp, şimendifer vasıtası ile Hızlı Yükleme iskelesinin de devreye girmesi, bu iskelenin kargo iskelesi (Liman İskelesi) haline dönüşmesine neden oldu.
Daha önce bu tür kargolar, daha gerideki Sütleğen İskelesi'nden sağlanıyordu. (Bugün Valilik binası hizasında)
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Çatalağzı Lavuar
1956 yılında Zonguldak Eski Lavuarı ile devreye giren Çatalağzı Lavuarı günümüzde halen faaldir.
2000'li yıllara kadar şist atıklarını, Çatalağzı'nın arka tarafında bulunan Göçükaltı sahiline atılması ile deniz kirlenmesine neden oluyordu. 2000 yıllarından sonra da bu atık ”Cemal Tepe“ adı verilen araziye atılmaktadır. Ayrıca yıkanan kömür Kara dere vasıtası ile denize atılıyordu. Cemal Tepe'nin 100 metre yüksekliğinden sonraki konumu ,Cumayanı Gölet ve Cumayanı Mağara su sistemine bağlantılıdır.
1993 yılında ise Lavuar'dan Çates'e Konveyör hattı döşendi. Böylelikle kömür vagonlarla değil bant ile birlikte taşınmış oldu.
Çatalağzı Lavuar ,Çatalağzı Belediyesi binası ile birlikte Menderes Döneminde ,Marshall Yardımları ile yapılmıştır.
Çatalağzı kömür kuyusu, 26 Eylül 1969 yılında su basması sonucu hasar görmüştür.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK ESKİ HALKEVİ
Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan yıkımlara rağmen Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in ilanı sonrasında Atatürk’ün hedef olarak tayin ettiği muasır medeniyet seviyesine çıkma yolunda yapılan devrimlerle halkın çağdaş ilkelere dayalı bir düzende yaşaması için eğitime büyük önem verilmiştir.
Yapılan devrimlerle hızlı bir şekilde gerçekleştirilirken, toplumun bu devrimleri benimseme yolunda çok fazla aksaklıklarla karşılaşılmış, devrimci kadrolarla halk kitleleri arasında kopukluklar ortaya çıkmıştır.
Bu neden ile; İkinci Meşrutiyet döneminde kurulan Türk Ocakları'nın faaliyetlerine son verilerek ve halkçılık ilkesini ön plana çıkarmak için Halkevleri kurulmuştu.
İlk olarak 19 Şubat 1932’de 14 ilde kurulan Halkevleri süreç içerisinde sayıları sürekli olarak artmıştır.
Zonguldak Halkevi ise ilk açılan Halkevleri arasında yer almamış ancak 24 Haziran 1932’de kurulan Halkevlerinden biri olmuştur. 1932 yılından 1951 yıllarına kadar Zonguldak Halkevi faaliyetleri kesintisiz olarak devam etmiştir.
Halkevleri 1951 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılarak faaliyetlerine son verilmiştir.
Şehir içinde son derece aktif ve yaptırımı olan bir kurumdu. Halkevi Başkanı, Vali'den sonra gelirdi.
Daha sonra bina Belediye Başkanlığı ve Kültür Merkezi olarak kullanılmıştır.
27 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi haberi:
"Zonguldak Halkevinden bir heyet Zonguldak hapishanesini ziyaret etmiş, muhalif cürümlerden (Suçlardan) dolayı mahkum (kararı verilmiş) ve mevkuf (tutuklu) iki yüzden fazla yurttaşla hasbühaller yapmış, dilek ve isteklerini dinlemişlerdir. İçlerinde üç idam mahkum ile bir çok ağır mahkumların bulunduğu koğuşlar heyet tarafından birer birer gezilmiş ve parti reisi doktor Mithat tarafından çok iyi teshirler yapan güzel sözler söylermiştir. Halkevi heyetinin hapishanedeki tetkiklerinden aldığı netice, şimdilik yapılacak acil şeyleri şu suretle meydana koymuştur.
1)Hapishanede okuma bilmeyenlerin sayısı çok olduğundan, hapishanede bir kurs açılacak ve bir muallim gönderilecektir.
2)Birçok mahkumun sırtlarında giyecekleri ikinci gömleği ve donları olmadığından Halkevi yardım şubesi bu gibiler için çamaşır diktirecek ve mahkumlar arasında dağıtılacaktır.
3) Okuma yazma silen mahkumların vakitlerini masalla veya şeylerle öldürmemesi için hapishanede bir kütüphane kuracaktır.
Az masrafa bağlı olan bu işler Halkevince bir kaç gün içinde başlanacaktır.
Bunlardan başka Zonguldak hapishanesinde san‘atkar mahkumların çalışabilmesi için bir atölyede vücuda getirilmesi düşünülmektedir. Heyet hapishanedeki tetkikleri arasında rastladığı
borç içinde yatan iki mevkufun borcunu ödemek sureti ile hapisten çıkarmıştır. Bu ziyaret mahkum (kararı verilmiş) ve mevkuf (tutuklu) yurttaşları çok mütehassis etmiştir."
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
114 YILLIK CAMİDE DURUM NEDİR ?
Zonguldak son günlerde Fevkani Köprü'nün yıkımını tartışıyor. Daha önce Merkez Çarşıyı yıkmışlardı.
Yayla Ortaokulu'nun yıkımı da, Zonguldak kamuoyunu meşgul etmişti.
İlk hastanenin parkını unuttuklarında, Kız Meslek Lisesi‘nin yıkılacağı duyulunca büyük tepki almıştı. Bunun üzerine "depreme dayanıksız" rapor alarak yıkmaya kalkmışlardı, fakat rapordan önce yıkmaya kalkıp raporu sonradan almaya kalkınca bu seferde kimse rapora inanmadı.
Bunun akabinde, yıkmak istedikleri binalar için ilk önce depreme dayanıksız raporu alarak daha kolay yıkabileceklerini anladılar. Bu sefer seçtikleri yapıları direk rapor alarak yıkmaya başladılar.
Zira ,Zonguldak gerçekten eski yapıların çok olduğu bir şehirdir. Hangi binayı yıkmak istersen rapor alabilirsin.
Fakat konu rapor değil , samimiyet.
Rapor alınması gereken o kadar bina varken, sadece yıkmak istedikleri yapılar için alınması.
Bu yüzden vatandaş, gerçekten deprem tedbirleri doğrultusunda karar aldıklarına inanmıyor.
Merkez Çarşı için; yıkımından 3 sene önce rapor alıp, içindeki esnafla anlaşma aşamasında, bu üç sene boyunca çarşı normal şekilde işlemeye devam etmişti. Aynı şey Yayla Ortaokulu‘nda da yaşandı .Depreme dayanıksız raporu aldıktan sonra öğrenciler binanın içinde eğitim-öğretime devam etmişlerdi. Çünkü herkes bu binaya alınan raporun gerçekçi olmadığı ,niyetin hastane parkı yapılmak istemesinden dolayı alındığını tahmin ettiğinden ,en başta Milli Eğitim Müdürlüğü öğrencilerin bu okulda eğitime devam etmesinde sakınca bulmadı. Veliler binanın yıkılabileceği korkusu ile çocuklarını okula göndermemeyi düşünmedi bile.
