1930'lu yıllarda Devletçilik politikaları gereğince Osmanlı zamanında yabancı sermayenin elinde bulunan bazı yapılar devletleştirilmiştir. Bunun en belirgin örneği Zonguldak'ta yaşanmıştır. Devlet sanayi atılımı için İşçi kenti Zonguldak'ta kömüre çok önem vermiştir. İlk olarak demiryolunu Ankara‘ya bağlamak için Irmak İstasyonu'ndan Zonguldak'a toplam uzunluğu 415,190 km olan demiryolu ulaştırılmış, ilk kömür Çatalağzı istasyonundan 18 Kasım 1936 tarihinde marşandiz treni ileAnkara‘ya sevk edilmiştir. Bu trene yolcu vagonları ekleyerek, sivil ve bürokratlardan oluşan bir heyette beraberindeAnkara İstasyonu'nda yapılacak karşılama törenine katılmak üzereAnkara'ya uğurlanmıştır.

1938 yılında kararlaştırılan başka kararlarda vardır. Karabük Demir çelik Fabrikası 1937'de kurulmuştur. Karabük için büyük bir alana işçi konutları yapılmış, böylece Safranbolu'nun bir mahallesi olan Karabük’ün il olma süreci başlamış olur. Ayrıca Devletleştirilen maden ocaklarında çalışan işçiler için Zonguldak'ta bahçeli sosyal konutlar yapılmak istenmiştir. Bu konutlar Zonguldak'ın batısında yer alan cevizlik olarak bilinen İncivez ve Kozlu'da yapılma planları yapılırken, Çatalağzı Cumayanı Mahallesi‘nde de işçi evleri yapılma düşüncesi ile Çatalağzı Termik Santrali inşaatının yapılması 1938 yılında planlanmıştı. Hatta bu fabrikanın ihalesi bir İngiliz şirketine parası peşin ödemek sureti ile sipariş edilmişti. Lakin Atatürk'ün vefatı ve ikinci Dünya Savaşı‘nın başlaması ile bu planlar ertelenmek zorunda kaldı. Dünya Savaşı bütün dünyayı etkisi altına almasına rağmen Türkiye sanayisini geliştirme düşüncesini devam ettirmek istiyordu. Bu sebep ile planlanan süreçte Çatalağzı'na kurulmak istenen santralin ilk sosyal tesislerini kurma yoluna gitti. 1943 yılında Santralin sosyal tesislerinde yer alacak ve genelde bu santralde çalışan işçi çocukları için tasarlanmış bir ilkokul yapılır. Okul 1943‘de açıldığında daha ortada santral yoktur ve Çatalağzı‘nda o zaman sadece bir ilkokul olduğundan, bu okula yöre halkının çocukları ilk kayıtlarını yaptırır. Ardından işçi evleri yapılır. Daha sonra, 1953 yılında ise kırmızı kiremitli bir bina olan yeni yapıya yerleşmiştir. Binanın alt katı ilkokul, üst katı ortaokul olarak hizmet vermekteyken 1965 yılında ortaokul kısmı ayrı bir binaya taşınmıştır. Bu okul bölgenin tek ortaokulu olduğundan 3 km uzakta olan Çatalağzı Merkez‘den katılım çoğunlukta olur. TCDD'nin özel olarak uyguladığı bir sefer treni ile Çatalağzı İstasyonu'ndan kalkan tek vagonluk tren öğrencileri bu okula taşımıştır. 2001 yılına kadar hizmet veren okul daha sonra atıl hale geldi. Yine de bina olarak oldukça sağlam olan okulun korunması gerektiği konuşulurken, ne yazık ki alınan ani karar ile 27 Ekim 2013
tarihinde yıkılmış bu da bölge halkının tepkisine yol açmıştır. Aradan geçen 9 seneye rağmen halen bölge halkı okulun resmini sosyal medyadan paylaşarak bu tepkisini dile getirmektedir.

