Zonguldak yaban hayatında, dağlık kesiminde bir çok vahşi hayvan yaşamaktadır.
Fakat bunlardan en belirginleri, köylere sık sık inen çakal, vaşak, sansar, gelincik gibi hayvanlardır. Bu hayvanlar, köylüler için oldukça rahatsız edici girişimlerde bulunurlar.
Özellikle çakal köye yakın yaşayan ,en yırtıcı hayvandır.
Geceleri uluması ile meşhurdur. Zaten gece avlanır. Tilki ile kurt karışımı bir hayvan görüntüsüne sahiptir. Oldukça kurnaz olduğu için adına çakal denmiş. Veya kurnazlara çakal denmiş.
Gelincik ise tavukların baş düşmanıdır. Köylerde en çok tavukları bu hayvan telef eder. Toprağı kazarak kümeslere dadanır.
Vaşak hayvanı gönümüzde pek görünmese de geçmiş yıllarda oldukça fazla sayıda bulunan hayvanlardandır.
1926 yılında çıkarılan Bartın Gazetesi haberi kupürüne göre ; sadece Bartın'da çakal, sansar, gelincik ,vaşak ve zerdeva (Sansarın bir türü) hayvanlarının avlanması sonucunda, o zamanın parası ile (Kuruşun olduğu yıllar) 35 bin lira gelir elde ediliyormuş. Daha sonra 1930'lu yıllarda bu hayvanların avlanması kısıtlanmış.
Zonguldak yaban hayatında ayı, kurt, yaban domuzu gibi tehlikeli ve yırtıcı hayvanlarda yaşamaktadır.
Zonguldak kırsallarında, insanlarla karşılaştığında en tehlikeli hayvan boz ayı ile başta boa yılanı olmak üzere çeşitli zehirli türleridir. Yakın zamanda ayı saldırısı sonucunda insanlar hayatlarını yitirmişti. Gençliğimde şahit olduğum boa yılanı saldırısından kurtulan bir kadının her tarafı çürüktü.
Bu yırtıcı hayvanların zararları , Zonguldak köylerinde, evlerin önünde köpek besleme zorunluğu doğurmuştur. Bu köpekler" Çoban Köpeği " cinsidir. Öyle sıradan bir köpeğin başa çıkamayacağı kurt- çakal -tilki gibi daha iri hayanlar için tedbir amaçlı "en az kangal " gibi kuvvetli olan, Batı Karadeniz‘e has çoban Köpekleri yetiştirilir. Bu köpekler gündüzleri evin önünde bağlıdır , geceleri ise dışarı salınırdı. Böylelikle yırtıcı hayvanlar köpeklerin korkusu ile köye inemezlerdi.
Köyde geceleyenler bilir. Gece saatlerinde tek ses , karşılıklı, çakalın hulaması ile köpeğin havlamasıdır.
Hayati Yılmaz