Öyle değil mi ?
Depreme dayanıksız ise; her an yıkılma ihtimali var demektir. Raporda binanın çürük olduğu eğer yazıyorsa, deprem yaşanmayacağını kim öngöre bilirdi ki?
Aynı şey bugünlerde Fevkani köprü için yaşanıyor. Depreme dayanıksız raporu var, yıkım kararı çıkmış ama üzerinde halen araç yoğunluğu devam ediyor. Üstelik çevresinden bir sürü insan geçmekte.
Köprü de dahil olmak üzere bu bahsettiğim yapılar 1950 yılı sonrasında yapılan yapılar...
Yazımın fotoğrafına dikkatlice bakınız.
1908 yılında ,hemen hemen bugün AKP Zonguldak İl Başkanlığı binasından çekilmiş bir fotoğraftır bu.
Fotoğrafta, bugün Emral Çarşısı alanında küçük bir yapı var. Bu binanın yerine başka bir bina yapılmış ve o bina da 1986 yılında yıkılarak yerine Emral Çarşısı yapılmıştı.
Aslında fotoğrafta görünen bir çok bina daha önce yenilendi. Keza, önde görünen sarı bina bugün Halk Bankası binası. O da yenilendi. Yani Fotoğrafta görünen bütün binalar bugün yok.
Bir de fotoğrafta ,ön kısımda bir bina yapılıyor. Bu yapı 1908 yılında yapımına başlanan Yeni Cami.
Adına kanmayın, şu an Zonguldak çarşısında bulunan en eski yapılardan biri. II.Abdulhamit döneminden kalma.
114 senelik yapı.
Bu caminin yapısında sadece 1925 yılında minare eklendi. başka da yenileme yapılmadığını biliyorum.
Çarşıdaki diğer cami (Ulu Cami) 1957 yılında yıkılıp yeniden yapılmıştı. Yenilendikten sonra bile üstünden 65 yıl geçmiş.
Camiler halkın inançlarını yerine getirdiği kutsal yerler fakat aynı zamanda teknik olarak bir bina sonuçta.
1908'de yapılan bu camide cuma namazları tıklım tıklım oluyor, 600 kişi aynı anda namaz kılıyor.. Yüzlerce insan çevresinden geçiyor.
Osmanlı zamanında yapılarda çelik kolon diye bir şey yok. Hani Zıvanadan çıkmış deriz ya., o dönemlerde yapılar Zıvana tekniği ile yapılıyormuş.
1956 yılında yapılan köprüyü yıkmak için rapor alıyorsun ama 114 yıllık camide durum nedir, aklının ucuna gelmiyor !
İşte, bu bize niyetlerin ne olduğunu gösteriyor.
Ciddiyetsiz, yapmacık.
Hesap ettikleri şeyin, insan hayatı mı olduğunu sanıyorsunuz ?
Zonguldak'ta işler böyle entrika işler
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK'IN EĞİTİM BAHÇESİ , YAYLA
Bir zamanlar çobanların koyun otlattığı yerdi. Düzlük arazisi de vardı ,tepelikleride.
Buraya Yayla dendi.
Daha yukarısına Rüzgarlı
Rüzgar alıyordu çünkü.
Bu okullar Cumhuriyetin kurulması ile Zonguldak'ın yaylasında çiçek gibi açtılar. Öğrenciler polen gibi yollara dökülüyordu. Polenleri bilirsiniz. bazıları için alerji meselesi..
Belki bir çok ilde bu kadar güzel bir mevkide okuma şansı yoktu ama Zonguldak kendi çocuklarına bu imkanı veren ender illerden biri idi.
Kimler geçmedi ki bu alandan !
Hepimizin hafızasına kazındı.
İlkokulundan lisesine kadar herkesi aynı alanda toplamak o zamanki devlet erbaplarının işiydi.
Bir de hastane yapıldı , Sigorta dendi. Projesi yerli yerindeydi. Yayla'ya uygun Hastane de kitap figürü gibiydi. Sayfaları açılmış bir kitaba benziyordu, karşıdan bakıldığında. Adeta çocuklara okumanın önemini anlatıyordu.
Mimar Şaziment ve M. Neşet Arolat'ın ilk projelerinden biriydi. Mimarlar isimlerini yaptığı çalışmalarla efsaneleşiyordu. Yarışmaya katılmışlar ve kazanmışlardı. O zamanın şartları ile parkını ,bahçesini de düşünmüşlerdi. Bu yüzden bu zamana kadar pek sorun yaşanmadı. Çünkü o zamanlar herkes işini iş olarak yapıyordu. Para kazanmak ikinci plandaydı. Rant diye bir tabir yoktu.
O zaman "yandaş müteahhitler" diye bir kavram duyulmazdı.. Bir çok bina Zonguldak'a özgü olduğunu görüyoruz. Çünkü yarışmalar düzenleyerek yapılıyordu.
Hele hele dar bir alana hastane asla yapılmıyordu.
Hatta ve hatta, o zamanki yöneticilere ; “bir gün gelecek, sırf hastanenin otoparkını unuttukları için çocukları okulundan edecekler, bir okulu yıkmaya kalkacaklar" deselerdi, kimse bu şehrin bu anlayışa geleceğini inanmazdı... Zonguldak'ta bürokrasi kuvvetliydi.. Kurumlar güçlüydü.
Koskoca mühendislerin , müteahhitlerin, yöneticilerin böyle bir hatanın yükünü çocuklara çektireceğine kim inanır ki ?
Günümüzde gayet normal karşılanıyor.
Herkes istedikleri gibi rapor alıp ,Zonguldak için önemli her yapıyı "depreme dayanıksız raporu" alarak yıkabileceğini biliyor ve bu yöntem kimseye garip gelmiyor.
Zonguldak'ın eğitim bahçesinden bir çiçek koparılıyor.. Kimsenin canı yanmıyor .
Eyyy ahali ! Zonguldak'ın en gözde Yayla İlkokulu (Ortaokulu) yıkılıyor.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
YIKILAN GURUR
Zonguldak bu dönem "sanki deprem geçirmiş bir şehir" gibi yıkık dökük bir şehir oldu adeta.
İzne gidenler, akraba ziyaretinde bulunanlar büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Tek izlenimi "bu şehir bitmiş" demek oluyor. Çocukluğunda, gençliğinde yaşadığı Zonguldak'ı bulamıyorlar artık.
Adeta Zonguldak‘ı yönetenler Zonguldaklıların hafızasını silmek için anlaşmış gibi.
Yıkılan bazı yerlere, yeniden yapılanlar, hayal kırıklığına uğratıyor. Projeler ilk başta dağ gibi gösteriliyor, fakat yapılanlar "cücük" kadar kalıyor. Adeta dağ fare doğuruyor.