Okul çok özel hazırlanmış bir proje ile yapılmıştı. Zemin katta 5 sınıf, öğretmenler odası, müdür odası, erkekler tuvaleti, kızlar tuvaleti ve sinema salonu yer almaktadır. Üst katta ise diğer sınıflar bulunmaktadır. Sinema salonunun okul içinden 1 ve dış cepheden iki adet olmak üzere toplamda 3 girişi bulunmaktadır. Bölge halkı bu sinema salonundan yıkılana kadar istifade etmiştir. İlk zamanlarda sinema salonu olarak kullanılan salon daha sonraki yıllarda tiyatro gösterileri. Eğlenceler ve çeşitli etkinlikler için kullanılmaya devam etti. Lojmanların bazıları daha İkinci Dünya savaşı bitmeden Fabrika inşaatı başlamadan önce Türk işçileri tarafından yapılmıştır. Fabrikada çalışacak olan işçi mühendis ve memurlar için, lojmanlar inşa edilmiştir. Projesi santral projesi ile bir bütün olarak düşünülmüştür. Fakat lojmanlar da yer alan konutların inşası farklı dönemlere tekabül etmektedir. İkinci Dünya savaşı biter bitmez 1946'da Türkiye’nin ikinci beş yıllık kalkınma programına geçilmiş ve daha önce anlaşması yapılan santral inşaatı 1946 yılında yapılmaya başlanmıştır. Bazı lojmanlar da birlikte yapılarak site alanı genişletilir. 1948'de santralin ilk ünitesi tamamlanır ve öylelikle bölgeye kalifiye işçi gelmeye başlar. İşçiler bu bölgeye ilk geldiklerinde kendilerini buruda yabancı hissetmeyeceği konutlara yerleşir. Ayrıca daha henüz belediye kurulmayan beldede öylelikle değişimde başlamış olur. Çatalağzı halkı ilk lojmanları 1936 yılında TCDD'nin yaptığı binalarda görür. Bu binalar ilk beton bina olduğundan halkın çok büyük ilgisine maruz kalır. Dışarıdan bölgeye gelen çalışanlar bu beldede bir çok şeyi değiştirir. Bu zamana kadar yapılan çalışmalarda bu fabrikada çalışanların bölge halkıyla hiç bir sorun ile karşılaşmadan burada yaşadığını vurgulamıştır.
Lojman yapısı kapalı lojman yerleşkesi tipindedir. Lojman yerleşkesi Işıkveren sitesi

olarak isimlendirilmiştir. Anlaşılacağı üzere bu isim enerji üreten ve başlıca özelliği ülkeyi aydınlatmak olan bir gayenin kimliksel gösterimidir. Hiç bir resmi statüsü olmamasına rağmen 1950 yıllarında buraya TCDD bir istasyon kurar ve bu istasyonunun ismine Işıkveren adı verilir. Ülkeye ışık saçan anlamında Işıkveren bundan sonra bazı kuruluşlarda ismi geçecek bir isim olur. Aslında bu bölge ve istasyon resmi olarak Çatalağzı'nın Kuzyaka Mahallesi'ne bağlıdır. Işıkveren sitesi işçi, memur ve mühendis evleri ile müdür evini içinde barındırmaktadır. Statüye göre çalışanların oturacağı evler belirlenmektedir. Ayrıca yapılan alan çalışması sonucu aynı apartmanda oturan fakat farklı mevkiye ya da kıdeme sahip olan çalışanların üst katlardan alt katlara doğru sıralandığı görülmüştür. Bu da statünün ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Işıkveren lojmanları santrali CATES A santralının 50 metre batısında yer almaktadır. Zonguldak Merkez‘den yaklaşık 8 km mesafededir. Önünden bir demiryolu geçmekte, gelecekte ise Zonguldak Bartın Karadeniz sahil Yolu bu lojmanların önünden geçmesi öngörülüyor. Yerleşkenin kuzeyinde yer alan orman dokusu dik bir uçurum ile sahile iner. Bu bölgeden sağlanan bir ulaşım yoktur. Bu nedenden dolayı lojmanları kuzey hattı doğal bir sınıra sahiptir. Batı, doğu ve güneyde yer alan tel örgüler kuzey hattında devam etmemektedir. Sitenin 4 girişi bulunmaktadır. Bu girişlerden günümüzde sadece 1 numaralı ana giriş aktif olarak kullanılmaktadır. Araç girişinin sağlandığı bu noktada bir güvenlik kulübesi ve kontrollü araç girişi için bariyer bulunmaktadır. Yerleşke orman içinde birçok ağaç ve yürüyüş alanları ile topoğrafyaya göre yerleşmiş konut birimleri ve sosyal yapılardan oluşmaktadır. Sıra ev şeklinde dizilmiş bu evlerin mimari yapısı Avrupa işçi kentlerindeki konut tiplerine benzemektedir. Almanya'nın Ruhr Maden Bölgesinde SEKA evleri bu şekilde sosyal yapıları olmakla birlikte Işıkveren işçi lojmanları onlardan kat be kat daha modern ve çok amaçlı kullanımı için yapılan bir site alanıdır.


Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında alışılmamış bu denli kapsamlı konutların korunaklı bir site alanında yer alması zamanla bölge halkının ayrımcı tepkisine kadar varan nedenlere de olanak vermiştir. Zira bu tesiste, basketbol, tenis gibi spor alanlarının olması özellikle gençler tarafından imrenilmiştir. Kendi yaşam alanlarında olmaması onların bu site alına kaçak yollarla girmesine neden olmuş fakat gençlerin oyunu her defasında sitenin güvenlik kuvveti tarafından bölünmüştür. Bu konutlar şu an atıl olarak duran ve koruma altına alınması için başvuru yapılan CATES A santralinin 50 metre kadar batısında yer alır. Coğrafi olarak hafif içeri doğru bir düzlükten sonra sık ağaçlık alanın içindedir. Çates (A) 1936 yılında, Midhat Paşa'nın torunu, Zonguldak Mühendislik Mektebi Müdürü Refik Fenmen tarafından ortaya atılan bir fikirle gerçekleştirilmiş, Fenmen'in bu santral için en uygun alanın Çatalağzı'ndaki Kuzyaka köyünün karşısına kurulması gerektiğini belirtmişti. Buna neden olarak da; Birinci Dünya Savaşı sırasında Zonguldak‘ın Ruslar tarafından sürekli bombalanmasını göstererek; gemiden hiç bir suret ile isabet almayacağı bu alanı uygun görmüştü. Aynı şekilde lojmanlarda gemilerden bomba atışları mevziinin dışındadır. Ağaçlık alanda olması da uçaklar tarafından görünmesini zorlaştırır.
Santrale çok yakın olan bu sıra evlerin girişleri balkon tipli girişler ile gerçekleştirilir. Toplamda 4 bloktan oluşmakta olup, 1 blokta 6 daire yer almaktadır. Daireler, bir oda, bir salon, mutfak, banyo+ tuvalet ve kilerden oluşmaktadır. Taş malzeme ile inşa edilmiş bodrum katlar, normal projelendirme aşamasında depo olarak düşünülmüş olup, uygulamada ise yoğun konut talebi doğrultusunda işçi konutlarına dönüştürülmüştür. İlk çalışma yıllarında birçok aile bu evlerde oturmuş daha sonraki süreçte ise kıdem aldıkça site içinde ev değiştirmişlerdir. Bu evler günümüzde tadilat geçirmiş, 2 odaya çıkarılmıştır.

Sıra evlerin güney doğusunda 2 adet apartman bloğu yer almaktadır. Bu konutlar ön cepheden 2 katlı olup arka cepheden 3 katlıdır. Bölgenin arazisi eğimli olduğu için bu yapılaşma tipi genel olarak bütün yapılarda kullanılmıştır. Bir bloğun iki girişi ve iki merdiveni bulunmaktadır. Yani aynı tip apartman sıralanmış ve bir blok oluşmuştur. Bir apartmanda bodrumlar dahil 6 daire, böyle bir blokta da toplamda 12 daire yer almaktadır. Bu konut tiplerinde işçiler yaşamaktadır. Konut plan Şeması incelendiğinde 2 oda bir salon, mutfak, balkon, tuvalet+ banyo ve kilerden oluşmaktadır. Evler soba ile ısınmaktadır. Eski santral birimine olan yakınlığından dolayı o noktada bu bölge çalışanları için de bir giriş yer almaktadır. Telefonun bütün konutlarda bulunmadığı zamanlarda bu bölge oturanları için oluşturulmuş bir telefon kulübesi yer almaktadır. Bu telefondan lojman sakinleri ücretsiz yararlanmıştır. Teknolojinin gelişmesi ile daha sonraki süreçte bütün evlere telefon girmiş ayrıca santral içindeki haberleşme için bütün lojman sakinlerine ait santral telefon hattı bağlanmıştır. Bu hat sayesinde lojmanda yaşayanlar birbirleri ile ücretsiz görüşebilmektedir.
Cumhuriyet ile birlikte bir Türk aile yapısı geliştirilmek istenmiştir. Çalışan bir baba ev hanımı bir anne ve okuyan çocuklar şeklinde düşünülen bu yapıda, tek maaşla baba güçlü anne ise ev hanımı olarak çocukların bakımını üstlenmekte bu konutlarda onların yuvasını oluşturmaktaydı. Bugün bu nedenle bu sitede yetişen çocuklar çok uzun yıllar geçmesine rağmen ve aslında başka memleketli olmasına rağmen burada geçen günlerini aramakta ve kendilerini buraya ait olarak görmektedir.