Bir iki iyi şey yapılıyor ama onunda eksikleri ,aksaklıkları çıkıyor. Beraberinde kentin hafızasını da alıp götürüyor.
Eskisini aratıyor.
Boşuna masraf, israf olmuş dedirtiyor.
Herhalde şehirde oturanlar ya yorgun ya da bıkmış durumda. Bir yıkımı engelliyorlar ardından diğeri başlıyor çünkü. Bitmek bilmiyor. Hep aynı kişiler tepki gösterince bu sefer onlar militanlaştırılıyor.
2019'da hastane otoparkı için Kız Meslek Lisesi‘ni yıkmaya kalktılar, büyük tepki gelince geri çektiler. Madem öyle dediler , depreme dayanıksız raporu “şak” diye aldılar. Rapora kimse inanmadığı gibi "demek böyle kararlar alınabiliyormuş" denildi. Ciddi ciddi, kurumların politikaya alet edilmesi, halkta da bir güvensizlik oluşturdu.
Sırf hastane projesinde otopark unutulduğu için yaşandı bunlar. Hastaneyi diktikten sonra akıllarına geldi araba parkı çünkü.
Yine de yıkamadılar, sonra çevredeki okullara sardılar. "Kız Meslek Lisesi binasını yıkamadıysak bari Yayla İlkokulu‘nu yıkalım" deyip Zonguldak‘ın en itibarlı okulunu bir çırpıda yıkma kararı aldılar. Öğrencileri sağa sola dağıttılar.
2016 yılından beri , Kilimli sahil yolunun devamında, Çatalağzı çıkış noktasında, ilk zamanlar Çatalağzı Gaziosmanpaşa İlkokulu yıkımı gözükmüyordu. Benim de mezun olduğum bu okulun önündeki evler istimlak yapılacağı konuşuluyordu sadece. Proje böyleydi. Ne oldu da okulu yıkımı kararı aldılar ? Okul boşaltılmış bile .
1963 yılında büyük emeklerle açılan okulun 2003 yılında, 40.yıl kutlamasını bizzat ben tertip etmiştim. Okulun tüm mezunlarına davet çıkarmıştık. Büyük bir kalabalık ile kutlamaları yapmıştık. Meğer 20 sene sonra okul gerçekten Gazi değil mazi olacakmış.
Zonguldak‘ın ve Türkiye‘nin ilk özel ilkokullarından olan Üzülmez İlkokulu 'da yıkılacak okullar arasında.
Kentin kimliğini taşıyan bu okul, gelecek kuşaklara bir müze veya kültür merkezi olacakken, binanın yıkılmasına karar veriliyor. Mesela bu okulu tasarlayan mimar ,yine Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk mimarlarından mimar Seyfi Arıkan'dır. Seyfi Arıkan, Cumhuriyet'in kurulması ile eğitime önem verilen politikalar gereği yurtdışına yollanan, döndüğünde de o yıllarda yapımı olay olan binaların mimarıdır. ‘Atatürk’ün mimarı’ olarak tanınmıştır. Florya Deniz Köşkü, Genel Sekreterlik, Yaverlik ve Başbakanlık Köşkleri gibi yapıların mimarıdır. Türkiye’nin öncü sosyal konut örneği olan Zonguldak Üzülmez ve Kozlu-Kılıç işçi sitelerini tasarlayan kişidir.
Cumhuriyetin bütün bu değerleri, birilerinin aldığı karar ile yok oluyor.
Almanya'dayım ve oturduğum binanın yapım yılı 1906 ...Eve çivi bile çakarken izin alman gerekiyor. Bir mühendis gelip onay vermesi gerek. Niye acaba ? Hiç bir Alman, çocukluğunu geçirdiği binanın yıkılmasını görmüyor, biz niye görüyoruz ? Babaannesinin gittiği okula gidiyor mesela.
Biz niye hafızamızı silmek zorunda kalıyoruz?
2012 yılında taş gibi sağlam olan Işıkveren ilkokulunu yıktılar. Zonguldak'ın en iyi okulu olan Gazi ilköğretimi yıktılar. Mithatpaşa ilkokulunu da. Bununla birlikte bir çok yapı yıkıldı, yıkım kararı alındı. Peki ne oldu ? Zonguldak eskisinden daha beter görünür, eskisinden daha "kaos" yaşanır bir şehir oldu.
Yapılanlar anca "yamalı bohçaya" benziyor.
Dördüncü yıkılacak okul Cumhuriyet Ortaokulu.
Bu bahsettiğim okullar; Gaziosmanpaşa, Üzülmez, Yayla İlkokulu'ndan, Gazi Ortaokuluna oradan Kolej veya Çelikel’e gidecek olan öğrencilerin mutlaka üniversiteye gidecekleri daha o yaşlarında anlaşılırdı. Bugün ülkenin bir çok yerinde belirli mevkilere atandılar. Onlara da teessüf ediyorum. İnsan okulunu yıktırır mı ya !
Krd. Ereğli'de 7, Zonguldak Merkez'de 3 okul, Çatalağzı'nda 1 okulu yıkılması insanları oldukça üzdü.
Zonguldak'ta yıkmak istedikleri her bina için "depreme dayanıksız yapı" kararı alabildiklerinden, bu yıkımların gerekli olduğuna kimse inanmıyor . Ama kimseden de ses çıkmıyor.
Allah‘tan İnönü Parkı‘nı yıkmadılar daha.
Emekli olanlar bol bol hafızalarında kalan geçmişlerini düşünme vaktini orada bulabilecekler.
Sırada ne var ? Çelikel Lisesi, TED Koleji ?
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Bolkuş Köprüsü
1927 yılında Filyos sahiline iskele kurulması ile başlanan demiryolu 1930 yıllında Bolkuş'a kadar ulaştı.1931 yıllarında Karabük ve Eskipazar'a ulaşan demiryolunun tamamı 1937 yılında Zonguldak-Çatalağzı bağlantısı yapılarak tamamlandı, Bu bölgede en zor kısım olan Balıkısık ve Karabük arasında Bolkuş beldesi yakınlarına yapılan Bolkuş köprüsü inşaatı ve bugünkü hali.
Hayati YILMAZ
Zonguldak Tarih
Ereğli Kalesi
MÖ. 4. yüzyılda Klearchos’un kurduğu kaledir.
Klearchos aslıda tanıdık bir isim. Amastris‘in kayınpederi.
Megeralılar, MÖ 560‘da bugünkü adı Karadeniz Ereğli‘yi kurduklarında buranın ismini efsane Heraklia (Herkül) adını vermişlerdi. Antik adı Acerrusia olan Baba Burnu mağarasından yer altı şehrine inerek, oradan Kerberos adında üç başlı köpeği yeryüzüne çıkarması ile bilinen Heraklia Efsanesi 'ne dayanarak bu şehrin ismi Heraklia oldu. Bir kaç yerde daha Heraklia şehri bulunduğundan diğerlerinden ayırt edilmesi için tarihçiler tarafından Antik dönemde bölgenin ismi olan Pontika isimi ile anıldı. Pontika Heraklia ismi buradan gelmektedir. Bugün de Anadolu'da dahi 3 Ereğli olduğu için, diğerlerinden ayırt edilmesi için Karadeniz Ereğli olarak söylenmektedir.
Klearchos , adlı komutan ilk olarak Atina'da ünlü Yunan Filozofu Platon’dan ders alarak bölgeye gelir. İlk olarak I. Mithridates'in yönettiği Paphlagonia için paralı asker olarak ordularını yönetir. Daha sonra beraberindeki askerlerle ihtilal yaparak (Baş kaldırarak) Ereğli şehrini ele geçirir ve burada bir kale inşa eder. Heraklia'nın o anki tiranı yine şehrin ismi ile aynı olan Heraklia'dır.
Heraklia aslında I. Mithridates'in dedeleri yolu ile akrabası olmasına rağmen Paphlagonia'yı yöneten I. Mithridates ile anlaşamadığı için Klearchos'un egemenliğini kabul etmek zorunda kalır. Klearchos Ereğli'de üst düzey tüm komutanları idam ettirerek korku salar.
Bütün bunlara rağmen 12 sene sonra M.Ö 353'de suikaste kurban gider.
Oğulları daha çok küçük olduğundan, kardeşi Satyros hükümdarlığı emanet olarak devir alır.
Klearchos'un oğlu Dionysios büyüdüğünde, Ereğli Tiran'ı olur. Dionysios'un Amastris ile evliliğinden iki oğlu ve bir kızı olur. Bu iki oğlu aslında bu ailenin de son hükümdarlığıdır. Çünkü ikisi de üvey babaları tarafından öldürüleceklerdir. Böylelikle Ereğli kalesini inşa eden Klearchos'un ailesi, şehri sadece üç nesil yöneltebilmiştir.
Kaleyi daha sonra Makedonlar yönetmiş ve M.Ö son sahipleri Romalılar olmuştur. Yüzyıllar sonra Cenevizlerin eline de geçen kale Bizanslılardan sonra Osmanlı'ya geçmiştir. 1800'lü yılların ortalarına kadar kale surlarının varlığı olmasına rağmen bugün sadece üst kısmından bir parça ayakta kalabilmiştir.
Başka iddialara göre; Ereğli Kalesi Cenevizli veya Bizanslılar tarafından yapıldığı iddialarıdır.
Ereğli Kalesi, limana hakim 150 metre yüksekte, Kaletepe mahallesinde yer almaktadır.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Bu aralar en güzel mekanlardan biri Liman arkasındaki köftecinin yeri.
Vatandaşlar yeni sahil yolu yapımı nedeni ile deniz ile buluşamayınca bu sefer liman arkasını tercih etmeye başladı. Şehrin gürültüsünden uzakta denize sıfır. Köfte ekmekte harika.
Köftecilik geçmişten günümüze Zonguldak'ın gizli mesleklerinden biri olmuştur. Hiç bir şehirde bu kadar seyyar arabası ile köfteci olmadığı gibi köfte ekmek bu kadar da sevilmez
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Çatalağzı 1938
Çatalağzı İstasyonu önünde çekilmiş bu fotoğrafta görünenlerden biri İstasyon şefi , diğeri kondüktör (Trenlerde bilet kontrolü yapan kişi)
İstasyon şefinin kıyafetindeki asalete bakın.
1936 yılında sadece istasyonun arka tarafında Odayanı ya da Hayrettin Köyü adı verilen bir yerleşkeden ibaretken, demiryolunun gelmesi ile bambaşka bir yerleşkeye dönen Çatalağzı‘nda İstasyon şefi papyon takıyor. Düşünün artık değişimi. Devlet Demiryolları Türkiye Cumhuriyetinin yaşam biçimini tüm ülkeye yayan kurumlardan biriydi.
Demiryolları ile birlikte Çatalağzı'na karayolu da geldi. Bu beldeye karayolu ile gelen ilk bakan, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya idi. Daha sonra Ulaştırma Bakanı olmuştu.
Fotoğrafta arka tarafta görünen beyaz bina ise; bugün altında Kethüda ailesinin Fırını ve Cihat Öztürk'ün işlettiği kırtasiye dükkanı olan binadır. Arka tarafında ise eski yapılar var. Burası bugün Çatalağzı belediye binasının olduğu yer. Daha iç tarafındaki binalar, Bayram, Aydın ve Çorak sülalesinin eski evleridir.
O gün yapılan istasyon kısa idi. Bugün iki oda daha eklenip uzatılmış hali ile TCDD'nin 378 istasyondan biridir.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
BU KÖPRÜ NEDEN BÖYLE YAPILIYOR ACABA ?
Adı Kambur Köprü.
Zonguldak Ulu cami ile Soğuksu arasındaki bağlantı köprüsü idi..
Dere taşar diye, 1957 yılında kambur şeklinde yapıldı.
Yanlış anlaşılmasın ,bunu yapan bir usta..
Köprünün diğer adı Dökerel Köprüsü ...
Dökerel, bu köprüyü yapan ustanın soyadıdır...(Bahattin Dökerel)
Bugün yapılan karayolu köprüsü, mühendisler tarafından yapıldı.
Hem istasyon tarafındaki Acılık köprüsü hem de Fevkani köprüsü altındaki, D-750 Devrek yolu bağlantısı köprüsü “mühim-disler” tarafından dümdüz yapıldı, iyi mi !.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ÇATES LOJMANLARI GİTTİ GİDİYOR .
Cumhuriyet Döneminde özelikle Türk aile yapısını, şehirleştirme ve sanayiye uydurma konusunda bazı kararlar alındı. Buna göre bir işçi ailesi: Ailede tek çalışan bir baba , ev hanımlığı ve çocukları ile uğraşan bir anne ve okuyan çocuklardan ibaretti. Genelde işçi aileleri 1970 yılların sonuna kadar bu şekilde yaşamıştı. İşçi olan bir babanın aldığı maaş, 6 çocuklu bir aileye bakacak şekilde veriliyordu.
Cumhuriyet ile birlikte başka sosyal uygulamalar da devreye girdi. Bunlardan en belirgin olanı kurumların devletleştirilmesi ile birlikte, o kurumlarda çalışanlar için lojman konutları idi. Özelikle Zonguldak'ta maden işçisi için yapılan lojmanlar ilk etapta Kozlu İhsaniye'de şekillendi. 1937'de demiryolu Zonguldak'a ulaştığında tüm istasyonlarda artık lojmanlar inşa edilmişti. O yıllarda ilk defa beton evleri görenler bu gelişme karşısında hayranlık duymuşlardı. İlk beton harç görenlerden biri ile yaptığım bir sohbette "bu cıvık şeyin ne olduğunu ilk önceleri anlayamamıştık" demişti.