Memur ve mühendis evleri 10 bloktan oluşur bu apartmanlar 7 adettir. Bu konut birimleri memur ve mühendis evleri ile birlikte İngilizler tarafından projelendirilmiştir. Ayrıca site halkı tarafından İngiliz evleri ve Londra Mahallesi olarak da adlandırılmaktadır. Kuzey cephesi 2 katlı olup, güney cephesinde ise kottan dolayı 3 katlı olarak görülmektedir. 1 blokta 6 adet daire yer almaktadır. Konutlar 2 oda, bir salon, mutfak, balkon, banyo+ tuvalet ve kilerden oluşmaktadır. Konutlar soba ile ısınmaktadır. Beldeye şu an doğalgaz boruları döşenmeye başlamıştır. Bu gelişme ile konutların ısıtma sistemleri değiştirilebilme ihtimali var olacaktır.
İngilizler tarafından projelendirilmiş olan bir diğer lojman birimleri ise mühendis memur evleridir. İşçi bloklarının üst tarafında yer alan bu üç blok plan tipi olarak da daha refah ve konforludur. Memur evi ise topoğrafyanın en üst noktasında mevki simgeleyen bir konumda yer almaktadır. Statünün etkisi yapıların konumlanmasında da kendini göstermiştir. İlk dönemler için yeni konut birimleri yapılmadan önce, bu konutlarda santralde görev yapan doktor, mühendis ve üst düzey yöneticiler yaşamaktaydılar. Konutlar 2 katlı olup 2 daireden oluşmaktadır. Bu konutlar 2 oda ve geniş bir salondan oluşmaktadır. Salonda ayrıca Şömine vardır. Fakat daha sonraki süreç için soba da kullanılmıştır. Bu birimlerin dışında mutfak banyo, wc ve önceleri hizmetli odası olarak düşünülmüş bir birimden oluşmuştur. Fakat daha sonraki süreçte işçilere tahsis edilen bu konutlarda hizmetli odası mutfağa katılmıştır. Müdür evi ayrıca yerleşke içinde kontrollü giriş çıkışı olan güvenlikli ve izole bir bahçe içinde yer almaktadır. Bu ev birçok müdür tarafından kullanılmışsa da genel olarak önemli misafirlere tahsis edilmiştir. Daha sonraki süreçte müessese müdürleri de beyaz evler diye tabir edilen yeni apartman tipli konutlarda ikamet etmişlerdir. Bu site içinde yer alan misafirhane ‘de bu zamana kadar bir çok misafir ağırlanmıştır bunlardan en önemlileri Adnan menderes ile Dönemin Genel Kurmay Başkanları bir çok bakan ve milletvekilinin yanında bayta Reşat Nuri Gültekin olmak üzere santrali görmeye gelen bir çok sanatçı da bu site içindeki misafirhanede ağırlanmıştır.
20 Mayıs 1956 yılında Türkiye gezisine çıkan İran Şahı Rıza Pehlevi ve eşi Prenses Süreyya, ekonomik ve kültürel zenginliğiyle dikkat çeken Zonguldak’a demiryolu ile beyaz bir trenle gelir. Işıkveren istasyonunda indiğinde kendisini görenler son derece etkilenir. Prenses Süreyya ve eşi için Bu sitenin içinde yer alan misafirhanede bir oda tahsil edilir bu oda o günden itibaren kullanılmamış eşyalar o günkü gibi muhafaza edilmiştir.



Daha sonra bu sitenin içinde ek binalar yapılmıştır. Hemen okul bahçesinin yanına tesis evleri gereken konut ihtiyacı doğrultusunda 1986 yılında inşa edilmiştir. Bu konutlar diğer lojman birimlerinin aksine yerel mimarlar tarafından tasarlanmıştır. 5 bloktan oluşmakta olup her blok 6 katlıdır ve bir katta 2 adet konut birimi yer alır. Konutlar 3 oda bir salon, mutfak banyo ve tuvaletten oluşmaktadır. Isıtma sistemi kaloriferlidir. 90‘lı yıllarla birlikte özel araç sayısındaki artış nedeniyle araba park yerleri de oluşturulmuştur. Binaların güney cephesinde rekreasyon alanları ve spor sahaları yer almaktadır. Bu sitenin batısında Çatalağzı Işıkveren yol kenarında Çates B santralinin 1992'de yapılması ile beraberinde beyaz evler olarak adlandırılan evler yapıldı. Bu evler 8 bloktan oluşmaktadır. 1990‘da en son inşa edilen konutlardır. Tesis evleri gibi 6 katlı olup, bloklar eğimden dolayı 2 katmana oturmaktadır. 2 ile 3. Kat arasından üst katmana köprü Şeklinde bağlanan ana giriş ve zemin ile bodrum kat arasından alt katmana bağlantı vardır. Bütün blokların altında büyük bir sığınak yer almaktadır. 3 oda, 1 salon, 1 mutfak, 1 banyo, tuvalet ve 2 adet balkondan oluşan evleri Isıtma sistemi kaloriferdir. Bu site içinde ilk zamanlar memlekette uygulanan Market tipi kendine has bir tike ve jetonla alışveriş yapılacak adına Ekonoma denilen bir alışveriş binası bulunmaktaydı. Bir çok ihtiyacını buradan karşılayan aileler pek dışarı çıkma istekleri olmamıştır. Düğün salonundan akşam yemeği yiyebilecekleri mekana kadar tüm gereksinimleri bu sitede mevcuttu. Eğer dışarı alışverişe gidecekleri zaman semt pazarı için Çatalağzı merkez diğer ihtiyaçları için Zonguldak şehir merkezine işletmeye ait ücretsiz otobüslerle gidip gelmekteydiler. Bu otobüsler bölgede CATES olarak bilinir. Bu uygulamada bölge halkı tarafından ayrımcılık olarak algılanmıştır. 1952 yılında İşletmeye ait birde spor kulübü kurulmuştur bu kulüp arkasına işletmeyi aldığı için diğer takımlardan ekonomik olarak daha güçlü haldedir. Bu nedenle bünyesinde basketbol takımlarından tenis ve masa tenisi takımlarına kadar bir çok branşta karşılaşmalara çıkmıştır.