1937 yılında da Safranbolu'nun bir mahallesi olan Karabük'te Demir-Çelik Fabrikası inşaatı ile işçi lojmanları yapıldığında aslında Karabük'ün il olma süreci çoktan başlamıştı bile.
Tam da bu yıllarda Çatalağzı Elektrik Santrali yapılma fikri ortaya atıldı. İlk 1936 yılında Zonguldak Maden Mühendis Mektebi Müdürü ve aynı zamanda Mithat Paşa'nın torunu olan Refik Fenmen, Zonguldak Maden Kömürü ile elde edilebilecek elektrik santralinin Çatalağzı'na kurulması gerektiğini kitabında yer vermiş, bunun ayrıntılarını da yazıp ,çizmişti. Çatalağzı'nda bugün Işıkveren dediğimiz yerde ,dağın eteklerinde kurulma fikri aslında 1.Dünya Savaşı sırasında Rusların sürekli Zonguldak'ı bombalaması sonucunda kurumların zarar görmesi ile oluşan bir tedbirden ibaretti. Buna göre santral bu alana yapılırsa, hiç bir şekilde denizden bombalanmayacak bir konum olacaktı. Bu fikir sonrasında, 1938 yılında Türkiye'nin ikinci sanayi kalkınma planı çerçevesinde elektriğe olan ihtiyaç dolayısıyla , o zamanın en büyük santrali olacak fabrikayı inşa etmek için İngiliz firmasına ihale edildi. Bu fabrika için firmaya peşin para ödendi.
Fakat dünya yeni bir savaşa girmişti. İkinci Dünya Savaşı nedeniyle proje ertelendi.
Yine de Kuzyaka'da yapılacak bu fabrika için bazı çalışmalar yerli firmalar tarafından başlatıldı. Fabrika inşaatında çalışacak yabancı ve yerli işçiler için ilk lojman inşaatları ile bir okul inşaatı 1942 yılında bitirildi .Daha ortada santral yokken okul 1943 yılında eğitime açıldı. 1946 yılından sonra da hem fabrika hem de işçi lojmanları inşaatlarına başlanmış oldu.
1948'de ilk ünite devreye girmesi ile Çatalağzı'nda yeni bir anlayışta yaşam tarzı da belirmeye başlamıştı.
Daha sonra okul; 1953 yılında kırmızı kiremitli bir bina olan yeni yapıya yerleşmiştir. Binanın alt katı ilkokul, üst katı ortaokul olarak hizmet vermekteyken, 1965 yılında ortaokul kısmı ayrı bir binaya taşınmıştır. Bu okul bölgenin tek ortaokulu olduğundan, 3 km uzakta olan Çatalağzı Merkez‘den katılım çoğunlukta olur. TCDD'nin özel olarak uyguladığı Çatalağzı İstasyonu'ndan kalkan tek vagonluk tren, öğrencileri bu okula taşımıştır.
O zamana kadar kırsal bir alan olan ve karşı dağın eteklerinde bir köyden ibaret olan Kuzyaka köyü çocukları , yürüyerek bir okula gitme şansı elde eder. Ayrıca okulda bir de sinema salonu bulunmakta idi.
Fakat durum pekte yerli insanın algıladığı bir şekilde olmayacaktı.
Osmanlı Döneminden kalma bir anlayış ile yaşamlarını sürdüren halkın gözü önünde de olsa, devlet artık çalışanlarına yeni ayrıcalıklar getirmek zorundaydı. Bu da çalışanlarını fabrika, sanayi kurumlarının yanı başında yaşamalarını teşvik etmek için lojman evler kurulması anlayışını getirmişti. Örneklerini Almanya'dan ve Rusya'dan almaktaydı. Zaten Cumhuriyet'in ilk mimarları dışarıda okuyarak ilk mimarlardan Seyfi Arkan gibi isimler bu tür sosyal yapıları projelendirerek ülkemize taşımaktaydı. (Seyfi Arkan Kozlu İşçi Evleri, Kılıç İşçi Sineması ve TTK Fener A tipi misafirhanesi projesini çizen mimardır.)
CATES lojmanları ayrı bir site görünümünde ,içinde sosyal alanlar kurularak oluşturuluyordu. Fakat bu alanlardan sadece çalışanlar faydalanabilecekti. Böylelikle köylü ve işçi arasında sosyal farklılıklar ortaya çıktı.
Bu tesislerde, basketbol, tenis gibi spor alanlarının olması, gazino ve misafirhaneden yararlanılması sadece işçi ve memur çalışanlarına olanak veriyordu. Ve bu site başka kimsenin girmemesi için özel güvenlik tarafından korunmaktaydı. Bu sitede oturanlar yerel halkın kullandığı ulaşım araçları ile değil, kuruma ait CATES denilen otobüslerle ücretsiz istedikleri yere gidebiliyordu. Sadece eğitimde fırsat eşitliği gereği bölgenin çocukları site içinde bulunan okuldan yararlanmaya devam etti.
Bu bana göre her ne kadar işçi hakları açısından önemli ise de, ülkenin ve bölgenin şartları gereği ayrımcılık ve ötekileştirmeyi de tetikliyordu. Devletin eşitlik ilkesine aykırı yapılardı. Cumhuriyetin vatandaşlık kavramı ve sosyal devlette bu türlü ayrımcılıklar yapılamaz ilkesine de aykırıydı.. Sosyal bir devlette vatandaşın giremeyeceği hiç bir kurum veya yapı oluşturulamaz.
Bu yapı içinde yaşayanlar ile dışarıda kalanlar arasında hiç tanışmamış hatta hiç karşılaşmamış insanlar da vardır. Örneğin ben 35 sene Çatalağzı'nda yaşadım, üstelik aktif ,sosyal faaliyetlerin içinde olmama rağmen yıllar sonra ilk defa sosyal medyadan tanıdığım insanlar var. Işıkspor'da da lisansım vardı. Şimdi yorumlarda ve mesajlarda “ben 30 sene santralde çalıştım“ diyen kişiye “kim “ diye baktığımda, hayatımda görmediğim bir kişi olduğunu fark ediyorum.
Bu yapı aslında Zonguldak Fener Semtinde de vardı. Aynı devlet içinde ayrı Cumhuriyetlerde yaşayan insanlardık. Gençliğimizde bu yapılara biz Fener Cumhuriyeti, Çates Cumhuriyeti, Demir-Çelik Cumhuriyeti gibi sıfatlar takardık.
Tabi özel ayrımcı politikalar yerelde abarttıkça abartılıyordu. Genele göre sosyal ayrıcalığı olan bu alanlarda yaşayanların çocukları da genelde Kolej, Çelikel gibi okullarda okuyordu. Çünkü Zonguldak’a tayin olan öğretmenlerin en iyileri nedense bu tesislerin içinde yer alan okullara yollanıyordu. (Ereğli Demir-çelik ,Zonguldak T.E.D, Çelikel gibi okulların oluşturduğu Zonguldak Okul Basketbol Karması ile Antrenör olarak Konya'da yarışmalara katılan biri olarak söylüyorum.) Aradaki fark eşitsizliğin daniskası idi. Laf aramızda bende basketbolu Çatalağzı‘nda doğru dürüst saha olmadığı için Işıkveren'de bu tesisin içindeki basketbol sahasına kaçak girip oynayanlardanım. Her seferinde bekçi maçımızı böler bizim peşimizden koşardı.
Bizler sabahın köründe kalkıp, okul saatine daha 1,5 saat varken bindiğimiz trenden inerek 5 km yürürken, bu tesislerde oturan çocuklar, üstelik her biri oturarak kendi otobüsleri ile evlerinin önünden alınıp, okul önüne kadar bırakılıyordu.(Okulun son bir yılı Işıkspor‘da basketbol takımında oynadığım için CATES otobüsleri ile gidip geldim, o ayrımcılığın keyfini anlatamam)
Her ne ise:
Gelelim esas konumuza. Bütün bunları niye anlattım ?
Bugün CATES Lojmanları yıkılma tehlikesi altında. Bunu da yazmak Çatalağzı insanı olarak bana düştü. Bende süsleyip paklamadan gerçeğini yazdım. Şimdi de bugünün gerçeğini yazayım.
Bu site alanını EREN Holding almıyor. Çünkü artık özel sektörün işçisine böyle bir ayrımcılığı yok. Zaten çoğuna asgari ücret ödeniyor. Bu yüzden bu lojmanlar özeleştirme idaresinin üzerine kaldı. Bu alan satılamazsa yıkılacak. Yıkmak şu an Zonguldak'ı yönetenlerin en iyi bildiği şey ...
Burayı Çatalağzı Belediyesi almak istiyor fakat alacak parası yok. Hibe karşılığı devir edilmesi için başvuruda bulunmak istiyor. Verirler mi bilmem.
Fakat, yıllarca tozunu, kirini, zehrini çekmiş, Çatalağzı halkının anasının ak sütü gibi helal burası. Bu tesislerden hiç bir zaman yararlanamadı. Bu tesisler bugün Çatalağzı yararı için kullanılabilir.
Tesisin içinde yaklaşık iki katlı olmak sureti ile 25 bina ,1990'da yapılan okul arkasında 5 adet çok katlı bina, Memur evleri olarak bilinen Beyaz Evler adı verilen ve Işıkveren Jandarma Karakolu yanındaki 9 adet çok katlı bina, bir okul, bir cami, bir misafirhane bir de sağlık ocağı için kullanılan bir bina bulunmakta.
Bu alan yeşillikler içinde çam ağaçları arasında bölgenin en güzel yaşam alanını oluşturuyor. Zaten buraya Londra Mahallesi lakabı verilmişti.
Şimdi Zonguldak‘ın en büyük sorunlarından biri öğrenci yurtları değil mi ? Bu alanın öğrenci yurdu yapılması sizce kötü mü olur ? Zaten yakınından bir kaç sene sonra Zonguldak sahil yolu geçecek. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi ile mesafesi böylelikle 15 dakikaya inecek.
Ya da başka sosyal yapı olarak belediyeye devredilebilir. Bildiğim kadarı ile kurumlar arası ,eğer topluma fayda görülürse bedelsiz devredilebiliyor.
2013 yılında birden karar alınıp site içindeki okul yıkılmıştı. Üstelik bu okul tuğla ile örülmüş olduğu için oldukça sağlamdı. Bu yüzden tepkiler halen sosyal medyadan sürmekte. Bu binaların çoğu yine tuğla örmeli. Bugün yapılan konutlardan kat be kat daha sağlam olduğunu düşünüyorum.
Bu siteden yüzlerce mühendis, avukat, mimar insan çıktı. Kimse kusura bakmasın ! Yediler içtiler gittiler. Hiç bir yaptırımları yok demek ki.. Fakat ne yazık ki şimdi yok olmamak için Çatalağzı halkının tepkisine muhtaç.
O da kâle alınırsa.
Gitti gidiyor. Sahibinden temiz kullanılmış .
Benden söylemesi.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
ZONGULDAK GELENEKSEL AHŞAP EVLERİ
Zonguldak'ın geleneksel ahşap evlerine en güzel örnek oluşturan, günümüzde halan ayakta kalan bu ev; Gökçebey Veyisoğlu Köyü'ndedir.
Bu evin yapılış yılı 1900'lü yılların başlarında olduğu tahmin ediliyor.
Eski Muhtar Mustafa Türkyılmaz isimli şahsın, 95 yıl önce yaptırmış olduğu bu ev için ; Veyisoğlu Köyü Derneği Başkanı ve CHP Gökçebey İlçe Başkanı Ali Rıza Yılmaztürk tarafından "Müze Ev" yapımı için BAKKA'ya(Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı) başvurulmuş. Vali Bey inceleme yapmış, cevap beklenmekteymiş.
Bu evin gelecek nesillere saklanması ve sergilenmesi için korumu altına alınması ve güçlendirme çalışması yapılması çok önemli.
Bu köy aynı zamanda benim de baba köyüm. Böyle evlerde oturan babaannemi yıllarca ziyaret etmiş biri olarak bu evleri gördüğümde Zonguldaklı olduğumu bir kez daha hissederim. Hatırlarım demiyorum, "hissederim " diyorum. Hissetmek hatırlamaktan çok daha derinlerde bir şey.
Bu evlerin altı ahırdır , eve ahırdan çıkılır. Samanlık kokusu içinde gürezler (hindi) gugulaşır. Ahşap gıcırtısı arasında çıktığın merdivenler esner. Evin tabanında (döşemesi) iki parmak aralıklar vardır. Alttaki ahırları o delikten görebilirsin. Kışın ne hikmetse o açıklıklara rağmen evin içi pek soğuk olmazdı. Dört kareli pencereleri yarıya kadar , yukarı doğru açılırdı. Bir kanca ile tutturulurdu.
Bugün lüks evlerde yapılan şömine, evin bir köşesinde “barbekü” tarzında ocak vardı. Evin duvarlarında genelde mısır koçanları asılı olurdu. Yemekler bu ocakta, üç ayaklı demirden yapılmış, odunların üstüne konan ızgaranın üstünde pişirilirdi. Kenarına “hemen közün yanında“ kaynayan, artık isten simsiyah olmuş çaydanlık olurdu. O çayın tadı bambaşkaydı.
Bizim en büyük zevklerimizden biri, bu köze patates, mısır batırmak oluyordu.
Evin diğer tarafları karanlık olduğu için, ocak başında oturmak kaçınılmazdı. Ailenin toplanma alanıydı.
Bu ocağın başında sohbetler genelde; etraf, konu komşudan konuşulurdu.
İnsanlardan bahsedilirken “Yakupgilin Ahmet, Erçep kızın Nefse” diye bahsedilirdi.