Su site haricinde Işıkveren Küçükağız olarak tabir edilen mevkide de binaları mevcuttur. Burası deniz kıyısı olduğundan genelde daha üst mevki çalışanların ikamet ettiği yer olmuş. Burada birde ÇATES'e ait liman bulunmakta. Bu bölgene bir adette eğlence ve sosyal faaliyetler için kullanılan Deniz Kulübü arında restoran bulunmaktadır.
SONUÇ
Osmanlı döneminde özellikle II. Abdülhamid'in Zonguldak için yaptırdığı yatırımlar arasında, Gelik maden ocaklarından, Çatalağzı'nda şu an CATES B Santralinin kurulu olduğu alana ve limanı bulunduğu Küçükağız olarak tabir edilen sahile kömür taşınması için kurdurduğu şimendifer hattı, bölgede ilk raylı taşımacılıktı. Cumhuriyet döneminde sanayi kalkınması için Çatalağzı apayrı bir yer teşkil eder. Çatalağzı Türkiye Cumhuriyeti için kalkınmanın en önemli yerleşkesi olmuştur. 1936'da bölgeden geçen demiryolu ile birlikte, Cumhuriyetin ikinci Kalkınma planı ile devreye giren Çatalağzı Termik santrali Türk sanayisi açısından çok önemli bir yer tutar. Bu diğer ülkeler içinde örnek olmuş gelişmelerdi bu sebep ile Afganistan Kralı Faysal'da bu beldeye ziyarette bulunmuş bu tür resmi ziyaretlere bizzat Celal Bayar'da eşlik etmiştir. Bir gurur kaynağı olarak görülen Santral7in şeref defterinde bir çok devlet adamın yazdığı notlarda bu tesisler övülmüştür. Bu yapı Cumhuriyet dönemi mimari miraslarından birisidir. Kent kimliği, mimari miraslarının yok olmaması, orada yaşayan insanlar tarafından yeniden sahiplenilmesi önemsenmelidir. Yerleşke içindeki endüstriyel tarihi yapılar ile diğer tarihi hizmet yapıları bir an önce tescillenmeli, dokümantasyonu yapılmalıdır. Bu alanda düzenlemeler yapılarak, yıllarca santralin kalıcı kirlenmesine maruz kalan halkın sosyal alanı olarak kullanımına açılmalıdır. Burada bir adet ibatede açık bir cami de mevcuttur ,Bu alanın yıkılması ile cami de işlevini yitirmesi veya yıkılması tepkilere yol açacaktır. Ayrıca yıllarca kapalı site olarak işlev gören ve bölge halkına yapılan bu eşitsizlik artık bu alanın halka açılarak bu hakkını teslim etmesi de geçmişteki ayrımcılığı bir nevi unutturacaktır. Buna da en iyi şekilde bölgedeki yerel yönetim yapacağından, buranın belediyeye devredilmesi ile en iyi sonuç alınmasına neden olacaktır. bu alanda ,sanatsal faaliyetler ile gelecek olan misafirler için konut. hatta bölgemizde en ihtiyaç duyulan öğrenci yurdu olarak kullanılması Zonguldak Şehir Merkezinin yükünü de alacaktır.
Hayati Yılmaz
Zonguldak Kent Tarihi
Araştırmacı Yazarı