Zonguldak şivesini sadece köye geldiğimde duyuyordum. Gerçi, o zamanlar pek anlamıyorduk ama babaannem geçen seneye “bıldır”, dereye “aklan“ derdi.
Evin değişik bir kokusu vardı. İçinde yaşayanlar bunu kanıksamış olsa da, bizim gibi dışardan gelenler için pek alışılmış değildi.
Bu işte köy kokusudur.
Evin eyvanında kangal köpeğinden küçük olan Çoban köpekleri bağlıdır. İnsan gördüğü zaman havlamaya başlar. Böylelikle eve birinin yaklaştığını anlarsın. Bu köpekler geceleri köye çakalların inmesini de önler.
Veyisoğlu Köyü Derneği şimdilik evi ayakta tutmaya çalışıyor. Bizim için çok değerli ve vefalı bir başvuru.
Umarım başvuruları devletin kurumları tarafından karşılık bulur.
Geldiğimiz yeri unutmamak açısından önemli.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Işıkveren İlkokulu
Eski yıkılan bina ve onun yerine yapılan yeni bina aynı karede.
Yıkılmadan önce çekilmiş okulun birlikte son fotoğrafı.
Eski binada görünen kapı( Yanlış hatırlamıyorsam) sinema salonu olan bölüme açılan kapı.
1997 ve 98 yıllarında, benim yazdığım iki oyun bu salonda oynanmıştı. Biri Güldür Güldür Show“ tarzında, diğeri 23 Nisan'da çocuklar için "hayvanlı karakterleri" oyunu idi. İlkini 3 gün üç gece yapmıştık...
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih…
Zonguldak Liman Bölgesi;
1932 Sonrası,
İşçi Müdürlüğü Binası
Barlı Apartmanı
Liman İskelesi
Belediye Binası
Sağlık Müdürlüğü
İhsaniye Oteli
Zonguldak iskelesi yapılmadan önce ,tahta iskelesi yanında, dönemin en lüks oteli.
Deniz manzaralı, alta restoran ve kafe. Müşterilerin deniz manzarasında kahvaltısı.
Anlayacağınız gibi yer olarak, eski Sürmen Binası‘nın veya limana inen merdiven başının olduğu yer. Giriş; Kadırga Yokuşu ve Zonguldak Eski Binası karşısı
Arkada ise Valilik Binası görülüyor.1930'lu yıllar.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Çates Lojmanları Yapılıyor.
20 Ocak 1946 Kuzyaka kırsalı /Çatalağzı
ÇAYCUMA'NIN İLK LİSESİ
Benim Arşivimde Çaycuma'da Eğitim kurumları.
Çaycuma’daki Rüştiye mektebi, 1883’de
Çaycuma ilk ilkokul 1922'de
Çaycuma Millet Mektebi 1929'da
İlk ortaokul 29 Ekim 1950’de
İlk Lise 1972'de açılır.
Çaycuma'nın ilk lisesi 1982'de bu binaya taşınmış, 2007'de boşaltılarak yanındaki prefabrik binaya geçmiştir..
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
KAPUZ ANITI 15 YILDIR ONARILAYI BEKLİYOR
Kapuz - Zonguldak iki demiryolu tüneli aralığından görünen anıt ,12 Kasım 2007 yılında azgın dalgalardan dolayı yıkılmıştı. Aradan geçen yaklaşık 15 yıl olmasına ramen yerine konmadı.
Zonguldak'ın simgelerinden biri olarak görünüyordu.
Bir kentin, kent olabilmesi için en önemli unsurlardan biri; kent hafızasına sahip çıkması ile olur.
Yıkılan bir anıtı bile kaldıramıyorsan bu şehrin yönetiminde bir yanlışlık var demektir..
Yıkıldığından bu yana; iki CHP, iki AKP Belediye başkanı geldi geçti. hiç biri dönüp bakmadı bile.
Eğer Kapuz ayrı bir belediye olsaydı, muhtemelen yerine konurdu.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Dünya'da 200 adet Saray varmış. Bunlardan 7 tanesi Türkiye‘de.
Zonguldak TTK Ana Binası Türkiye listesinde saray olarak geçmese de, biz ona Beyaz Saray diyoruz.
Böylelikle Dünya'da iki tane "Beyaz Saray" bulunuyor.
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
70’LER ; ÇAY PARTİLERİ
1970'li yıllarda gençlerin eğlencesi Çay Partileri.
Tabi o zamanlar kızlı erkekli bir yerlerde buluşmaya izin kolay kolay çıkmadığı için ailelere ; "biz burada yanlış bir şey yapmıyoruz, içki yok, kumar yok sadece çay içeceğiz biraz eğleneceğiz" mesajı vermek için bu eğlencelere Çay Partisi adını verdiler.
Genelde lise son sınıfta diploma almadan önce yapılan eğlencelerdi. Bunun için Zonguldak'ta eğlence yapılabilecek yerler tutulurdu. Emirgan, Deniz Kulübü , Orduevi gibi yerler kiralanır veya masraflar ödenirdi. O yaşlarda lise çağında olanların mutlaka Çay Partisi fotoğrafları vardır.
Aralarda çocuklarda var. Onlarda kızların yanına verilen kardeşleri
(Fotoğraf ;Zonguldak Orduevi Merdivenleri)
Hayati Yılmaz ile
Zonguldak Tarih
Bugün Zongudak Bülent Ecevit Ünüversitesi Hastanesi`nde eylem vardı.
Bir hasta ziyaretine gitmiştim,tesadüfen oradaydım.
Aslında eylem yapanları değil yapmayanları çekecektim ki!
Diğer meslektaşları sağda solda çay içiyor, güzel havanın tadını çıkarıyorlardı.
Ne yazık ki; bu durum tüm kurum ve kuruluşlarda görülüyor.Bir işletmenin 200 çalışanından sadece 5-10 kişi eylem yapıyor, digerleri ya korkudan ya da ilgisizlikten umursamıyor...Hal böyle olunca bu bir gurup eylemci bu sefer de ya fişleniyor ya da baskılara baruz kalıyor.
Sağlık Bakanlığının , hekimlere yapılan ücret iyileştirmesi açıklamasının ardından sağlık sektörünün diğer çalışanları, KESK sendikasına bağlı Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) ile sesini duyurmaya çalıştı.
Aralarında hekim, doktor varsa,diğer sağlık çalışanlarını da düşündükleri için ,onlara yapılan yeni zamlı maaşları ayrıca helal olsun.
Hayati YILMAz ile
Zonguldak Tarih
ÇATALAĞZI‘NII İLK BELEDİYE BİNASI VE BAŞKANI
1948 yılında Çatalağzı Termik Santrali (ÇATES) kurulduktan sonra Çatalağzı'nın önemi bir kat daha artmıştı. Burada artık muhtarlıklarda dahi elektrik vardı.
Hemen ardından 1954 yılında Çatalağzı Belediyesi kuruldu fakat henüz belediye binası yoktu. Ayrıca yeni kurulan belediye olduğu için tecrübeli bir kişinin başa geçip, kurumu toparlaması gerekiyordu.
Ereğli'de 1 Ekim 1951 ve 15 Ekim 1953 tarihleri arasında Belediye Başkanı görevinde bulunmuş İhsan LİKOĞLU Çatalağzı'na Belediye Başkanı olarak atandı. Belediye binası şu anki yerine yapılıncaya kadar da, TCDD`nin bugün Lojistik Müdürlüğü binası olarak kullandığı fakat o günlerde yemekhane olan binada faaliyetlerine başladı.
Fen işleri, Zabıta ,Emlak, Muhasebe birimleri kurulan belediye, 1956 yılında yeni binası tamamlanınca buraya taşındı. ABD’nin Marshall Yardımları diye bilinen paradan aktarılan kaynakla yaptırılan binanın alt katında bir de sinema salonu vardı.
27 Mayıs 1960 ihtilalinde görevden alınan İhsan LİKOĞLU'ndan sonra Askeri Dönem sürecinde Kilimli’ den bir yüzbaşı Jandarma Komutanı Hasan Başçavuş, Cumayanı İlkokulu Baş Öğretmeni Kırşehirli Refik ALTINOK, Altınok Eczane Sahibi Halil ALTINOK sırayla Çatalağzı Belediye Başkanlığı‘na atanan isimler oldu.
1963 yılında ülke tekrar demokrasiye geçmiş ve yapılan seçimlerde Çatalağzı’nın Meclis kararı ile belediye başkanı Necati YİRMİBEŞOĞLU olmuştur.
1973 yılına kadar görevde kalan Necati YİRMİBEŞOĞLU`nun yerine , CHP`nin yükselişe geçtiği dönemde Hasan ÖZTÜRK belediye başkanı seçilmiştir.
Sırası ile ;
1980 Askeri Dönem ; Ali UZUN ve Mehmet SUNAL belediye başkanlıklarında bulunmuştur.
1984-89 Ali CESUR (ANAP)
1989-1997 Okan SURAT (SHP ve CHP)
1997-1999 Yükselen BAYRAM (CHP) (Okan Surat `ın vefatı ile meclis kararı ile yerine atama )
1999-2004 Cengiz KINAY (DYP)
2004-2014 Mehmet ALİM (AKP)
2014- ....(halen görevde ) Adnan AKGÜN (CHP)
Benim 1993 yılında Belediye gazetesini çıkardığım zaman ilk araştırma konum Çatalağzı'nın ilk Belediye Başkanı Ihsan Likoğlu olmuştur. Belediye kayıtlarında sadece ismi bulunan Likoğlu`nun Ereğli`de belediye başkanlığı yaptığını öğrenir öğrenmez fotoğrafını Ereğli Belediyesinden istemem ile başkanların fotoğrafları da arşivde tamamlanmış oldu. Ama ne yazık ki hakkındaki bilgiler sınırlı. Hayat hikâyesi ve ailesini bulamadım.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih
FENER TAŞ PARK
1980`li yıllarda yapılan Zonguldak Fener Mahallesindeki park.
Bu alana eskiden girmek yasaktı. Hemen deniz fenerin önünde bir bekçi ve bariyer bulunurdu. Bu sokakta bulunan lojman sakinleri hariç kimse giremezdi. Biz de o zamanlar, sanat okulunda okuyor, öğlen bir saatlik paydosta Feneri turluyorduk.
Aslında gezmekten başka da yapacağınız bir şey yoktu bu mahallede. Tüm tesisler, bazı özel alanlar size yasak.
Tenis kortunun raket ve top sesini ancak duyarsınız. Oynayanları göremezsiniz bile.
Deniz Kulübün önünde iki tane dalyan gibi bekçi bekler ,yaklaşamazsın bile. Deniz Feneri ancak dışardan, uzaktan, kenardan bakarsın.
işte tam da böyle yıllarda, buraya Taş Devri figürlerine benzeyen taştan bir park yapıldı.1984 veya 85 filan ...
Fener Semtinin bu sokağında da bekçi bariyeri kaldırıldı.
Kendi memleketini tekrar kurtarmış edası ile yürüdük işgal kuvvetlerinden kurtulmuş gibiydik.
Hayati YILMAZ ile
E.K.İ DİLAVER ÖZEL İLKOKULU
Dilaver Paşa Zonguldak Kömür Havzası Kanunu`nu ilk hazırlayan kişidir. Buna biz 1.Mükellefiyet Yasaları diyoruz.
Gerekçe olarak ilk başlarda İngiliz şirketine verilen ocaklarda beklenen kömürün yeteri kadar çıkarılamaması ile başlayan süreçte, zorunlu madende işçi çalıştırma anlamına gelen Mükellefiyet Yasası çıkarılmıştı. Bu Yasa 1888`e kadar 19 yıl sürdü. Bu paşanın ismi Zonguldak'ın kömür bölgelerinden biri olan yere verildi. Dilaver Mahallesi ismi bu Paşa'dan gelir.
1960 yılında ise EKİ`ye bağlı bu mahallede yapılan okulun ismi de "EKİ Dilaver Özel İlkokulu" oldu.
İşçi mahallesi olan yerde bu okulu incelerken bir şey dikkatimi çekti. Kuruluşundan itibaren 1970`li yıllara kadar bayan öğretmenlerin çoğunluğu...Ortalama 10-15 bayan öğretmenin yanında 3-4 erkek öğretmen atanmış.
Paylaştığım fotoğrafı renklendirirken de dikkatimi çeken; bayan öğretmenlerin hiç makyaj yapmadığı, sade ama oldukça şık kıyafetlerin olduğunu gözlemledim. Hepsinin de aynı tarzda çantası var. Herhalde o yıllarda küçük el çantası moda imiş.
Bu zarif öğretmenler yurdun dört bir yanından, hiç bilmedikleri maden sahasına atanıyor ve işçi mahallesinde ev tutarak yaşamlarına devam ediyordu .Zonguldak Şehir Merkezi bu mahalleye yaklaşık 8 Km uzakta.
O yıllarda ulaşım da kolay değil.
Bütün bunlar olurken bir sorun daha var. Okulun altından ocak geçiyor. Zamanla okul duvarları çatlayarak içinde eğitim yapılamaz hale gelinmiş.
1983 yılında özel statüden çıkıp, Milli Eğitim Bakanlığına bağlanan okul , 1985 yılında boşaltılmış.
Türkiye Taş Kömürleri İşletmesinin atık döküm alanında yapılan 10 derslik binaya taşınmıştı..
2011 yılında harabe olan eski okul binası, bir de yangın geçirerek tamamen kül olmuş ve çökmüştü.
2014 yılında çöken okul arsasına yeni bir bina yapılarak, bugün de Dilaver İlköğretim Okulu olarak eğitim vermeye ,aynı yerde devam ediyor.
Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih